Bir ulusun ve devletin bekası için en önemli unsur, saygı, sevgi ve disiplindir. Toplumsal paylaşım ve yasalara uyulursa, üç unsurun oluşumu da kendiliğinden gelir.

Bir ulusun ve devletin bekası için en önemli unsur, saygı, sevgi ve disiplindir. Toplumsal paylaşım ve yasalara uyulursa, üç unsurun oluşumu da kendiliğinden gelir. Osmanlı gelenekleri ve feodal sistemin yeni Cumhuriyette devamının izleri bir türlü silinemedi.
Tek parti devrinde toplumsal disiplinin daha iyi olduğu görülse de, öyle göründüğü gibi de değildi.
Adaletsizlik ve yargıya güvenin sarsılması, toplumda huzursuzluk ve güvensizlik yarattığı gibi birlik ve beraberliği bozar.
Paylaşım kültürü gelişmemiş ülkelerde komünizmin daha verimli olmadığı ve kapitalizmin karşısında yenilgiye uğraması, yanlış bir uygulamanın sonucu mudur, yoksa kapitalizmin korku propagandası mıdır acaba.
Çin’e bakınca sorunun acaba uygulamada mıdır diye düşünmeden edemiyoruz. Milli gelirin paylaşımında adaletsizlik, sanayisi gelişmeyen ülkelerin pek çoğunda sorunludur. Dünya gelirinin yarısından fazlası sekiz büyük holdingler tarafından paylaşılmaktadır (IMF).
Türkiye’de bu durum pek de farklı değil. Mesela, hayatı boyunca bir sefer olsun araba kullanmamış kimse yol vergisi veriyor. Hayatında bir sefer olsun asma köprüden geçmemiş Kırşehirli hemşehrim de, dağdaki çoban da köprü parası veriyor, vergi tahsilat kuponlarında yol veya köprü vergisi diye geçmez, fakat dolaylı vergilerde bu paralar tahsil ediliyor.
Elektrik faturalarına bakanlar (ben bakmıyorum) hangi sembolün ne kesintisi olduğunu bilemez. Kaçak elektrik kullananın cezasının kendisinden tahsiline bir türlü akıl erdiremez. Bu adaletli midir yorumunu herkes kendisi yapsın. Vergi tahsilatında fazla da başarılı olamayan Türkiye, vergi gelirinin büyük bir kısmını çalışanlardan tahsil ederken, kendini büyük olarak gören bazı kuruluşlar, adeta devleti istihdam kozu ile tehdit ederek vergi affını zaman zaman gündeme getirip, servetini daha da artırmayı düşünürken, alt ve orta sınıfın ve emeklileri biraz daha tabana iterek bir nevi vurgun yapmakta yarışıyorlar.
Geldiğimiz son durum TL sıfırının kalabalık olmadığı anlaşılmıştır herhalde. Ürettiğinden fazla tüketen bir ülke haline gelmiş isek, bazı uygulamaların iyi gittiği söylenebilir. Dolara endeksli TL’nin dayanma gücünün tükendiği, piyasada satılan ve menşei belli olmayan malların değeri, TL ile değil de dolarla belirlenmesi serbest ekonomi denilen bir tuzağın neticesi değil mi?
Çin veya Japon pazarı denilen yerlerde iğneden ipliğe aklınıza ne gelirse satılıyor. İnşaat malzemeleri, mutfak gereçleri, tuvalet malzemeleri, oklava-ekmek sacı, kazma-kürek, elektronik aletler, yani aklınıza ne gelirse en kalitesiz sınıftan bulabiliyoruz. Garanti hak getire! 1 TL’ye satılan malın garantisi mi olur?
Türkiye’nin iç piyasasında pek kimsenin üzerinde durmadığı veya hatırlatmanın rahatsızlık yaratacağı ve oy oranını, oy anama çevireceği düşünülerek pek dile getirilmez. Erken emeklilik, paralı emeklilik, yaşlılık aylığı, dul aylığı gibi devletin gıda maddelerine ve bazı ürünlere taban fiyatı yok. Tavan fiyatı gibi bütçenin tepesine binen uygunsuz uygulamalar, dünyanın hiçbir yerinde yapılmaz. Uygulanan ülkemizde geldiğimiz yer ortada. Köylerin boşalması ve kırsaldan şehre gelen meyve ve sebzenin kesilmesi neyle ve nasıl izah edilir?