Utanma duygusu insanda olması gereken en önemli değerlerden olup, her insanda bulunmayan ve taşıyamayacağı ağır bir yüktür.
Bu yükü taşıyabilmek için bir insanda sağlam bir omurga, haya, edep, ahlak ve kişilik olması şarttır.
Utanma duygusu olan bir insan attığı her adıma dikkat ederek kendisini vezir eder, utanma duygusundan uzak olanlar ise kendisini rezil eder.
Utanma duygusu yeryüzünde sadece insana ait bir özellik olduğu gibi insanın kalitesini gösteren şerefli bir güzelliktir. Eğer bir kişinin yüzü utancından dolayı kızararak, mahcubiyet duyuyorsa o kişinin halen insan olduğunu gösteriyordur.
Ne yazık ki günümüzde utanan, yüzü kızaran yok denecek kadar azaldı. Moda, marka, çağdaş yaşam, yeni dünya düzeni, adı altında utanmazlık tamamen ele alındı. At izi, it izine karıştı. Utananlar ile utanmayanlar yer değişti, birbirine karıştı. Utanılmaması gereken davranışlardan utanır olduk, utanılması gereken davranışlardan utanmaz olduk.
Kırşehir Cumhuriyet ilkokulunda öğrenci olduğum yıllarda okul müdürümüz öğrencilerle konuşurken “Çocuklar; bazılarınızın pantolonlarının yırtık olduğunu görüyorum, yırtık pantolon giymek ayıptır, utanılacak durumdur ama yamalı pantolon giymek ayıp ve utanılacak durum değildir, eve gittiğinizde pantolonu yırtık olanlar annelerine söylesinler ve yama yaptırsınlar” uyarılarında bulunurlardı.
Bugün ise yırtık pantolon giyinmek hem moda oldu hem zengin işi oldu.
Ne günlere geldik böyle?
Doğup büyüdüğüm Kırşehir’de çocukluk ve gençlik yıllarımızda sigara içenler, büyüklerini gördüklerinde sigaralarını saklarlardı.
Veya oyun oynadığımız zaman karnımız acıktığında eve gidip elimize bir parça ekmek, bir domates alıp, tekrar sokağa çıkmak istediğimizde annemiz bizi dışarı çıkarmaz “Ayıp olur oğlum, utanmıyor musun dışarıda yemeğe. Alan var alamayan var evde ye git” derdi.
Bunlar basit örneklerdir.
Geçmişte yapmaktan, giyinmekten utandığımız ne kadar davranış ve kıyafet varsa bu gün normal oldu. Utanma duygusu rafa kaldırıldı, yırtık pantolon giyinmek moda oldu, sokakta sigara içmeyi, bir şeyler yemeyi es geçiyorum, küfürlü konuşmak, öpüşerek, koklaşarak gezmek, ahlaka, Türk örf ve geleneklerine uymayan davranışlardan utanmaz olduk.
Kırşehir’de Ankara, Terme ve diğer caddelerde faaliyet gösteren giyim mağazalarda yırtık pantolonlar dünya paraya satılmakta ve bırakın gençleri olgun dediğimiz yaşa gelmiş olan kişilerde moda maskesi altında giyinerek Kırşehir caddelerinde gezmektedirler.
Utanılması gereken ahlaksızlık, faziletsizlik, haksızlık, merhametsizlik, yüzsüzlük, yalakalık, doyumsuzluk, cimrilik, menfaatçilik ve bencillik gibi unsurlardan utanmaz olduk.
Terbiye, ahlak, edep, iffet, namus gibi insani güzelliğe onura ve düzgün karaktere sahip insanlar küçük bir hatasından dolayı utanırken maalesef bu onurlu insanlar edepsizliği ele almış bazı yüzsüz insanlar tarafından alay konusu yapılarak, enayi ve salak yerine konulmaktadırlar.
Rahmetli roman ve şiir yazarı Necip Fazıl Kısakürek yıllar öncesinden “Pek yakında utanmaktan utanan bir nesil gelecektir” demekle bu günleri önceden görmüş dersek yalan olmaz.
Haksız mı Necip Fazıl Kısakürek?
Bakın dünyanın haline, yalancı yalanından utanmıyor, hırsız hırsızlığından utanmıyor, rüşvetçi yediği rüşvetten utanmıyor, namusunu ve iffetini hiçe sayanlar utanmıyor, sokak ortasında öpüşenler utanmıyor, devleti dolandıranlar, yetim ve kul hakkı yiyenler, yalakalar, taklacılar, zübükler, iki yüzlüler, çok yüzlüler, benciller, cimriler, menfaatçiler utanmıyor, İslam’a hizmet edeceğiz diyerek yurt dışında yaşayan inançlı masum insanların paralarını toplayarak dolandıranlar utanmıyor, annesine, babasına bakmayarak huzur evlerine verenler utanmıyor, doğup büyüdüğü, ekmeğini yediği vatanına ihanet ederek dış güçlerin maşası olup, askerin, polisin şehit olmasına sebep olanlar utanmıyor ama onurlu, şerefli, ahlaklı yaşamı tercih edenler en küçük hatasında utanıyor.
İşin başka tarafı bu insanlar utanmadığı gibi yaptıklarını övünerek anlatıyorlar ve yeryüzünde insanım diyerek geziyorlar. Her halde bu insanların yüzlerinde insan derisi yerine camız derisi var.
Şimdilerde, giderek utanmaya yabancılaşan hatta bazı kesimlerde, utanmaktan utanan bir nesli hep birlikte ayan beyan görmekteyiz.
Her insani güzellik gibi utanmanın ve bu güzelliklerden dolayı yüzlerin kızarmasının temelinde İnsan olmak vardır, ahlak vardır. Eğer bir insanda ahlak yoksa, ne utanma kalıyor, ne de haya. Çünkü yeryüzünde utanmak sadece insana mahsus bir özelliktir.
Utanmayı sadece belirli davranışlarla dar çerçeveye koyarak özetlemek doğru değildir.
Utanma duygusu yaşantımızın her alanında olan ve bizi kontrol eden bir duygu olup, trafikte kırmızı ışık beklerken ışığın bitmesine saniyeler varken kornaya basmak!
Çocuğu lüks arabalara binip, gününü barlarda, pavyonlarda geçiren bir iş adamının çalışanlarına asgari ücret vermesi!
Okul önlerinde ve yaya öncelikli alanlarda öğrencilere ve yayalara yol verirken arkadan kornaya basmak, "Sana ne milletin çocuğundan tutsun annesi babası elinden getirsin" demek!
Cadde ve sokaklarda yürürken, parklarda otururken yerlere tükürmek, küfürlü konuşmak, sigara izmaritlerini, kâğıtları, kuru yemiş kabuklarını caddelere, sokaklara, atmak;
“Fakirin, garibin çocukları askerde şehit olurken, zenginlerin, bürokratların, siyasilerin çocuklarına çürük raporu almaları veya banka makbuzuyla bedelli askerlik yaptırmaları;
İş yerlerinde yapması gereken işini yapmak yerine her avcı ile ava çıkan köpek misali, çalıştığı iş yerinde sürekli yönetimden, düzenden, siyasi iktidardan taraf olan, puan kazanmak, şirin görünmek adına olur olmaz söylemlerle çalışma arkadaşlarını ispiyon etmek, yalakalık yapmak gibi eylemlerde utanılması gereken davranışlardır.
Utanmazlığı tamamen ele aldık. Öyle bir hal ve davranış içerisindeyiz ki ne büyüğü tanıyoruz, ne küçüğü biliyoruz.
Ne toplum tanıyoruz, ne mekân biliyoruz.
Bazı insanların yüzlerinde ki astarlar tamamen yırtıldığından yüzleri kızarmadığı için her şeyi her an her yerde yapar oldular. Hiçbir şeye aldırış etmiyorlar.
Bu gidişat iyi gidişat değil bizim bir an önce utanma duygusunu ele almamız gerekiyor.