Tüm enfeksiyonlar içinde en yüksek ölüme yol açan enfeksiyon zatürredir

Aşıyla zatürreyi önlemek mümkün

En yüksek ölümlere yol açan solunum yolu enfeksiyonu zatürrenin görülme riski yüzde 1 ila binde 1 arasında seyretmektedir. Genç yaşlarda binde 1 görülebilirken, bu oran 65 yaş üstünde yüzde 2'lere varabilir. Ancak zatürre aşısıyla enfeksiyon önlenebilir. Türk Toraks Derneği Üyesi ve American Thoracic Society (ATS) Solunum Sistemi Enfeksiyonları Çalışma Grubu Program Komitesi Üyesi Prof. Dr. Abdullah Sayıner, “12 Kasım Dünya Zatürre Günü” sebebiyle önemli bilgiler paylaştı.

Bir solunum yolu enfeksiyonu olan zatürre (pnömoni), aynı zamanda tüm dünyada en yüksek ölümlere yol açan enfeksiyon türüdür. Ölüm riski ise kişinin özellikleriyle ilişkilidir. Bireyin genç ya da yaşlı olması, kronik hastalığı olup olmaması, bağışıklık sisteminin iyi çalışıp çalışmaması gibi etkenlere bağlı olarak ölüm riski git gide değişebilir.

AKCİĞERLERDE OLUŞAN İLTİHABA ZATÜRRE DİYORUZ

Türk Toraks Derneği ve American Thoracic Society (ATS) Solunum Sistemi Enfeksiyonları Çalışma Grubu Program Komitesi Üyesi Prof. Dr. Abdullah Sayıner, “Biz her bir solukta kabaca yarım litre akciğerlerimize hava çekiyoruz. Bir dakikada 15 defa nefes alıp veriyorsak, bunun dakikada 7 buçuk litre olabileceğini hesaplayabiliriz. 7 buçuk litre havayla zaman zaman uçuşan bütün tozları ve tozların içindeki mikropları da akciğerlerimize soluyoruz. Bu soluduğumuz toz ve mikropların akciğerde herhangi bir soruna yol açmaması için mükemmel çalışan savunma sistemleri var. Öncelikle bu tozların akciğere kadar inmesine engel olanlar arasında burundaki kılları, burnun dolambaçlı pasajı, ses tellerinin kapanmasını ya da öksürük refleksini sayabiliriz. Bunlar tozların, mikropların akciğere gitmesine engel olurlar. Ayrıca akciğerin içinde de vücudun bağışıklık sistemi ve korunma sistemlerinin sağladığı çok iyi çalışan temizleme ve mikrop öldürme mekanizmaları var. O nedenle normal koşullarda bir insanda kolay kolay zatürre gelişmez” dedi.

ZATÜRRE SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONUDUR, BULAŞABİLİR

Zatürre, bir solunum yolu enfeksiyonudur vurgusu yapan Prof. Dr. Abdullah Sayıner sözlerine şunları ekledi:

“Diyelim ki; zatürre olan bir insan öksürüyor ve öksürüğüyle birtakım mikroplar dışarıya saçıyor. Burada önemli olan karşısında bu mikropları soluyan biri var mı, ikincisi soluduğunda onun bağışıklık sistemi buna karşı ne kadar iyi bir savunma oluşturacak. Örneğin, ilkokulda okuyan bir çocuk zatürre olmadı ama sıradan bir üst solunum yolu enfeksiyonu, bronşit geçiriyor. Öksürüyor veya burnu akıyor ama evde eğer o sırada ileri derecede yaşlı, kalp yetmezliği, KOAH'ı olan bir insan varsa; o bu mikropları soluduğunda zatürre olabilir.”

TÜM SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU GEÇİREN KİŞİLERİN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER

Prof. Dr. Abdullah Sayıner, “Tüm solunum yolu enfeksiyonu geçiren kişilerin bulundukları ortamda bulaştırıcılığı önlemeye yönelik titiz davranmaları gerekir. Öksürürken, hapşırırken mümkünse kapalı ortamdan dışarı çıkmaları, çıkamıyorlarsa da mutlaka burunlarını ve ağızlarını kapatarak öksürmeleri, hapşırmaları aynı zamanda sık sık ellerini yıkamaları gerekir. Kapalı ortamda tüm solunum yolu enfeksiyonu geçirenlerin maske takması çok yararlı olur. Vücut direncini yüksek tutup, enfeksiyonlardan korunmak için düzenli ve nitelikli uyku, düzenli egzersiz (örneğin yürüyüş) ve sebze, meyve ağırlıklı beslenme çok önemlidir” dedi.

ZATÜRRE RİSKİ KOAH'DA 7-10 KAT, ASTIMDA 6 KAT DAHA YÜKSEK

Yaşla ilişkili olarak zatürre riskinin de değiştiğine dikkat çeken Prof. Dr. Abdullah Sayıner, 18-55 yaş arası riskin düşük olduğunu dile getirdi ve ekledi:

“Çünkü o dönem vücudun mekanizmalarının iyi çalıştığı dönem ama özellikle ilk 5 yaş ve 60 yaşın yukarısında zatürre riski çok artıyor. 60 yaşın üzerinde yaş ilerledikçe geometrik olarak risk artış gösteriyor. Daha dikey bir eğimle 80 yaşın üzerinde risk katlanmış oluyor. Bir diğer risk faktörü, bireylerde kronik hastalıkların olmasıdır. Kronik akciğer ve kalp hastalıkları, kontrol altında olmayan diyabet, ya da diğer kronik hastalıkların (böbrek, karaciğer, beyin ve sinir hastalıkları) olması zatürre açısından yüksek risk oluşturuyorlar. En çok karşı karşıya kaldığımız kronik akciğer hastalıkları KOAH ve astım. Zatürreye yakalanma riski KOAH'da 7-10 kat, astımda 6 kat daha yüksek. KOAH'lı hastaların zatürreye yakalandıklarında hastaneye yatmayı gerektiren, ağır zatürre (pnömoni) riski 10 kat daha yüksek.”

NEDENSİZ HALSİZLİK, İŞTAHSIZLIK YA DA BİLİNÇ BULANIKLIĞINDA ZATÜRRE AKLA GELMELİ

Prof. Dr. Abdullah Sayıner: “Zatürre bir akciğer iltihabı olduğu için hastada ateş yüksekliği olmasını bekleriz. Onun dışında bir solunum yolu enfeksiyonu olduğu için bu enfeksiyonlarda öksürük, balgam çıkarma, solunum sıkıntısı en yaygın belirtiler olabilir. Bazen etken mikropların özellikleriyle ilişkili olarak, pnömoni, tipik olmayan bir klinik tabloyla karşımıza gelebiliyor. O atipik pnömonilerde, hastada ateş hafif düzeyde seyredebiliyor, balgam çıkmayabiliyor. Hastalar kuru öksürebiliyor sadece halsizlik, iştahsızlık, baş ağrısı gibi çok da doğrudan solunum yolu enfeksiyonuna yönlendirmeyen tablolarla karşımıza gelebiliyorlar. Ayrıca yaşlıların vücutları mikroba yeterli tepkiyi veremediği için ateşleri yükselmeyebiliyor. Sadece iştahsızlık, halsizlik, bilinç değişikliği, genel durum bozukluğuyla acil servise ya da doktora gelebiliyorlar. Onun için yaş ilerledikçe klinik tipik bir tablo olmayabilir. Birkaç gün içinde gelişen, nedeni açıklanamayan halsizlik, iştahsızlık ya da bilinç bulanıklığı durumlarında zatürre de olabileceği mutlaka akla gelmeli.

AŞIYLA ZATÜRREYİ ÖNLEMEK MÜMKÜN

Zatürre tüm solunum yolu enfeksiyonları gibi önlenebilir diyen Prof. Dr. Abdullah Sayıner, “Zatürreye tek bir mikrop yol açmıyor, virüsler ve bakteriler olmak üzere belki 15 tane farklı mikrop var. Eğer kişi sağlığına dikkat ediyorsa, uyku düzenini koruyabiliyorsa yani her gün belli bir zaman diliminde belli bir süre nitelikli uyuyabiliyorsa, sağlıklı beslenebiliyorsa, beden sağlığını güçlü tutmak için düzenli egzersiz, örneğin yürüyüş yapıyorsa bunların hepsi vücudun direnç ve bağışıklık sistemini iyi düzeyde tutar. İkincisi de kişi bazı mikroplara karşı tedbir alıyorsa, özellikle pandemi döneminde yavaş yavaş alışkanlık haline gelen, toplu taşıma araçlarına bindiklerinde ve kalabalık ortamlara girerken maske takıyorlarsa bu iyi bir önleyici çözüm olabilir. En önemlisi de belli mikroplara karşı geliştirilmiş olan aşıların varlığı. Bunların şu an Türkiye'de iki tanesi mevcut. Bir tanesi zatürreye en sık yol açan bakteri olan pnömokok aşısı. İkincisi de influenza yani grip virüsünün aşısı. Bu aşıların olunmasıyla pnömokoka ve grip virüsüne karşı savunma sistemimizi güçlendirmek, onlara bağlı enfeksiyonu önlemek mümkün” dedi.

MAÇI KAYBETTİK AMA KAZANAN DOSTLUK OLDU MAÇI KAYBETTİK AMA KAZANAN DOSTLUK OLDU

Pnömokok aşısının aynı zamanda yeni doğan bebeklerin aşılama takviminde de bulunduğunu belirten Prof. Dr. Abdullah Sayıner, “Risk grubundaki bireyler Aile Sağlığı Merkezlerine gittiklerinde ya da büyük hastanelerde enfeksiyon hastalıkları birimleri altında kurulan aşı polikliniklerine başvurduklarında bu aşıyı olabiliyorlar” dedi.

ZATÜRRE AŞISI KOAH HASTALARINDA TEK DOZ UYGULANIR

Prof. Dr. Abdullah Sayıner, “Kişiler, grip aşışıyla zatürre aşısını gerekirse aynı anda yaptırabilirler. Genel olarak ikisinin farklı kollardan yapılması öneriliyor. Grip aşısı için temel olarak önerilen aşılanma dönemi eylül sonu, ekim ayı ve kasım başıdır. Çünkü grip mevsimi genellikle kasımın ikinci yarısında başlar, nisan sonuna kadar devam eder. O yüzden de bu mevsimin başında aşınızı yaptırırsanız mevsim boyunca korunma sağlamış olur. Ancak mevsim başında yapılamadıysa, izleyen aylarda da aşı yapılmasında hiçbir sakınca yoktur, mevsimin geri kalanında gripten korunmuş olursunuz. Buna karşılık zatürre aşısının mevsimi yoktur. Yılın 365 gününün herhangi birinde bu aşı yaptırılabilir. Bu yüzden mutlaka ikisinin eş zamanlı yapılması kuralı söz konusu değildir. Halk arasında zatürre aşısı diye tanımlanan pnömokok aşısı yılın herhangi bir zaman diliminde yaptırılabilir. Kolay bulunan bu zatürre aşısı tek doz uygulanır” dedi.

AŞI KARARSIZLIĞININ HİÇBİR BİLİMSEL ZEMİNİ YOK

Aşı kararsızlığının hiçbir bilimsel zemini olmadığına da değinen Prof. Dr. Abdullah Sayıner: “Zatürre (pnömokok) ve grip aşılarından örnek verelim. Bunlar on yıllardır uygulanan aşılar. Pnömokok aşısı bebeklerin 0-6 ay döneminde aşı takviminde var, yani sağlık açısından hiçbir problem yok. En sık görülen yan etkiler belki bir gün süren halsizlik, kırıklık ve kolda ağrı. Onun dışında bir yan etkileri bulunmuyor. Buna karşılık, enfeksiyon riskinin ve ağır hastalık gelişme riskinin önemli ölçüde azalmasını sağlıyorlar. Onlarca yıldır bu aşılar insanlara uygulandıkları için de dünyada artık yeterli deneyim var. Bundan sonra sürpriz bir durumla karşılaşma ihtimalimiz yok. Biz tıpta herhangi bir tedaviyi veya konumuzdaki gibi aşıyı, uygulayıp uygulamama kararını şu şekilde veririz; bu aşı bize ne kadar yarar sağlayacak? Yani enfeksiyonları, ölümleri, hastane yatışlarını ne kadar önleyecek? Buna karşılık buna bağlı bir yan etki görülme olasılığı nedir? Eğer ki sağlayacağı yarar getirebileceği risklerden anlamlı düzeyde daha fazlaysa, uygulanması önerilir. Pandeminin 2020-2021 dönemi geride kaldığı için hatırlamıyor olabiliriz. O dönem bilfiil hastanede çalıştığım için hastaların nasıl elimizin ucundan kayıp gittiklerini, yani tüm çırpınmalarımıza rağmen onları maalesef kaybettiğimizi yakından gördüm, çünkü o dönemde bu hastalığın bir tedavisi yoktu. İnsanlar solunum yetmezliği ile çok kötü seyirler gösterdiler ve bu hepimizin içinde büyük bir acı olarak kaldı. Aşılar çıktı ve arkasından ağır hastalık nedeniyle hastaneye yatışlar, ölüm sayıları çok azaldı. Onun için lütfen okuyucular kaynağı belirsiz, gerçek ve doğru olduğundan emin olmadıkları bilgilere itibar etmesinler. Sadece bu konunun uzmanlarına kulak versinler” dedi. (HABER MERKEZİ)

Editör: Fahrettin Toker