Öyle kolay olmadı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak, onun için.
Emeğin, güzel davranmanın, kucaklamanın ve direnmenin en özgün halini verdi ve iliklerine kadar hak etti bu başarıyı. Türkiye halkını, CHP örgütlerini ve yol arkadaşlarını bir umut düzlemine çıkarmak, yüzlerini güldürmek öyle aniden, pat diye, geri planda kalıp şapkadan çıkan tavşan misali olmadı elbette. 30 yaşlarından bu yana gelen siyasal bilgi birikimi, mücadelesi, parti üyeliğinden içe başkanlığına, ilçe başkanlığından ilçe belediye başkanlığına, ilçe belediye başkanlığından İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na taşıdı onu. İncitmeden, kırmadan, dökmeden, yok saymadan ve geride bırakmadan hiç bir temel değeri.
İstanbul CHP örgütlerinde Ekrem İmamoğlu mücadelesine tanıklık eden ve onunla yürüyen kimi arkadaşlarımın anlatımlarına baktığımda, daha 15 gün öncesinden görebiliyordum, bir cengâverin soylu direniş mücadelesi ile mazbatasını alıp geleceğini. Tek cümle ile hakkında söylenen şuydu:
“Dalını incittiği kimse yok ve herkes İmamoğlu'nun etrafında tek yumruk.'' Bu CHP'nin nicedir dizayn edemediği bir örgütlenme özlemini anlatıyordu aslında. CHP'nin Marmara kanadında siyasal bir örgüt ve aday olgunlaşarak uyanıyordu ve bu olgunlaşma Anadolu'nun dört bir yanına kartopu gibi sürükleniyordu.
Türkiye siyasetinde CHP'nin başarısızlık eğilimi hep bir örgütsüzlük, hep bir lidersizlik dayanağından başka bir şey değildi. Gazetemizin şahsıma ait diğer yazılarım kısmından bakacak olursanız; tekrarında bulunduğum hep bir şey vardı; CHP'nin yeni bir tarife yeni bir söyleme ihtiyacı yok, CHP'nin bir lider dinamiğine ihtiyacı var. Bugünün siyasal koşulları geçmişte tespitlerinde bulunduğum tahlilleri; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve İstanbul CHP il Başkanı Canan Kaftancıoğlu'nun ta kendisini tanımlıyordu. Ve halka umudu getirdiler, aydınlığı, geleceği. Yani örgütlü mücadele de eğer yurtsever duygularla siyaset yaparsanız, halkına yönetimine aday iyi insanlar çıkabiliyormuş.
17 gün bekledi…
Bu süreye kadar CHP birçok yerde belediye başkanlığı mazbatasını almış ve seçilen başkanlar derhal eyleme geçmişlerdi. Kimilerinin eylemi demokrasiye yönelik iken, kimilerinin ki yapacaklarını şov ve lütufmuş gibi göstermekten öte değildi. Demokrasiye dönük olanlar mazbatalarını aldıkları anda, önce Ekrem İmamoğlu dedi, önce İstanbul dedi, önce demokrasi dedi ve tüm basın açıklamalarıyla örgütlü mücadelelerini yinelediler.
Kimileri olmadı İstanbul'da yatıp kalkmaya başladı, kimileri dönüp ardına parti üyesinden etrafındakileri tek tek dolaştı, '' kırıp döktüğüm kimse var mı'' duyarlılığıyla gönül aldı.
Netice…
Senin gibi siyasetçileri özlemişiz, hoş geldin İMAMOĞLU…