Türkiye son altı yılını bir urgan yarısı, didişme ve suçlamalarla enerjisini boşa harcadı. Fakat urganın ucu henüz kopmuş değil hangi tarafa kopacağımda belli olmayacağa benziyor.

Türkiye son altı yılını bir urgan yarısı, didişme ve suçlamalarla enerjisini boşa harcadı. Fakat urganın ucu henüz kopmuş değil hangi tarafa kopacağımda belli olmayacağa benziyor.
Dünyanın en güçlü ordusuna sahip bir ülkenin güçlülüğü komsularının hoşuna gitmeyecek bir durum. Çok şükür bunu el birliği ile bertaraf ettik. Tekrar toparlanıp eski durumuna gelmesi zaman aldı, belki biraz daha gecikebilir.
Üstsubaylarını vatan haini ilan ettik ve yüce Türk adaleti, burnu havada generallerin burunlarını bir daha devlet işine sokamayacak derecede törpüledi. (Bu terim iktidarda olan ünlü bir siyasetçinin)
Bu savaş laik kesimle, tutucu kesimin üstünlük savaşına benziyor gibi görüngede. Herkes tarafında bir intikam raunttu olduğu bilinir. Tek yıldızdan generalliğe kadar kendisine emanet edilen Mehmetçiğe, sille tokat ve ana-avrat küfürlerle iki senelik vatan borcu süresini zehir eden kibirli zatlar, astlarına yaptığının karşılığını, Silivri cephesinde hakaretlerin en güzelini görerek yasadı.
Vatan ve millet aşkıyla yanıp tutuşurken, fazla sevginin verdiği hazla şahsi çıkarların ve menfaatlerin önüne geçmeyi frenleyemeyen kaprislerin düştüğü dramatik görüntüler yürekler acısı idi.
Kurunun yanında yaşın nasıl yandığını gördük.
Peki, siyasi iradenin bu tabloda hiç mi payı yoktu? Evet en büyük suç payı onlarda olması lazım gelirken o tablonun içinde hiç kimseler yer almadı, alması gerekirdi. Henüz ufukta görünür bir harekette yok.
Neden? Çünkü emrindeki kurumu denetleyemeyen beceriksiz ve basiretsiz kimseler en az onlar kadar suçludur. Fakat maalesef geçmiş siyasi otoritelerde kimseler yoktu, olması gerekenler höt demeden arazi olmuşlar. Şımarıklığın ve görev dışına itilişin müsebbibi siyasi otorite içinde olduğunu kamuflaj etmeyi başarmışlardır.
Asli görevleri dışında anlamadığı bir alan da, askere görev verirsen islenen hata ve suçlara “sen de ortaksın” demektir. Emekli ve görev başında olan üst rütbeli askerleri bazı banka ve kurumlara yönetim üyesi olarak atamak zaten baştan suç sayıldığını bilmeyen kimseler, devlet otoritesini nasıl tahsis edeceklerinizde becerememişlerdir.
Siyasi çıkar ve iktidarda düşme korkusuyla, askerin anlamadığı bir kurumun yönetimine onları sokarsan o zaman onları oralara atayanda suç işlemelerine yardımcı olan siyasilerde hesap vermelilerdi. Benim bahsettiğim onlar işte.
Birkaç kurum ve kooperatif adı altında bazı kurumlarda 150 bin lira aylık alan milletvekillerine bakarak, geçmiş günlerdeki hatalara fazla söyleyecek lafımız da olamıyor.
Her nefise testi kırılmadan önce alınacak tedbirler alınamamıştır. Hareketin icraatın olduğu yerde hata yapmamak mümkün değildir. Hele bulunduğu makama, tahsiliyle ve kültürüyle hazır değilse, hata yapmak kaçınılmaz olur.
Geçmişte işlenen suçların bedeli, düzmece ve çok inandırıcı olmayan suçlamalarla verilen cezalar halk arasında hoş karşılanmadığımda bir gerçek. Halkın büyük kesiminin düşüncesi ve tereddüt ettiği, her zaman yetişeceği ve anahtarı elinde olan silahları neden asker toprağa gömsün ki diyen olmadı. Olsa da fazla bir şeyin değişeceği zaman çoktan geçmişti.
Çok daha büyük yolsuzlukların bir kısmının üzerine gidilmez iken, bir kısmının da çok hafif cezalarla sonuçlanması, adalete güvenin sarsılması sebeplerindedir. Bir anayasa hocası ile bir büyükşehir belediye başkanının arasında geçen telefon görüşmesinin internete düşmesi. Bu memlekete sucun yasallaşabileceğinin açık bir örneğidir. Bu konuşmayı yapanın masum gösterilmesi ve olay açığa çıkaranın suçlu ilan edilmesi, garipliğin ayrı bir yüzü.
Uzun zaman siyaset pınarının basında kalan doyumsuzluğa susamış kimselerin susuzluğu, suyu içtikçe daha da fazla arttığı delillerle sabit değilmiş. Cumhurbaşkanının müdahalesi ile bazı belediyelerde yaşanan yolsuzluklar, kısmen de olsa açığa çıkmaya başladı.
Uzun zaman minarede gözü olan kimse, sakladığı yeri hazırlamıştır. Talkımı ele verip salkımı yutan kimsenin, bir gün gelir ocağına incir diken çıkar diye düşünen olmayışı da tuhaflığın ayrı bir yüzü.
Eh bu dünya etme bulma dünyası değilmiş, itikat sağlam olanlar öyle diyordu ya, ama zaman geçtikçe kendisinin de inanmadığı ortaya çıkıyor veriyor. Etme bulma, pisliği örtme dünyası bu yazarım.