Dünyada misli ve benzeri yaşanmamış ve görülmemiş bir vahşet yaşanıyor Filistin’de.
Vicdanları kararmış ve merhamet duyguları törpülenmiş, dünyanın jandarmalığını üstlenmiş görülen silah tacirleri, sadece gelecek paraya odaklanıyor.
Kırşehir’de ve yurdun hemen her yerinde masum Filistinlileri katleden İsrail’e ve ABD’ye tepkiler çığ gibi artıyor.
Ne olduğu ve kimlerin emrinde ve kimlerin talimatlarıyla, kimlerin destekleriyle koltuklarında oturdukları bilinen lüks düşkünü Arap topluluğunda çıt yok!
Dünyada Türkiye’den başka (güya sözde) ses yok. Ne olduğu belli olmayan BM camiasında, nem küm ham hum suru luptan başka ve İsrail hakkında şimdiye kadar belki yüzlerce alınan kararları uygulatma gücü olmayan, adeta bir Hristiyan topluluğunun temsilcisi konumundaki birliğinde ne yaptığı veya yapacağı şüpheli bir kurum.
Ne yazık ki bu kuruma maalesef Türkiye’de üye. NATO’da insanlık hesabına herhangi bir girişimi yok ve olacağı da ufukta görünmüyor.
Türkiye, Osmanlıyı arkadan vurarak ve hatta imparatorluğun çöküşünü hazırlayan muhterem din kardeşlerimizin yardımına nasıl ve ne şekilde çözüm üreteceğiz, miting alanlarında bazı politikacılar, hemen sille tokat balıklamasına Kudüs’e dalalım diye, halkı galeyana getirmekten başka bir şey yapacağı da yok.
Mavi Marmara olaylarında, uluslararası sularda katliam yapan katillerle 20 milyon dolar karşılığı anlaştık ve sarmaş dolaş olduk. Gün geçtikçe İsrail ile ticaretimiz artarken, adamlar bizden erken davranarak, Türk tarım ürünlerine ambargo koydu. Bu da istikrasız davranışın kurduğu tuzsuz lahana turşusunun perhizi.
Ami’nin de yardım ve desteği ile coğrafyanın en kuvvetli ve güçlü bir ordusuna sahip olan ve hemen hemen bütün dünyaya kafa tutan Siyonist güçlerle başa çıkmanın kolay olmadığını bilmemiz gerekir.
Kendilerini seçkin topluluk olarak ve ilahi kitaplarında kutsal toprakların sınırı çizilen yerleri almaktan, hiçbir zaman vazgeçmeyeceklerini açık açık söylüyorlar. Vaad edilen toprakların büyük bir kısmı da Türkiye sınırları içerisinde. Şimdilik imkânsız olarak görülse de, belki yıllar sonra emellerine ulaşmak için her yolu deneyeceklerine şüphe olmasın. Şimdilik saha temizliği ile meşguller.
Terör ve ekonomik şartları devreye sokarak zaman zaman nabız yoklaması yaptıkları açık ve net. 1916’den bu tarafa terör örgütleri kurarak, Yahudi ana vatanı olarak addedilen yerde kendi devletlerinin temellerini inşa eden Siyonistler, aynı coğrafyada yaşayan etnik guruplara cesaret ve bazen de destek vererek kendi konumlarını sağlamlaştırdılar.
Bazı hâkim ve kuvvetli gurupların desteğini, mali imkânları vasıtasıyla taraflarına çekmeyi başardılar. Filistin ve İsrail aynı ırktan gelme ve hemen hemen aynı dili konuşmalarına rağmen dini farklılıklar vasıtasıyla yüz yıllardır süren savaş ve didişmeleri, orada yaşayan insanların huzur içinde yaşamalarını engelliyor.
Mısır ve Suudi krallarıyla çıkar çerçevesinde iyi anlaşarak ve kendi saflarına çekip konumlarını daha da güçlendirdiler. Gelecek projeleri içinde Türkiye’nin parçalanması ve bölgede İran hegemonyasını bertaraf etmek için her fırsatı değerlendirmesini bilen bu katil milletle, başa çıkmanın yolu miting alanlarında boş yere bağırıp çağırmakla bir netice elde etmek mümkün değil. Türkiye’nin iç siyasetine alet etmek havanda su dövmekten öteye gidilmez. Gidilseydi şimdiye kadar bir sonuca varılırdı.