Şimdi Kırşehir’de yaşananları bir sıralasam, acaba Kırşehir bunların hangisini hak ediyor diye herkesin kendi kendine hayıflanacağını biliyorum.

Kırşehir neden bu kadar sahipsiz?

Kırşehir neden bu kadar kadersiz?

Evet Kırşehir’de her yıl düzenlenen bir Ahilik Haftası kutlanırken, iktidarın gereken değeri vermediğini söylesek mi?

Tüm dünyanın tanıdığı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın her fırsatta dilinden düşürmediği Neşet Ertaş’ı Kırşehir’deki temsilcilerinin hatırlamadığını yazsak mı?

Sırf “Kırşehir Belediyesi düzenliyor” diye etkinliği siyasi gören seçilmiş Kırşehir Milletvekilinin aynı gün Neşet Ertaş anma gününe katılmayıp başka yerlerde boy gösterdiğini dile getirsek ne olur ki?

Çevre illerin Organize Sanayi Bölgeleri yeni yatırımcılarla tıka basa dolarken, ikinci, üçüncü, hatta dördüncü organize bölgeleri kurulurken, Kırşehir Organize Sanayi’nin hala bilinen sorunlarını çözüp yatırımcılara sunamadığımızı dile getirsek mi ki?

Kırşehir’de yılan hikâyesine dönen bir Hükümet Konağı’nı bile tamamlayıp hizmete açamadığımız için çürümeye terk edildiğini kime anlatsak ki?

Yozgat, Kayseri, hatta Nevşehir hızlı tren projesinden yararlanırken, Kırşehir’in bu önemli projeden mahrum bırakılmasına rağmen, iktidar partisi temsilcilerinin bu önemli yatırımın komşu illere gitmesinden mutlu olduklarını belirten açıklamalarını dile getirsek mi ki?

Hangi sahipsizliğimizi yazsak, dile getirsek ki?

Bir il bu kadar mı sahip, bu kadar mı yalnız bırakılır?

Kırşehir halkının 4 yıl önce Belediye Başkanlığı seçiminde adayını sandıkta cezalandırdığı AK Parti’nin milletvekili ve parti yöneticileri bundan hiç ders almamış olacaklar ki, kendi yaptıkları hataların faturasını Kırşehir halkına kestiler ya, gidip Kırşehir halkına bir sorsunlar ne diyecekler kendilerine?

“Kırşehir hizmete doydu!” diye ilçelere hizmet götüreceklerini ifade eden milletvekilinin hangi ilçeye, hangi hizmetleri getirdiğini merak eden Kırşehirliler, şu son 4 yılın Kırşehir için kayıp bir yıl olduğunu, başka illerin hükümetten aldığı yatırımlarla ihya olurken, Kırşehir’in küçülmeye devam ettiğine dikkat çekiyorlar.

Borçlu bir Belediye devralan Belediye Başkanı Selahattin Ekicioğlu’nun her türlü baskı ve engellemelere rağmen 3 yılda Belediye’nin gelir gider dengesini oturtup, özlenen hizmetleri getirmeye başlaması CHP’ye puan kazandırdığını da burada ifade etmekte yarar görüyorum.

Tarihte hiçbir siyasi baskıya boğun eğmeyen Kırşehir’in bugün bu baskılarla yılacağını düşünen var mı ki hala?

Evet, iktidarın Kırşehir’deki temsilcileri yanlış yoldalar ve bunun faturasını ilk seçimde Kırşehirlilerin kendilerine keseceklerini düşünüyorlar mı bilmem, ama bunların yanlışlarından dolayı en büyük yarayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın alacağı ortada…

***

Fiyatları kim belirliyor?

Kırşehir’de bir keyfiyet var ki sormayın!

Ticaret yapan, herkes kafasına göre fiyat belirliyor.

Hiçbir esnaf bağlı bulundukları odaların verdikleri fiyat tarifelerine uymuyorlar. Bunu bazı oda başkanları da bizlere teyid ediyorlar.

Neymiş efendim girdi maliyetleri her gün artıyormuş! Bu nedenle her gün zam kararı alınmazmış! Mış! Mış!!!

O zaman o odalara ne iş var ki! Herkes kafasına göre fiyat tarife belirsin gitsin!

Peki madem bu odaları takan yok, peki fiyat denetimi görevi olan resmi kurum ve kuruluşların işi ne? Ne yaparlar?

Bunların göreve fiyat ve kalite kontrolü değilse kapatalım gitsin. Herkes zaten kafasına göre üretim yapıp, fiyatını belirliyorsa!

Simitin resmi fiyatı 4 lira, satışı 5-6 lira, cafelerde bir kahve 30-40, çay 8-10 lira! Tarifede neymiş? Alan memnun, satan tümden memnun!

Denetim mi, kontrol mü boş verin gitsin!

Burası nasılsa sahipsiz, kontrolsüz ve denetimsiz Kırşehir!

***

Hani kaynak kitap istenmeyecekti?

Okullar açıldı velilerin isyanı hala bitmiyor.

Kırşehir’de veliler çocuklarının kıyafet ve kırtasiye ihtiyaçlarını nasıl zorluklarla karşıladığını görüyorum.  Çünkü benim de liseye giden bir çocuğum var.

Anne ve babalar en uçuşa evlatlarının kitap, kırtasiye ve kıyafetlerini alabilmek için işyerlerini nasıl tek tek dolaşıp, en uygun fiyatı verenden aldığını da gözlemliyorum.

Hatta bu konuda bana şikâyete geldikleri için gazetemizde de haber olarak bu konuyu gündeme getirmiştim.

Ama yazsan ne olacak, yazmasan ne olacak?

Vız gelir, tırıs gider!

Cemaat ne derse desin, imam bildiğini okuyor nasılsa!

Şimdi de velilerin kaynak kitap isyanı var.

Başka illerin yöneticileri hükümetin “kaynak kitabı istenmeyecek” sözüne uyarak hiçbir okulda kaynak kitabı satışına fırsat vermezken, Kırşehir kaynak kitap satanların çiftliğine dönüşmüş durumda!

Yıllardır her eğitim döneminde aynı sorunları yaşıyor veliler ve öğrenciler!

Öğretmenler şu kaynak kitabını, şu kitapevinden temin edeceksiniz” diyorlar veliler anında oradalar!

Üstelik Milli Eğitim Bakanlığı bu yıl öğrencilere kaynak kitabı dağıtmasına rağmen!

Bunu yapan öğretmenler hiç düşünmüyorlar ki, en küçük bir kaynak kitabının 150 liradan başladığını…

Acaba bu velilerin alım gücü var mı, yok mu diye düşünün yok ki!

Hiçbir şeyin değişmeyeceğini biliyorum, ama ben yine de buradan bir kez daha yazayım da Sayın Valimiz Mete Buhara bu konun üzerine gider de çözer diye düşünüyorum.