TEKMAN MEKTUPLARI

Şeyh Sait ‘in isyan ettiği bir bölgede şeyhin abdest suyu!..

Bu toplu şiirler kitabı şair-yazar Av. Adil Vahaboğlu’nun onüçüncü kitabı. Dördü şiir, diğerleri araştırma, inceleme, deneme, makale türünden…
Şairin bu kitabı ülke sorunlarına yer veriyor. Türkiyemiz, Türk Milleti’nin çektiği açılar, sefaletler, elemler ıstıraplar dile geliyor.
Bireysel konular da gene toplumla yoğruluyor. Daha çok da “Şeyhlerin sömürdüğü Doğu” konsepti ağır basıyor. Oralarda Erzurum’da edebiyat tahsili yapmış ve ayrıca Erzurum Tekman’da asker öğretmenlik görevinde bulunmuş. Burası Şeyh Sait’in isyan ettiği bölge. Oralardaki izlenimlerini şiire dökmüş!
Şeyhlerin her evden bir kuzu-toklu-sığır toplaması, şeyhin abdest suyunun sırayla şifa niyetine içilmesi, şeyhin kızağının öpülmesi, eteğine dokunmanın sevap olması, şeyhin o bölgeyi haraca bağlaması, politikacılarla dostluğu, yakınlığı... şiir diliyle işlenmiştir. 
Bu kitap “En büyük düşmanımız cehalettir” diyen Atatürk’ün Türkiye’sinin içinde bulunduğu ortaçağ zihniyetinin özeti gibidir. Tekman Mektupları’nda yedi günde yarlı-buzlu topraklara gömülen 40 çocuğun ıstırabı da var.
Evet, 40 çocuk yedi günde aynı köyden olmak üzere kızamıktan ölmüştür. Yirminci yüzyılın sonlarına doğru! Şeyhin abdest suyunu çoluk-çocuk, yaşlı, genç, kadın herkes sırayla ibrikten içmektedirler. Meyve suyu görmeyen çocuklar okul penceresinden atılan portakal, limon kabuklarına üşüşmektedirler. 
Şeyhin kızağı öpülür, kutsanır, el sürülür, eller yüze sürülür. Şeyhin ceketinden, paltosundan tutmak içir yarışırlar. 
“Islığını Derin Çal Yüzyılları Getirsin” ve “Hüzün Benim Ekmeğimdir” adlı şiir kitapları bu kabil şiirlerle örülmüştür.
Tekman Mektuplarına göz atalım:
Tekman Mektupları (x)
Kırk yıl geçti aradan 
Bir değişiklik var mı sende Tekman?
Dolaşırdı köyleri Şeyh Selahattin 
Ve... müritler, seyyitler 
Köylüler Sibirya kurtları gibi 
Koşulmuşlardı kızaklara Mart ayında 
Kayıyor şeyhin kızağı dolmuş misali 
Karlar üstünde... Düşmez dillerinden “Allah” kelami
Yankılanır dört bir yanda “Ellah... Ellah... Ellah..”
Ulaşmak şeyhe, tutmak kızağından, el sürmek ibadettir
Sonra ağanın konağı el pençe divan durur köylüler
Birazdan Cuma namazı kılınacak
İçerler Şeyh’in abdest suyunu elleri bağlı, boyunlar bükük 
Sırayla yudumlanacak 
Abdest suyu!
“İlahi bir şifadır!”
Altında döşek, iki yanında halı yastıkları Erzurum nakışından 
Sakalı bembeyaz Şeyh’in 
Birazdan zil çalacak, bitti öğlen paydosu 
Yazılmıştır her evden bir kuzu, toklu, koç 
Kızak kayar, Şeyh gider başka köye    
Ardından sürüler... sürüler... sürüler

Söyle bana Tekman yine böyle mi, kırk yıl geçti aradan?
Belki ölmüştür... Ama Şeyh yaşar, oğullarla, torunlarla... 
Söyle bana Tekman’ım öyle derinden mi akıyor Aras 
Yoksa çağladı mı biraz.. Bingöl yaylasının alabalıklarıyla 
Portakal kabuklarına üşüşüyor mu ilkokul çocukları?
Gömdün mü karlı-buzlu topraklara kırk çocuğu 
Yedi günde... acılar, acılar, acılar içinde kızakmıktan?
Hatırla Tekman hatırla 
Gömdük kırk çocuğu şafaktan şafağa
(x) Tekman, Erzurum’un ilçesi