Cumhuriyet ilan edilip demokrasiye geçildikten sonra ülkemiz yasa gereği "atanmışlar ve seçilmişler" tarafından günümüze dek yönetilmiştir. Atatürk'ün kurmuş olduğu CHP 1946 yılına kadar tek parti olarak ayakta kalmış, bu partiden ayrılanların kurduğu Demokrat Parti ve zamanla ondan da ayrılanların kurduğu partilerle çok partili siyasete geçilmiştir.

Cumhuriyet ilan edilip demokrasiye geçildikten sonra ülkemiz yasa gereği "atanmışlar ve seçilmişler" tarafından günümüze dek yönetilmiştir.
Atatürk'ün kurmuş olduğu CHP 1946 yılına kadar tek parti olarak ayakta kalmış, bu partiden ayrılanların kurduğu Demokrat Parti ve zamanla ondan da ayrılanların kurduğu partilerle çok partili siyasete geçilmiştir.
1946 seçimlerinde "açık oy gizli tasnif" (sayım) uygulanmış, Demokrat Partililer "seçimi kazandık ama sayımda kaybettik" iddiasında bulunarak CHP'ye karşı kin ve düşmanlık beslemeye başlamışlar, 1950'de yapılan seçimlerde tek başına iktidara gelmişlerdir.
Seçmen zamanla birbirine düşman gözüyle bakmış DP’nin kurduğu ‘Vatan Cephesiyle’ iki ayrı cepheye ayrılmış, İsmet İnönü ve Adnan Menderes zıtlaşmaları 1960 ihtilalını getirmiştir.
Kapatılan DP'nin yerine Adalet Partisi kurulmuş, yapılan seçimlerde tek başına iktidar olmuş, senaryo yine aynen devam etmiş, İnönü-Demirel, Demirel-Ecevit zıtlaşmaları MC koalisyonları, muhtıralar derken anarşik olayları doğurmuş binlerce vatan evladı kardeş kavgalarıyla ölüp yok olmuşlardır.
1980 ihtilalından bir kaç yıl sonra demokrasiye geçilmiş, Turgut Özal'ın partisi Anavatan tek başına iktidar olmuş, Özal'ın Cumhurbaşkanı oluşuyla ANAP oy kaybetmiş, 2000 yılına kadar kurulan pek çok koalisyon hükümetleri başarılı olamamış ülkeyi geriye götürmüşlerdir.
Atanmışlar devlet dairesi memurlarıdır. Onlar önlerindeki yasaya göre hareket ederler, seçilme kağıtları olmadığı için misafirine çay söylemese bile kimse onlara bir şey diyemez, kusura kalmaz.
Oda ve dernek başkanları odaya-derneğe kayıtlı olan üyelerin kullandığı oylarla seçilip onların haklarını yasal yollardan aramayı, yürütmeyi yeğlerler.
Halkın oylarıyla seçilen muhtarlar partili olabilir. Ama adları partinin oy pusulasında olmaz kendi başlarına seçime girerler, seçilirler.
Seçime giren belediye encümeni ile il encümeni üyeleri, belediye başkanları, milletvekilleri seçmenine kendisi ve partisi adına oy için onca vaatlerde bulunurlar. Seçime katılan adayların buna çok dikkat etmesi gerekir bol keseden vaatler sallaması ilerde başına çorap örebilir. "Gayseriye deniz getirecaam" derken "suyu nereden bulacaksın?" diyenler çıkacaktır.
Seçim de oy için babana, anana, yakınına güvenmeyeceksin ki zamanında şehrimizde belediye başkanlığına adaylığını koyup ta bir oy çıkan Gayserili Ali Ağanın durumuna düşmeyesin.
Seçime katılan aday ve partililerin bir birine saygı ve sevgiyi esirgemezken seçilmek için haysiyet, onur ve şereflerini rencide edip ayaklar altına almamaya gayret göstermeleri gerekir. Zaten demokrasinin gereği de budur.
Oy çok kutsaldır. Parti din değildir. Genel seçimler de şehrini en iyi temsil edecek, 'iş bitirir' kişiye oyunu kullanırken, yerel seçimlerde şehrini, ilçeni, kasabanı emanet edeceğin belediye başkanı (şehri-emin) adayının çalışkan, dürüst ve işi bilen biri olmasına çok dikkat edeceksin.
Beleş Turan geçimini serbest meslekle temin eden varlıklı bir ailenin oğludur.
Hiç ihtiyacı olmadığı halde tek sermayesi yalan, dolan ve düşürdüğü anda talandır.
Bunlara neden gerek duyduğu, niçin tenezzül ettiği, varsa soyunda böyle birisi kime çektiği pek bilinmese de kendini yakinen tanıyanlar ona 'beleş' lakabını koymada pek gecikmemişlerdir.
Oturduğu lokanta veya içkili bir yerde bonkerliği elden bırakmaz, her gördüğünü masasına buyur eder, aradan bir müddet geçtikten sonra bir bahaneyle onlardan "hemen geliyorum" diyerek müsaade alıp kaytarır, gelmeyince de hesabı ister istemez masadakiler öderdi.
İş yerine bir iki varlıklı müşteri gelirse onlara çaktırmadan işyeri telefonuyla cep telefonunu arar "kardeşim niçin ısrar ediyorsun, (hayali bir arsayı kastederek) şu fiyattan aşağı olmaz" diyerek, telefonu kapatıp zenginlik havası atmaya tenezzül ederdi. Sanki eline ne geçecekse....
Her nasıl etti, nasıl başardı bilinmez genel seçimlerin birinde yeni kurulan bir partinin birinci sıradan milletvekili adayı olmuş, adeta kendisini mecliste gibi hissederek aradığı fırsatın eline geçmesiyle iş-aş vaatlerine başlamıştı bile...
Seçim çalışmalarında yanında kim olursa "aman üstüme fazla para almamışım, sonra sana öderim" diyerek daha henüz huyunu suyunu bilmeyen kişileri söğüşlemeye başlamıştı bile.
Seçimlere on gün kala "parasını sonra öderim" diye kiraladığı aracı parti posteriyle süsleyerek içine doldurduğu bir kaç partili kadın ve çocuklarla sabahtan akşama kadar mahalle, kasaba, köy gezerek seçim turları atıyor, aracın benzinini de yalanlarla kandırdığı petrolcülerden temin ediyordu.
Bu gezilerden birisinde kendini çok iyi tanıyan, 'o an yürüyüşte olan' iki arkadaşını görünce aracı durdurup "bininde kalabalığımız olsun" diye yanına aldı.
Partiye uyarlanan müziğin eşliğinde araçta bulunanlar ritim yaparak tura devam ederlerken Kırşehir’in Dinekbağı Mahallesi’nde Hızırağa Mezarlığına yaklaştıklarında bir yaşlı teyzenin el kol hareketiyle şoför aracı durdurdu.
Kadın koşuşturduğu için ter içinde kalmıştı. Kendisini biraz toparladıktan sonra "oğul bu hangi partinin arabası? Vekil adayınız hangisi" diye sorular soruyordu.
Beleş Turan büyük bir vakar takınarak bir milletvekili edasıyla "falan partinin arabası, adayı da benim, adım Turan, buyur anneciğim!.."
Kadın sanki başına "devlet kuşu konmuşçasına veya gökte ararken yerde bulmuşçasına" gözlerinde umut ışıkları yanarken "oğul; torunum askerden geldi, iki yıldır işsiz. Allah seni gönderdi, yavrum seni sana, seni Allah'a!..
Bu durumlara yapı gereği hazır cevap Turan bir işi bitirici vekil edasıyla "sen tasalanma anneciğim, sen torunuyun adresini, adını, varsa telefonunu benim seçim bürosuna getir. ANNECİĞİM BİZ NE İÇİN BU YOLLARA DÜŞTÜK" diyerek kadına nutuk salladığında araca bindirdiği iki arkadaşı gülmemek için ellerini ısırırken bunu araçtakilerine belli etmemeye çalışıyorlardı.
O yıl seçime katılan bir bağımsız aday Beleş Turan'ı ciddi bir aday yerine koymuş onu üç beş lirayla saf dışı etmenin yollarını arıyordu. Bütün ikazlara rağmen cep telefonuyla Beleş Turan'a ulaştığında kendisinden "Mucur'da miting verdiğini, rahatsız edilmemesini, seçimi kazanacağı iddiasında olduğunu kulaklarıyla duydu.
Paranın açmayacağı kilit yoktu. İkinci aramada Beleş Turan yarım saat sonra gelerek bağımsız adaya yaşlı teyzenin ümitlerini pazarlıklar sonucu altı milyara (o zaman ki para) satmış güya milletvekilliğinden(!) feragat etmişti.
Nice seçimlere...