İnanın yazımın başlığı benim sözüm değil. Ben de geçen hafta öğrendim. Benim böyle alevereli, dalevereli sözlere aklım ermez. Ben Allah'ın aciz bir kuluyum.
Size söyleyen oldu mu veya duydunuz mu? Trafikte fazla efendiliğin iyi olmayacağını?
Vallahi ben ne duymuştum, ne de biliyordum geçen hafta öğrendim ve cahilliğimden dolayı utandım.
Boşuna dememişler bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıp diye.
Çocukluğumuzda büyüklerimiz “İnsan olmak zor zanaat” dediklerinde kendi kendime "Allah, Allah insan olmak neden zor olsun herkes insan olarak doğuyor" derdim. Meğer kazın ayağı düşündüğüm gibi değilmiş, görünümde herkes insan ama bu insan görünümünü günlük hayata geçirmekte sorun var.
"İnsan bu birinden nur akar, birinden kir" diyen şair sanki bu günleri görerek söylemiş gibi. Maalesef etrafımızda o kadar insan var ki bırakın artık nur akanı, akabildiğince kir akıyor. Bir şımarıklık, gösteriş merakı, moda sevdası, lüks ev ve araba hastalığı, çok bilmişlik, ukelalık, bizi insan yapan unsurlardan kopardı. İnsanlara selam verirken, komşuluk ilişkileri kurarken oturduğu eve, bindiği arabaya ve gelir durumuna göre hareket eder olduk.
Bu sütunlarda sürekli yazıyorum. okullara yeni kayıt olan öğrenciler babalarının, annelerinin mesleklerine, gelir durumlarına göre sınıflara ayrılmaktalar, sonrada bu okullarda her türlü adaletsizliği ve eşitsizliği görerek eğitim gören çocuklardan ileride iş hayatına atılarak devlet kademelerinde görev aldıklarında adalet bekleyeceğiz, eşitlik bekleyeceğiz öyle mi?
Hadi oradan.
Her neyse saadete gelelim.
Geçtiğimiz hafta benim için tamamen trafik haftası oldu. Araba ile eşimi memur olarak görev yaptığı Kırşehir Hacı Fatma Erdemir Anadolu Lisesine götürdüm, dönüşte Cacabey Orta Okulu güzergahından geçmek istedim. Öğrencilerin okula geliş saatleri olduğu için Kırşehir Cacabey ve Otuz Ağustos Okulları arasında bulunan yolda öğrenci ve araç yoğunluğu vardı. Cacabey Orta Okuluna gelen çocuklar araçlara dikkat ederek tedirgin vaziyette geçmeye çalışıyorlar, bazıları geçemiyor araçların geçmesini bekliyor. Ben de öğrencilerin rahat geçmeleri ve herhangi bir kazaya meydan verilmemesi için bu güzergahta dört defa durarak öğrencilerin geçmesini sağladım. Sağladım amma ben öğrenciler geçsin diye dururken arkadaki araçlar kornaya basıyorlar, hiç umursamıyorum. Çünkü orası okul yolu geçme önceliği öğrencilerin ve onların kazasız belasız okula gitmelerine yardımcı olmak bizim görevimiz.
Her neyse buradan kornalar eşiliğinde aldığım tepkilerle Karlı Cami istikametine doğru hareket ettim, zaten dar olan yollara geceden itibaren sağlı, sollu araç parkları yapıldığından bazı yerlerde zorda olsa iki araç geçebiliyor, bazı yerlerde zorda olsa tek araç geçiyor, ikinci aracın beklemesi gerek. Tam Karlı Caminin oraya geldiğimde önümde dörtlüleri yakılmış bir araç duruyor, sol taraftan diğer araçlar geliyor geçebilmem için ya önümdeki araç gidecek, ya da sol taraf uygun hale gelecek, süpermen gibi araçların üzerinden uçarak geçecek değilim! Bekliyorum ama sabahın erken saatlerinde arkadan kornalar öyle bir çalıyor ki anlatamam. Bu esnada benim arabamın yanına son derece güzel takım elbise giyinmiş, gözünde markalı güneş gözlüğü, saçlar o biçim taranmış, parfüm kokusu sabah sabah burnumun direğini kıran birisi geldi ve gayet sert bir üslupla.
"Arkadaş niye ilerlemiyorsun arka taraf yoğunlaştı herkes bekliyor" dedi. Ben de kendisine önümdeki aracı gösterdim "bak adam dörtlüleri yakmış park edip gitmiş, soldan arabalar geliyor ben üzerinden mi atlayacağım?" dedim.
"Haaa ! öyle mi kiminmiş bu araba?" dedi "Ne bileyim?" dedim, "O zaman korna çal" dedi, "Niye dedim" "Korna çal ki gelsin dedi ", "Sizler çalıyorsunuz sabah sabah milletin kafasını şişirmeye ne gerek var?" dedim. "Arkadaş Cacabey okulundan itibaren arkanızdan geliyorum, okulun orada defalarca durup, öğrencilere yol vererek bizleri beklettiniz, hepimizin işi var zamanla yarışıyoruz, gördüğüm kadarıyla siz trafikte fazla efendisiniz, trafikte fazla efendilik iyi olmaz" dedi. "Yol verdiğim öğrenciler senin çocuğun veya yakınlarının çocuğu olabilirdi toplamda üç dakika beklemişizdir, üç dakikada bir yeri fetedemezsiniz, tabakhaneye b.kta yetiştiremezsiniz öğrenciler hepimizin çocukları ve onların saçlarının teline zarar gelmeden okula gitmeleri hepimizin görevidir, eğer zamanla yarışıyorsanız işinize zamanında gitmek istiyorsanız erken saatlerde gidebilirsiniz, beş veya on dakika işinize erken gitmek size bir şey kaybettirmez" dedim.
Neyse ki önümde dörtlüleri yakarak park eden aracın sahibi geldi, gitti de benim başımda belaya girmekten kurtuldu.
Ne hale geldik bizler böyle?
Ağzımızı açtığımızda adamlıktan, insanlıktan, doğruluktan, dürüstlükten dem vurup, icraata gelince neler, yapmakta,neler söylemekteyiz.
İnsanlık, adamlık modaya uygun elbiseler giyinerek güneş gözlüğü takarak, keskin kokulu parfüm kullanarak, banka kredisiyle veya baba mirasıyla alınan arabalara kasılarak binmekle olmuyor. İnce ve zarif düşünmekle, sabırla, kurallara uymakla, efendilikle, saygıyla, yardımlaşmayla, mütevazilikle olur. Ancak ülke olarak öyle bir hale geldik ki anlatması zaman, yazması sayfalar alır.
Yukarıda değindiğim gibi geçmeleri için yol verdiğim öğrenciler hepimizin çocuklarıdır, bir zarar gelse hepimiz sorumluyuz, Kırşehir gibi küçük bir ilde birde arabayla giderseniz her yer beş dakikadır beş dakikada ben vereyim on dakika olsun, bu süre içerisinde hiç bir yeri fetedemezsiniz, tabakhaneye b.k götüremezsiniz, yapacağınız iş ya trafikte krallara uyarak saygılı olacaksınız, yada evinizden erken çıkacaksınız.
* * *
Yine geçtiğimiz hafta içerisinde çarşamba veya perşembe gece saat on gibiydi. Boztepe yolundan Kırşehir'e gelirken trafik kazasına rastladım. Arabayı dörtlüleri yakıp, sağda durdurarak olay yerine gittim, iki araç çarpışmış, Allah'tan ölümcül ve ağır yaralı bir durum yok çok küçük sıyrıklarla atlatılmış bir kaza. Trafik ekipleri olay yerinde inceleme yapıyorlar, ölçüyorlar, biçiyorlar, kaza yapanlarla konuşuyorlar rapor tutuyorlar, üslupları çok güzel, beyefendi, hanımefendi gibi hitaplarda bulunuyorlar ama gelin görün bizim insanımız bir garip ve tuhaf biçimde her şeyden anlarlar. Çünkü bizim insanımız içerisinde okumadan alim, yazmadan katip olan duvar dibi ve kaldırım üstü üniversitelerinden mezun olan çok sayıda insanlar olduğu için orada trafik polislerinin işine karışanlar, “raporu benim dediğim gibi yaz” diyenler, şunu yaz, bunu yaz diyenler, ambulansla gelen ekibe görevini öğretenler, bir görseniz güler misiniz, ağlar mısınız bilemiyorum ama ben güldüm. Güldüm gülmesine de diğer taraftan Trafik Polislerinin olgun davranışlarını, vatandaşlarının kendilerine söylediklerine kulak asmayarak görevlerini yapmaya çalışmalarına, sabırlarına, her şeye rağmen olay yerinde bulunan vatandaşlara beyefendiler, hanımefendiler sakin olun, kırıcı olmayın, bizler gerekeni yapıyoruz şeklinde olgun, güzel tavır ve üslup sergilemelerine hayran kaldım. Bu vesileyle Kırşehir-Boztepe yolunda yeni yapılan asri mezarlığın karşısında meydana gelen trafik kazasında sergiledikleri davranış, gösterdikleri sabır ve nedeniyle Trafik Polislerine teşekkür ediyorum.
Maalesef bizim insanımız bu, görevi başındaki memura görevini öğretmeye kalkar, doktora akıl verir, hukuktan, ekonomiden, terörden her şeyden anlar yapacak bir şey yok.
* * *
Bir başka konu da gece bekçileri aslında bu konuyu Emniyet Müdürümüz değiştiği için önümüzdeki hafta yazayım dedim ama konumuz trafik olunca sıcağı, sıcağına yazmak istedim. Emniyet Müdürü olmasa Emniyet Müdür Yardımcıları okur veya Sayın Valimiz İbrahim Akın Beyefendi okur gereken birimlere talimat verir düşüncesiyle yazıyorum ve bu yazının sorumlusu ve muhattabı benim, mensubu bulunduğum "Kırşehir Çiğdem" Gazetesi değil.
Yine geçen hafta içerisinde gece saat 11-12 arası Kırşehirli olup, değişik şehirlerde okuyan on kişilik üniversite öğrencileri üniversitelerinin açılacak olmasıyla gitmeden arkadaşlarla Cacabey Meydanının arka tarafında bulunan çay ocağında çay içerek sohbet ediyorlar, sigaraları bittiği için bir arkadaşları sigara almaya kalkıyor ve alkollü üç kişi sigara almaya giden öğrenciden sigara istiyorlar. O da veremeyeceğini söylüyor. Bu üçlü “nasıl veremezsin, vereceksin!” diye gürültüler koparınca çay ocağında oturan diğer öğrenciler arkadaşlarının yardımına gidiyorlar. Orada tartışmaya başlıyorlar ve bu tartışmaya şahit olan gece bekçileri sert bir üslupla öğrencilere "çıkarın lan kimliklerinizi” diyorlar. Öğrencilerden birisi bekçilere "lan” diyerek “nasıl konuşuyorsunuz, düzgün üslupla isteyin verelim” diyorlar bekçiler "Nasıl konuşacağımızı senden mi öğreneceğiz?” diyerek kendilerine “düzgün konuşun” diyen öğrencinin üzerine yürüyorlar, öğrencinin diğer arkadaşları bekçilere, “Sizler ne yapıyorsunuz bırakın arkadaşımızı” deyince bekçiler öğrencilere biber gazı sıkıyorlar, jopla dövmeye başlıyorlar, kovalıyorlar bir de kelepçe takıyorlar. Bu olayı çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir Emniyet Müdür Yardımcısıyla konuştum, kendisi durumu araştırıp, inceleyeceğini, tutanakları okuyacağını ve yapılması gereken durum olursa yapacağını söyledi.
Sayın Emniyet Müdür Yardımcımız inceledi veya incelemedi onu bilemiyorum ilgisinden dolayı kendisine teşekkür ediyorum ama esas olarak benim burada belirtmek istediğim bekçi olarak görev yapan memurların üsluplarına dikkat etmeleri "çıkarın lan kimliklerinizi" yerine "arkadaşlar, beyefendiler veya gençler kimliklerinizi çıkarabilir misiniz?" gibi zarif ve güzel üslupla hitap etmeleri ve ileride ülke yönetiminde görev alacak olan pırıl pırıl üniversite öğrencilerine "lan" diye hitap ederek devlet memuruna yakışmayan hareketlerde bulunmaları, öğrencilere terörist muamelesi yaparak biber gazı sıkarak jopla dövmeleri neyin nesidir, neyin sesidir bunu öğrenmek istiyorum.
O nedenle Kırşehir İl Emniyet Müdürlüğü yetkililerimizden bu konularda bekçi olarak görev yapan memurları uyarmaları ve giydikleri üniformayla “dünyayı biz yarattık, istediğimize lan diye hitap ederiz, istediğimize biber gazı sıkarız, istediğimiz jopla döveriz!” düşüncesiyle kendilerini ne oldum delisi zannetmemeleri ve Kırşehir-Boztepe yolunda trafik kazasında görev yapan trafik polislerinin olgun, zarif, kibar üslup, hal ve hareketleri bekçilere örnek olarak anlatılmalıdır.
Biber gazı sıkmak, jopla üniversite öğrencilerini dövmek o kadar kolay olmasa gerek. Zira karşınızda terörist yok, ileride ülke yönetiminde görev alacak üniversite öğrencileri var. Bu ayrımı iyi yapmak gerekir.
Bilinmelidir ki T.C Devleti hukuk devletidir, dağ başı değildir.
Bugün yazımda geçen hafta trafikle ilgili yaşadıklarımı dile getirmeye çalıştım, Teşekkür edilmesi gerekenlere teşekkür ettim, uyarılması gerekenlerin uyarılmasını talep ettim ve bir vatandaşın bana "Trafikte fazla efendilik iyi olmaz" sözünü gündeme getirerek bilgi ve kültürümün arttığını anlatmaya çalıştım. Hiç kimseye, kurumlara ve kişilere karşı art niyetimizin olmadığını yazımızı okuyanların anladıklarını umarım.