Şerefsizliğin, ahlaksızlığın, hırsızlığın, arsızlığı pirim yaptığı günleri yaşıyoruz.
Gel kendini bu zalimlikten soyutla, dışla, görmemezlikten, duymamazlıktan gel mümkün mü?
Doğru dimdik insan için çok zor, tepeden, tabana kimler yok ki bu oyunun içinde her kesim bir pay, bir çıkar peşinde ceddim ayağa kalksa dese ki neslim ne halt ediyor, inanın isyan eder. Sakarya’da, Dumlupınar’da Çanakkale’de yaşayanlar kan, can veren onlardı, biz onların kanı üzerinde sefa sürenler, olarak ceddine helal getirenleriz. Her olumsuzluğun mubah sayıldığı günler yaşıyoruz, yazıklar olsun bize.
Adına “demokrasi” dediler seçilip ülkemi idare edenler veya muhalefet olup, yönetmek söz sahibi olmak için uğraşanlar zorla dayatma yapmada çekinmediler, lidere laf söylenmez o ne derse doğru demek ahmaklık değil de nedir?
İnsanları hiç görmek, onların sadece bir araç, bir atlama, yükselme taşı olduğunu düşünmek, makam için onları koyun görmek nasıl bir düşüncedir?
Ya kardeşim bu memleketin, bu ülkenin ekmeğini yiyecek, onunla karnını doyuracak, çoluğun, çocuğunu bu insanların alın teri ile kazandıkları devlete ödedikleri vergilerle karşılayacaksın, ardından hakaret etmede onlara hizmet etmede bu insanları hiç göreceksin var mı böyle bir şey?
Hiçbir makam ve mevkii kimseye babasından miras kalmadı. Elbette herkes bulundukları makam ve koltukları da bırakmak zorunda.
Bugün sen popom incinmesin diye yumuşak koltukta bir o yana, bir bu yana dönerek oturup yalan söyleyerek, hakaret ederek makamını korumaya çalışırken, etrafına topladığın üç beş yalaka sonradan görme, liboş kılıklı insanlarda onları kurtarmayacak.
Fakat üzüleceğimiz tek konu bu MİLLETİN boşa giden yılları olduğudur. Sokaklara çıkamayan, halkın içinde olmayan, onları lüks yaşama, kazanmadan harcamaya alıştıran zihniyeti bozuklar, ülkem, ilim Kırşehir’in insanlarının ekonomik çıkmazından nemalanıp düşünememesi için her haltı karıştıran, şükür etmeyi kadere iman olarak gören, bizim saf Anadolu insanı ile oynamayın, hak etmeyene hak etmediği makama gelmesi için dayatma ile “bunu ben sana gönderiyorum, sen oyunla seç!” deyip gizli oylama yapmak için sandık kurmak demokrasi ise ben bunun demokrasi olduğuna inanmıyorum.
Tabandan, tavana çoğunluğun kararına ülkem hukukuna, adaletine güveneceksin. Bu önemli iki ana başlık olmazsa olmazımız diyenler, şimdi neden kapıları kapatıp “ben ağayım, ben paşayım” demek için uğraşırlar anlamakta güzlük çekiyor insan.
24 Haziran 2018 günü bu ülkede yeni bir sisteme yani Cumhurbaşkanlığı idare sistemine geçilecek inşallah ülkem için hayırlı olur vatandaşa.
Dayatma da olsa sandığa giden mutlaka bir tercih yapacak. Bu yaptığı tercih ülkem yararına olur umudundayım.
Bizim ordumuz şu an Suriye de Irak’ta, ülke sınırları içerisinde Güneydoğu’da savaşta ve bu savaşın kalleş tarafı sebebi ile yüzlerce şehit veriyoruz. Bir umutla iktidar olanlar kendi egolarını tatmin etmek için her türlü olumsuzluğa olumlu, her olumluya olumsuz demekten çekinmiyorlar, sıkıntı burada başlıyor biz insanların yarınları gelecek neslin yarınları hiç oluyor.
Neden insanlar kendisine hizmet edecek insanı seçmede zorlanıyor, partiler içi demokrasi neden işletilmiyor, işlemesi için bunun savaşını verenlere hakaret vari davranışlarda bulunulmada çekinilmiyor.
Her olumsuzluk bu ülke için, Kırşehirimiz için son bulsun. Torpil olmadan hak edenler hak ettikleri yerlerde olsun. Hizmet etmek isteyen insanımın hizmet aşkı ilk sıralardan asla düşmesin. Güzellikler, dostluklar, kardeşlikler hiç eksilmeden hep artarak devam etsin. Ülkem, Kırşehirimiz kazansın.
“Ben gelmedim dava için, benim işim sevgi için, sevgi evi gönüldendir, gönüller yapmaya geldim” diyen Yunus gibi olan seçilmişlerle olmak onlarla beraber hizmet için yürümek şiarımız olsun isterim.
Umutla başlayan yolculuklar, hiç umudunu yitirmeden devam etsin.