Tıp Fakültemiz kurulurken, doktorların endişesi…

KIRŞEHİR’E Tıp Fakültesi’nin kurulması haberini sevinç ve memnuniyetle öğrendik geçen hafta… 2007 yılında kurulan Tıp Fakültesi’nin 9 yıllık bir gecikmenin ardından öğrenci almasının onaydan geçmesi çok önemli. Bu konuda Kırşehir adına emeği geçen Vali Necati Şentürk ve Rektör Prof.


2007 yılında kurulan Tıp Fakültesi’nin 9 yıllık bir gecikmenin ardından öğrenci almasının onaydan geçmesi çok önemli.
Bu konuda Kırşehir adına emeği geçen Vali Necati Şentürk ve Rektör Prof. Dr. Vatan Karakaya başta olmak üzere herkese teşekkür ediyoruz.
Evet, yeni eğitim ve öğretim yılında 60 öğrenci Kırşehir Tıp Fakültesi’ne alınacak ve böylece geleceğin doktorları Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde de yetişecek.
Bundan hangi Kırşehirli mutlu olmaz ki?
Şimdi Tıp Fakültesi’nin kurulması ile sorunlar çözümlenecek mi?
Kırşehir’de olmayan Tıp Fakültesi Hastanesi ile altyapısız bir hastanede eğitimler nasıl yapılacak?
Elbette bu sorunları Rektör Prof. Dr. Vatan Karakaya ve ekibi çözümleyecek ve tüm altyapıyı hazırlayacak.
Ancak sağlıkta son yıllarda Kırşehir’de ciddi sorunlar yaşandığı da ortadadır.
Resmiyette 230 bine yaklaşan Kırşehir nüfusuna layık görülen 300 yataklı bir Devlet Hastanemiz var. Bu hastane birkaç yıl önce Ahi Evran Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi adını aldı. Adıyla ilgisi olmasa da üniversite ile anılır oldu.
Sonra Sağlık Bakanlığı bir karar alarak hastane yönetimine genel sekreterlik birimi kurdu. Bir çok daire başkanı ve müdür oluşturdu. Yıllardır Sağlık İl Müdürlüğü ile Hastane Başhekiminin kontrolündeki hastane bu genel sekreterlik eliyle yönetilmeye başladı.
Bu yeni oluşum iyi mi oldu, kötü mü oldu onu bilmem ama hastanede çok başlı bir yönetim oluşturuldu. Hastane Başhekiminin tek başına yürüttüğü ve yıllardır ciddi sorunların yaşanmadığı hastanede çok başlılık pek çok hizmetin, birimin aksamasını de beraberinde getirdi.
Tabi bu durum hastaların da bazen ciddi sıkıntısına neden oluyor dersek fazla abartmamış oluruz. Bu durum sadece elbette Kırşehir’de yaşanmıyor. Sağlık Bakanlığı’nın bu değişikliği ile kaynaklandığını herkesin çok iyi biliyor.
Biliyoruz Kırşehir Devlet Hastanesi’nde hasta memnuniyeti yüksek. Bu da doktor ve personelinden olmasından. Çevre illerden, ilçelerden bile hastaların Kırşehir’i tercih etmesi doktor ve hastane hizmetlerinden kaynaklanıyor. Ama bugünlerde pek çok doktorun Kırşehir’den gideceklerini sıkça dillendirmeye başladıklarını görüyor ve bunu endişe ile izliyoruz.
Neden Kırşehir Devlet Hastanesi’nden ayrılmayı düşündüklerini sorduğumuzda ortaya koydukları eleştirileri ve endişelere de hak vermiyor değiliz.
Çünkü hastanede günde 50-100 hastayı muayene eden, onlarca ameliyat eden bir doktorun döner sermayeden aldığı rakamın 4-5 bin lira iken, üniversite üst yönetimindekilerin10-20 bin lira döner sermayeden pay aldıkları, hatta doktor olmayanların, hastaneye hiçbir katkı sunmayanların bile doktorlardan fazla dönerden pay almaları giderek sıkıntıları arttırıyor.
Bu konuda görüştüğümüz doktorlar gerçekten haklılar. Çünkü birisi hastaneye gelir getirmek için canla başla çalışıyorken, her gün onlarca hastayı tedavi edebilmek için büyük özveride bulunurken, hastaneye katkısı olmayanların, hastaya hiçbir hizmet vermeyenlerin, sadece Sağlık Bakanlığı’nın bir kararı ile her ay doktorlardan fazla döner sermayeden pay almaları hak mıdır sizce?
Elbette hak değildir, ama mevzuat öyle buyuruyorsa, üniversite yönetiminin de bu konuda yapacağı fazla bir şey yok.
Ama bu sorun kısa sürede çözümlenmez ve açılması kararlaştırılan Tıp Fakültesi’ne gelecek yeni profesör, doçent, doktor, hatta bir sağlık yüksek okulu mezunu görevlinin hastanede görev yapan doktordan bile fazla döner sermayeden pay alırsa bu durum hastanede görev yapan doktorları huzursuz edecek ve dolayısıyla Kırşehir Devlet Hastanesi’nde istenilen, sevilen, aranılan doktorlar tek tek başka illerdeki hastanelerin yolunu tutacak ve dolayısıyla Kırşehir’deki hastalar ve hastanemiz de bundan olumsuz yönde etkilenecektir.
Kırşehir’deki bu durumu Valimiz Necati Şentürk ve Rektör Vatan Karakaya sanırım biliyorlardır ve çözümü noktasında bir şeyler yapacaklardır diye düşünüyorum.
Bir de bugünkü hastanemiz doluluk oranı ile artık ihtiyaca cevap veremez hale geldi. Hastaneye 40 poliklinik ek binasının yapılması da bunun bir göstergesidir. Rektör Karakaya, üniversite kampus binası içine 200 yataklı bir hastane yapılacağını açıkladı.
Bu haberin ardından pek çok okuyucumuz bizleri arayarak eski hastanenin yerine neden yapılmadığını sordular. İki hastaneyi birleştirerek hastaların daha fazla sıkıntı yaşamaması gerektiğini söylediler.
Elçiye zeval olmaz demişler. Biz de buradan yetkililere diye getirerek Kırşehir’e yapılacak yeni hastanenin bugünkü hastane ile birlikte düşünülmesini öneriyoruz.
Kaldı ki hastanede bugün ciddi bir otopark sorunu da yaşanıyor. Hastanenin hemen arkasında kurumaya başlamış küçük bir ormanlık alan var. Bu bölgede geçen yüksek gerilim elektrik hattı nedeniyle bu ağaçların kurumaya başladığını öğreniyoruz. Biz ağaçların kesilmesine, sökülmesine karşıyız. Ama bu konuda burada kimsenin yapabileceği bir şey yok. Zaten bu ağaçlar kesilmese bile kuruyup kesilecektir. Bu alan da hastane yönetimince iyi değerlendirilerek hastaneye katılmalıdır diye düşünüyoruz.
Tüm isteğimiz ve beklentimiz Kırşehir’de sağlık sisteminin bozulmaması, hastanemizin kalitesinin düşmemesi ve hasta memnuniyetinin de giderek artması ise yukarıda kısaca dile getirdiğimiz sorun ve aksaklıkların giderilmesidir.
TERÖRÜ LANETLİYORUM
Çarşamba günü Ankara’da düzenlenen bombalı saldırıda 28 vatandaşımızı, dün de Diyarbakır’da 6 askerimizin aynı şekilde 6 askerimizi şehit verdik.
Terörü bir kez daha lanetlerken, saldırılarda şehit düşen askerlerimizi ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve ülkemize başsağlığı diliyorum.
***

Biraz da gülelim!

Beş kuruşu yok!

Damat adayı, kayınpeder, kayınvalide ve müstakbel eşi ile birlikte otururken, evin küçük oğlu çıkageldi.
Eniştesi olacak gence:
“Amca”, diye seslendi. “Bir on liranız var mı?”
Genç damat adayı, derhal cebinden bir on liralık çıkarıp, küçük çocuğa verdi. Çocuk teşekkür ettikten sonra, babasına dönüp:
“Babacığım bak, dedi. Bir de bu amca için beş kuruşu yok, ben o adama kız vermem” diyordunuz...

***
Sevdiğim bir söz

“Cesaret, tehlikeyi görmemezlikten gelmek değil, onu görüp yenmektir, fethetmektir, üstesinden gelmektir.” Friedrich Richter