23 Ekim Çarşamba günü Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi’nde Sayın Valimiz İbrahim Akın ve Rektörümüz Prof. Dr. Vatan Karakaya hocamızın bulunduğu Prof. Dr. Suraiya Faroqhi’nin söyleyişine katıldım. Kendisi 1941 Berlin doğumlu 78 yaşında ve Alman Vatandaşı olmasına rağmen geçmişte ODTÜ dahil Türkiye’de bir çok üniversitede görev yapmış, 2007’den itibaren İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümünde görev yapmaya başlamış.
Prof. Dr. Suraiya Faroqhi Alman Vatandaşı olmasına rağmen Türkçe'mizi çok güzel kullanmakla birlikte Osmanlı tarihini yazmış Türk dostudur.
Kendisini dinledikçe hayretler içerisinde kalıyor, kendi kendime “bak bunu bilmiyordum, burasını yanlış biliyormuşum“ gibi sözler sarf ediyordum. Ağzından bilgi fışkırıyor, dinleyenlere keyif veriyordu. Prof. Dr. Suraiya Faroqhi Hoca.
Öyle konulara değindi ki şaşırmamak elde değildi. En çok şaşırdığım konu ise Osmanlı tarihini yazmak amacıyla 1973 yılının Ocak ayında Kırşehir’e geldiğini soğuk bir kış günü Muhterem Hatun Türbesini aradıklarını ama bulamadıklarını söylemiş olmasıydı.
Burada iki konu çok önemli birincisi Osmanlı tarihini yazmak için bir Alman vatandaşın Anadolu’yu dolaşması ikincisinin yolunun Kırşehir’ e düşerek Muhterem Hatun Türbesini aramasını söylemesiydi.
Programdan sonra öğrendiğime göre Sayın Valimiz İbrahim Akın'ın İl Kültür Müdür Yardımcısı Sayın Eyüp Temur’la birlikte Muhterem Hatun Türbesini ve Süleyman Türkmani Türbesi’ni ziyaret ederek incelemelerde bulunmuşlar ama bu yeterli değil, diğer türbelerimizin ve tarihi değerlerimizin Sayın Valimiz tarafından ziyaret edilerek eksikliklerin görülmesi ve gerekenlerin yapılması faydalı olacaktır.
Prof. Dr. Suraiya Faroqhi Hoca 1973 yılında geldiği Kırşehir’e geldiğinde kimler eşlik etti, kimlerle birlikte gezdi bulamadı Muhterem Hatun Türbesini bilemiyorum ama yıl 1973 Muhterem Hatun Türbesini kimse bilmiyor, bugün yıl 2019 Kırşehir’de yaşayanların büyük çoğunluğu Muhterem Hatun’u ve Türbesinin Medrese Mahallesi, Muhterem Hatun Sokakta bir evin yanında olduğunu bilmiyor. Bu da bizim Kırşehir’den ve tarihinden ne kadar bilgisiz olduğumuzu gösteriyor.
Kırşehir’de öğrenilecek, anılacak, hakkında programlar yapılacak çok sayıda değerlerimiz var ama biz sadece Ahiliği yöneldiğimiz için diğer değerlerimiz adına tanıtımlar ve programlar yapmıyoruz. Tamam Ahiliği tüm dünya kabul etti, bizlerde Kırşehir’de istenilen düzeyde olmasa her yıl bir hafta boyunca değişik etkinliklerle anıyoruz buna bir diyeceğimiz yok ama bir Cacabey’i ve gökbilimleri hakkında yaptığı çalışmaları yeterinde tanıtmıyor ve programlar yapmıyoruz, Türkçe’nin öncülerinden ve Mantıkut Tayr’ı gibi mükemmel bir eseri Türkçe yazan Ahmedi Gülşehri’ni, Süleyman Türkmani’yi, Kaya Şeyhi’ni, Melik Gazi’yi, Fatma Hatun’u, Kalender Baba’yı, Aflak Baba’yı, Yunus Emre’yi, Şeyh Edebalı'yı ve Türkçenin öncülerinden “GARİPNAME” gibi şaheseri Türk Edebiyatına kazandıran Aşıkpaşa’yı yeterince tanıtamıyor, programlar yapmıyoruz.
Karamanoğlu Mehmet Bey, “Dergahta, bargahta, mecliste, içeride ve dışarıda Türkçeden başka dil kullanılmayacak” fermanını yayınlarken etkilendiği veziri Aşıkpaşa’nın babası Muhlis Paşa için tanıtımlar ve programlar yapmıyoruz.
Önceki yazılarımda belirttim 26 Eylül Türk Dil Bayramı olarak kutlanılıyor ama tarihçilerin “Türk Dilinin Başkenti” ilan ettiği Kırşehir’de kutlanmıyor bunu anlamak mümkün değil, bu konu hakkında yazacak ve dokunacak çok kurum var müdürleri var ama şimdilik sessiz kalayım diyorum.
Ancak şu hususu çok merak ediyorum bir gün önce 96’ncı kuruluş yıl dönümünü kutladığımız Cumhuriyetimizi kuran M. Kemal Atatürk’ün bu sene 24 Aralık’ta Kırşehir’e gelişinin 100’üncü yıl dönümü Kırşehir Valiliği, Belediye Başkanlığı, Kültür Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü Ahi Evran Üniversitesi ve STK nasıl bir çalışma ve hazırlık yapacaklar merak ediyorum. İnşallah 26 Eylül Türk Dili Bayramı gibi duyarsız ve sorumsuz kalınmaz. Şimdiden hatırlatıyorum.
Kırşehir’in ve sahip olduğu değerlerin tanıtımlarının yapılması, eksikliklerinin giderilerek turizme kazandırılması için gerek bu satırlarda, gerek Kırşehir Kent Konseyi Genel Sekreteri olduğum dönemlerde defalarca dile getirdim ama hiçbir sonuç alamadım. Ancak bir gerçeği ifade ederek Necati Şentürk Valimizin döneminde kendisine Kent Konseyi Genel Sekreteri olarak dosyalar sundum, dosyaları inceleyen Sayın Valimiz Necati Şentürk bana “Dosyada belirttiklerin ciddi konular sadece okumakla olmaz uygun bir günde buralara gidelim ve yerinde inceleyelim” dedikten sonra Sayın Valimizi İnönü İlköğretim Okulunun arka tarafında bulunan ve 1920’ li yıllarda Kırşehirli Müfit Hoca tarafından yapılmaya başlanan ancak bitirilmeyen ve Vakıflar Genel Müdürlüğünce “NA TAMAM CAMİ (yarım kalan cami)“ olarak adlandırılan yeri SİT alanı ilan edilen bölgeyi inceleyerek başladığımız Kırşehir gezisinde sırasıyla Kaya Şeyhi’nin türbesine gittik.
Sayın Valimizin bana “Kırşehir’de Kaya Şeyhi’nin Türbesi mi var?“ demesine şaşırmıştım. Çünkü kimse Sayın Valimize buralardan bahsetmemiş. Kaya Şeyhi’nden Kındam Mahallesi’ne geçerek Veliyyiddin Caminin bahçesinin içerisinde bulunan Şeyh Mustafa’nın mezarını inceledik, oradan, Süleyman Türkman’i ve Muhterem Hatun Türbelerine geçerek incelemelerde bulunduk, ayrıca Süleyman Türkmani Türbesinin bulunduğu mezarlıkta bulunan Kırşehirli tarihçi Cevat Hakkı Tarım’ın mezarını ziyaret ettik, ardından doğup, büyüdüğüm Aşıkpaşa Mahallesi, Turpçular sokakta yıllardır atıl vaziyette bulunan Vaiz Şemsettin Kudbuddin’in mezarına geçtik burada detaylı inceleme yapan ve bizlerden bilgi alan Sayın Valimiz Necati Şentürk atıl vaziyette bulunan mezarlığı türbe haline getirerek yıllardır Turpçu ailesiyle birlikte yaptığımız mücadeleyi mutlu sonla bitirmemize vesile oldu, oradan Ahmedi Gülşehri Türbesine giderek eksiklikleri yerine gören Sayın Valimiz türbenin ve çevresinin yeniden düzenlenmesi için proje çalışmaları başlattı ama sonuç ne oldu bilemiyorum.
Bir başka gün Sayın Valimize Aşıkpaşa Türbesinden bahsederek burada bulunan ağaçların türbenin görünümünü engellediğini, köklerinin türbeye zarar verdiğini söyleyerek ağaçların kesilerek buraya küçük bodur ağaçların dikilmesinin türbenin önünün açılması ve görünümünün sağlanması bakımından faydalı olacağını anlatmış, Sayın Valimiz de gerekli notları almıştı.
Ayrıca Sayın Valimiz Necati Şentürk vedalaşırken bana kendisiyle paylaştığım bilgileri gelecek olan Sayın Valimizle paylaşmamı söylemişti. İnşallah bu yazımdan sonra Sayın Valimiz İbrahim Akın uygun görürler ve kabul ederlerse kendisine bu dosyaları takdim ederim.
Evet Kırşehir sadece Prof. Dr. Suraiya Faroqhi Hoca’nın geldiği 1973 yılında değil bu gün de tarihi ve kültürel değerlerinden habersizdir. Ne kadar yazıp, ne kadar söylesek sesimizi kimselere duyuramıyoruz.
Bir parça olsun bazı güzergahlarda Ahi Evran Cami ve Türbesine, Cacabey Camine gidecek yolları gösteren levhalar var ama Aşıkpaşa Türbesi, Kaya Şeyhi Türbesi, Melik Gazi Türbesi, Fatma Hatun Türbesi, Yunus Emre Türbesi, Ahmedi Gülşehri Türbesi ve diğer türbeleri giden yolları gösteren levhalar bulunmamaktadır. Kırşehir’de ne kadar Türbe varsa oralara giden güzergahlara isimlerinin yazılarak nasıl ve kaç metre gidileceği belirtilmeli ki gitmek isteyenler bu tabelaları takip ederek gidebilsin.
Ayrıca merkezde bulunan Melik Gazi Türbesinin çevresi hiç hoş değil, etraf yazın toz toprak, kışın çamur deryasında,
Kaya Şeyhinin mezarı ve türbesi atıl vaziyette bakım ve çevre düzenlemesi yok.
Şeyh Edebali’nin doğduğu köy olan İnaç köyünün girişine ışıklı tabelayla “ŞEYH EDEBALİ’ NIN DOĞDUĞU KÖY“ yazısının asılması Ankara-Kayseri karayolundan geçenlerin okuması tanıtımının yapılması için faydalı olacaktır.
Bir gün Alman Vatandaşı Prof. Dr. Suraiya Faroqhi Hoca gibi birisinin yolunun Kırşehir’e düştüğünde Muhterem Hatun Türbesini bulmasını istiyorsak sahip olduğumuz değerlere sahip çıkarak tadilatlarının yapılması ve yol güzergâhlarına nasıl ve kaç metre sonra gidileceğini gösteren tabelalar konulması hem değerlerimiz için, hem Kırşehir’e gelecek turistler için hem de kolaylıkla bulunabilmesi için Kırşehir adına sevap iş olacaktır.