Neler gördük, neler yaşadık seninle Kırşehir!. .

Neler gördük, neler yaşadık seninle Kırşehir!..
İl iken ilçe yaptılar seni, “bana oy vermediniz!” diyerek…
Karalar büründük, günlerce, aylarca ağladık seninle Kırşehir!..
Kolumuzu, kanadımızı, budadılar, kökten kestiler siyaset uğruna Kırşehir!..
Hacıbektaş’la Ahi Evran et tırnak gibiydi ayrılırlar mıydı, ayırdılar acımadan!..
Hacıbektaş’ı, Kozaklı’yı, Avanos’u kopardılar senden Kırşehir!..
Kırşehir’i yeniden il yaptıklarında ne sevineceğimizi bildik, ne üzüleceğimizi bildik…
Evet, Kırşehir…
Kabuğumuza çekildik, kaderimize boyun eğdik Kırşehir!..
Başımıza ne gelmişse siyasetçilerden gelmişti…
Kırşehir ne çekmişse siyasetçilerden çekmişti…
Öyle siyasetçilere oy vermiştik ki, adını, sanını, soyadını bilmiyorduk Kırşehir!..
O günkü Kapıcı meydanında, Kırşehirlilerin önünde yemin edip, “başka partiye geçersem avradım boş olsun” diyen sahtekârları, dönekleri seçmişti Kırşehir bilmeden…
Seçildiği partiye ve onun liderine yıllarca söz söyletmemiş, adeta ona tapmış daha sonra bu dik duruşunu inkâr ettikten sonra, dün neler söylediği, hakaretler ettiği bir başka partinin kapısını çalmış, onun liderine ve partisine övgüler düzerek katılmıştı.
Katıldığı partinin lideri, milletvekili arkadaşlarına “Bırakın biraz da bizim parti de ürüsün” demişti o Kırşehir milletvekili için.
Yine Kırşehir siyaset uğruna kaza yapılırken Meclis’te yılışarak gülen birisine onun lideri “Ne yılışıp sırıtıyorsun, ey memleketin gafil evladı, memleketin boğazlanıyor güleceğine, ayağa kalk, erkeksen çık ta konuş” sözünden sonra Meclis’i arkasına bakmadan terk eden nice hainler gördü Kırşehir…
“Biz Anadolu çocuğuyuz, seçildiğimiz partiye ve Kırşehir’e ihanet etmeyiz” diyen bir milletvekilinin çok geçmeden daha önce ağza alınmayacak sözler söylediği partiye geçenleri gördü Kırşehir…
Kadere bakınız ki ezik büzük yaşamış, eli cebine gitmemiş, kimseye bir lokma yedirmemiş, birisini partisi aday gösterip, o günkü koşullardan olacak, Kırşehirlilere milletvekili seçtirdiler.
O zavallı garibim de Meclis’in açıldığı gün yemin ettikten sonra kürsüden inip yerine oturmaya giderken aynı partili bir milletvekilinin elini öpmez mi?
Böyle bir durum Kırşehirlilerin karakterinde yoktu. Ondan sonra Kayserili otobüs firmaları Kırşehir’den geçerken muavinlerinin sesi yükselmişti, “El öpenler de inecekler hazırlansın!” diyerek biz Kırşehirlilerin onuruyla oynadılar.
Yine Kırşehirliler kaderin bir cilvesi olarak bir milletvekili daha seçtiler, “diş taktıracağım” diye Meclisi bile dolandırmıştı. Ondan sonra bir türlü ayıkamadı, bir gecede on partiye geçip sosyal demokratların oy verip seçtiği bu zavallı milletvekilinin adı da “Jet milletvekili”ne çıkmıştı.
Yine seçtiğimiz pek çok milletvekilimiz Meclis’te hiçbir şey beceremeyerek Kırşehirlilere verdiği sözleri yerine getiremeyerek diğer milletvekili arkadaşlarının yaptığı hizmetlerine sahip çıkarak günlerini doldurdular gittiler.
Kırşehirliler neler görmediler ki böylelerini de gördü.
Sonra yine aday oldular Kırşehirliler oy verir mi?
Ah Kırşehir sen nelere kadirsin.
Yine bir zavallı milletvekili “Ben Kırşehirliyim Kırşehir’in haklarını hükümetten şehit maaşı gibi toptan alacağım!” diye kendinden büyük laflar etmişti, şimdi Kırşehir’e gelmiyor, böyle gelemeyenlere bile ile oy vermişti Kırşehir…
Seçildikleri partileri terk edip, oylarını aldığı Kırşehirlilere ihanet eden birisi, sağın bir başka partisine, ötekisi bir başka partiye, diğeri “çetelerin gülü” dediği liderinin partisine geçenleri gördü Kırşehir…
Ve ne acı ki hele birisi vardı Meclis’te “Paranız yoksa Kale’ye çıkın” diyecek kadar her şeyden yoksun birisini seçmişti Kırşehir…
Şimdi nerede, ne iş yapar bilen yok.
Yine Ankara’da doğmuş, büyümüş kaderin cilvesi bu ya, hasbelkader Kırşehir’den Milletvekili adayı gösterilen birisi Kırşehir’e ilk defa geleceği gün partili bir arkadaşına telefon edip, parti binasını sormuş. O da tarif etmiş ama Kırşehir’i bilmeyen o malum milletvekili adayı kişi “Ben şehre giriyorum, nerde buluşalım?” demiş.
Arkadaşı da “Belediye’ye gel!” demiş.
Bizim bu milletvekili adayı “Belediye nerde?” diyecek kadar Kırşehir yabancısı olduğunu bir kez daha ortaya koymuş.
Arkadaşı da “Öyleyse ise Ankara Caddesi’nden doğru gel, ben seni PTT’nin önünden karşılayayım!” demiş.
Bizim milletvekili adayı bu kez de PTT’nin nerede olduğunu bilmediğini söyleyince, arkadaşı onu bulunduğu yerde alıp, parti binasına götürmüş!
İşte böyle birisini partisi aday gösterdi, Kırşehirlilere de milletvekili seçtirmişti!
Kırşehirliler de Kırşehir’i bilmeyen, tanımayan böyle nicelerine oy verip seçmedi mi?
Seçtiler de ne oldu?
Hizmet bekleyen Kırşehirliler hep hüsrana uğramadılar mı?
Hele bir de yine birisi vardı ki zavallı mı zavallı pazarlarda pazarcıların attığı yeşillikleri toplayıp tavuklarına götürüyordu, bahçesinde domates, biber göçürüyor, öylece Kırşehirlilerden kaçıyordu. Yani “yerli” işlerle uğraşıyordu.
Ve şimdi bunlar binlerce lira maaş alıyorlar ve devletin sağlık hizmetlerinde en üst seviyede yararlanıyorlar.
Çok mu merak ettiniz şimdi kendileri ne iş yapıyorlar mı diyorsunuz?
O eski meşhur tescilli milletvekilleri için kendi partilileri diyorlar ki, “Onların bazıları
Ankara’da Bent Deresi’nde çakmaklara tüp basıyor, birileri de Saman Pazar’ında davulcuların başını bekleyip düğünlere gitmek için ne hünerleri var ise ortaya döküyorlar!”
Daha ne desinler, nasıl tarif etsinler, oy verip seçtikleri eski milletvekilleri için?
İşte sevgili Kırşehirliler…
Sizler kimlere oy verdiniz, karşılığında Kırşehir ne kazandı?
Başka iller her alanda büyüdü, sanayileşti, nüfusu arttı. Şimdi hepsi büyükşehir olmaya aday…
Ya demokrasi gazisi Kırşehir ne âlemde?
Kırşehir’de etliye, sütlüye karışmayan, hangi parti iktidara gelirse onun arkasından koşturan, tozutan, bir avuç tuzu kurudan başka kimse kalmadı… Zaten onların cenazelerine de beş altı kişi katılıyor ya.
Geçmişteki yürekli sesini çıkaran Kırşehirliler neredesiniz? Hadi ayağa kalkın, Kırşehir’in durumu iyiye gitmiyor…
Konuşun lütfen!..
Kırşehirliler olarak her söze, her acıya, her vaade inandık, oy verdik, kaybettik!
İşte nüfus sayımız açıklandı. Kırşehir her ne kadar nüfusu artsa da İç Anadolu’nun en küçük ili oldu!
Demek ki Kırşehirliler hepiniz sustuğunuza göre, konuşmak yazmak yine gazeteci olarak bana kaldı.
Kırşehirliler olarak ihaneti gördük, alkışı, şak şakı yaptık, haksızlığı gördük, avunduk, avutulduk, “avradım boş olsun!” diyenleri gördük, “Paranız yoksa Kale’ye çıkın!” diyen sözüm ona milletvekillerini gördük.
Neler görmedik ki?
Hepimiz ölmedik mi bu vatan için?
Hepimiz ağlamadık mı Kırşehir için?
Şimdi hepimiz denize düştük yılana sarılıyoruz.
Kırşehir…
Kırşehir’im…
Sana neler yazmadım ki?
Neler istemedim ki sana…
Artık benim de yazacak bir şeyim kalmadı!
Allah kurtarsın seni diyemiyorum!
Allah kurtarsın Kırşehir’im diyemiyorum!..
Oysa ben başkaları gibi, çıkarı için, menfaati için, sevmedim seni Kırşehir!..
Ey Kırşehir, çocukluğumu doya doya yaşadığım tarih ve kültür şehri Kırşehir…
Yıllar yılı sevdim seni… Seni avuçlarıma aldım, okşadım, örseledim, kokladım, öptüm seni Kırşehir… Karşılıksız, çıkarsız sevdim seni Kırşehir…
Kırşehir gibi ben de kaybettim ne yazık ki…
Ben günümüzün çıkarcı dönekleri gibi, dönmeleri gibi, efemine yürüyüşlüler gibi, ihaleciler gibi yapıp köşe dönmedim, dönemedim. Ben onlar gibi yapamadım, öğrenemedim.
Dün Kırşehir’i yönetenler gibi, bugün de Kırşehir’i yönetenlerin “Biz onları biliyoruz. Karaktersiz ve şerefsizdir onlar. Tehdit ve şantajla, haramla köşe döndüler. Onlar sizin tırnağınız olamazlar. Siz onlarla kendinizi aynı kefeye koymayın!” diyorlar.
Diyorlar ama, nasıl yapıyorlar, nasıl ediyorlar bilemiyorum, onlara destek ve arka çıkmaktan da geri durmuyorlar ne yazık ki!..
Dün nice sahtekâr, hain, vakıf ve derneklerin peşinde koşturanlar bugün utanmadan, yüzleri kızarmadan bugün buradalar.
Ya Kırşehir nerede?