Terörle yaşamaya alışamayız…

Terör ülkemizin dört bir yanında yaşamı tehdit etmeye devam ediyor. Kırşehir’de ve Türkiye’de insanlar huzursuz, tedirgin… Hedef gözetmeden sadece canları toprağa düşürerek kan emiciliğini sürdürmeyi düşünüyor.


Kırşehir’de ve Türkiye’de insanlar huzursuz, tedirgin…
Hedef gözetmeden sadece canları toprağa düşürerek kan emiciliğini sürdürmeyi düşünüyor. Masum halka ölüm kusan bu zihniyet bazen silahlı çatışmayı, bazen kalleşçe arkadan vurmayı ve bazen de yaya ve araçlı bomba olarak kirli yüzünü ortaya çıkarıyor.
Güneydoğu bölgemizi adeta cehenneme çeviren, ardından beş ay içerisinde üç defa Ankara’nın değil Türkiye’nin kalbine giren ve son olarak İstanbul’un beyni sayılacak yerde yaşanan insanlık dramı!… Yaşanan tüm bu vahşi olaylarda ölümlerin anlamsızca yaşanmasını kimse ama kimse adlandıramıyor.
Zira;
Çocuk yaşta olanlar var,
Hayatının henüz baharında genç örgenciler var,
Anneler var,
Babalar var,
Ülkemizi tanımak için gelen yabancı insanlar var,
Kimisi sınava girmiş,
Kimisi evine gitmek için otobüs duraklarında bekliyor,
Kimisi bankta oturmuş yorgunluğunu atıyor,
İşte tüm bu insanların canlarının korunmasının devlete emanet olduğunu biliyorduk. Ama maalesef devlet emaneti yeteri kadar koruyamıyor. Hatırlayınız rahmetli Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel “Fırat nehrinin kenarında koyun otlatan çobanın kaybolan koyunlarından Cumhurun başı olarak ben sorumluyum” derdi. Şimdi koyunları bırakın çobanda ortalarda yok sorumlusu da yok.
Bugün ülkeyi yönetemeyen AKP hükümeti bu olanları sadece izlemekle yetiniyor. Millet olarak bizler de 13 senede ülkenin geldiği durumu hayret ve ibretle izliyoruz. Artık insanlar alıştı, terör olaylarının meydana gelmesinden sonra güvenlik zirvesi toplanır, yayın yasağı konur ve ardından kim yaptıysa kınıyoruz denir ve sonra da bir güzel meydan okunur.
“Teröre teslim olmayacağız” Okunur okunur da üç beş gün sonra yine bir vahşice katliam daha!
Sonra insanlar sokağa çıkamaz olur, derbi spor müsabakası bile yapılamaz ertelenir yine de sorumluluk alan olmaz, istifa mekanizmasını gündeme getiren hiç olmaz.
Şimdi olup bitenleri yazıp çizerek iktidarın ülkeyi yönetemediğini söylüyoruz da, muhalefet partilerinin de kusuru olduğu elbette söylemeliyiz.
HDP, Güneydoğu bölge insanına sükunet çağrısı yapabilmeli, silahların gölgesinden bir an evvel çıkmalı.
MHP, içine düştüğü kendi derdinden çıkıp halkın ve ülkenin sorunları ile ilgilenmelidir.
Asıl sorumluluk CHP’ye düşmektedir. CHP Sivil meslek kuruluşlarını, dernekleri, kahveleri, pazarları, panayırları, köyleri, kasabaları, ilçeleri, illeri gezerek canlı bombaları ve kitlesel ölümleri halka biraz daha aktif anlatmalıdır. Sınır kapılarının güvenliğinin sağlanamadığından yolgeçen hanına dönen ve Suriye’li, Irak’lı, İran’lı, Afgan, Filistin’li insanların sokaklarda adeta suç makinesi haline nasıl geldiğini anlatmalıdır.
7 Haziran seçimlerine kadar silahlar patlamazken, AKP’nin tek başına iktidar olacak Milletvekili çıkaramayınca ne olduysa, silahlar patladı, kan aktı, toprağa düşen canları yaşar olduk. CHP bu olayların nedenlerini halka anlatmalıdır.
Ülkemizin sakinleşmesi adına, huzur ve sükûnetin, can güvenliğinin, mal güvenliğinin sağlanması adına her birey ve her yetkili sorumluluk duymalı, sorumluluğun gereği yerine getirilmelidir. Bunu böyle bilir böyle yaşarız.