Biz bu duruma nasıl ve neden geldik veya bizi kimler getirdi? Bir devletin ekonomisi bozulabilir. Bir devlet dağılabilir ve yenisi kurulup yine eski duruma gelebilir.

Biz bu duruma nasıl ve neden geldik veya bizi kimler getirdi?
Bir devletin ekonomisi bozulabilir. Bir devlet dağılabilir ve yenisi kurulup yine eski duruma gelebilir. (Kurulup dağılan Türk devletleri bunun birer örneği). Bunların hepsinin de üstesinden gelinir. Ama bir devleti teşkil eden topluluğun ahlakı bozulursa bunu tamir etmek zor ve bazen de imkânsız olabilir. Tarihte pek çok örneği vardır. Bunun en bariz örneği Ortadoğu topluluklarının şu andaki durumu.
Son zamanlarda Kırşehir’de yaşı ileri olan insanların şikâyet konusu. Yeni yetişen gençliğin saygısız davranışları. Gençliği eğitemeyen sistemin bozukluğundan pek şikâyet eden yok.
Genç neslin devlet kapısına kapağı atma hedefine odaklanması, geleceğine güveni olmamasından kaynaklandığı düşünülse de, esas gizli olan ekonomik gidişatın sağlıklı gelişmeyi yakalamayışı yatıyor gölgenin ucunda. Gelir dağılımının adaletsizliği elbette en önemli faktördür. Milli gelirin Türkiye nüfusunun yüzde 5’ini teşkil eden elit tabakaya aktarılması ve geri kalan miktarın emeklilerle ücretliler tarafından paylaşılması ve bununda yarıdan fazlasının asgari ücretli olması vahametin acı yüzünün perde arkasının ayrı bir boyutu.
Herkesin birilerini kandırmaya çalışması ve her hangi bir şekilde kandıracak birini bulması da enteresan. Bazı kentlerde bilhassa büyük şehirlerde, ferdi hırsızlıkların artması yanında, gruplaşarak soygun ve gasp çetelerinin oluşması, emniyet güçlerinin başa çıkamayacağı boyutlara geldi. Belki dünyada nadir ülkelerde olan olayları son zamanlarda Türkiye’de görmeye başladık.
Trafik lambalarında duran arabalarda, insanları alaşağı edip gasp yapan, ekmek almaya gönderdiğiniz çocukların elinden paralarını alan kimseleri OBS kamaralarında aksiyon filimler gibi seyrettikçe dehşete düşmemek elde değil.
Çiftçinin tarlasında bir yıllık emeğini, adeta kendi malıymış gibi hasat edip satan kimseler türemeye başladı.
Ceza yasalarının yetersizliği, caydırıcı bir unsur olmaması, gasp edilen veya çalınan malın değerinin çok altında kalması, işlenen suçların önlenmesinde sebep olarak gösterilse de, eğitim eksikliğinin ve işsizliğin insanları gayrimeşru yollardan ve kolay para kazanmanın alışkanlık haline geldiğini kimse inkâr edemez. Bunlar yasa dışı soygunlardır diye düşünenlerimiz, acaba yasalarla soyulmayı nasıl yorumluyor merak konusu.
Yaşam boyu geçmediği köprüden, geçiyormuş gibi para ödediğini öğrenmiş olsa, kamu ihalesini alan müteahhidin zararını paylaştığını bilmiş olsa tepkisi ne olur. Devleti birilerinin yanlış veya bilinçli olarak uğrattığı zararı, kendisine ciro eden idareci kırıntısını baş tacı ediyor ve saygı gösteriyorsa buda çok düşündürücü.
Halkını ve kendini dolandıran, soyan kimseleri sorgulamıyor veya sorgulayamıyorsa, o zaman kimseyi suçlamaya gerek yok. Herkes kendi çetesini kurduğu gibi, kendi savunmasını da kurar. İşte o zaman dananın kuyruğu süner. Sünen kuyrukta bir gün kopar.