“Narsist Binyamin Netanyahu”
Tarihi karanlık olan ezik insanlar tıpkı barakada veya gecekondu yaşayan birinin her sabah veya akşam olunca kendi kapısının önüne her çıktığında yüksek binalara dakikalarca seyrettikten sonra, odaların yanan ışıkları hayranlıkla seyrederek, "Birgün gelecek bende sizin gibi o oturduğunuz binalarda sizinle beraber o evlerin içinde oturup keyif çatacağım" diyerek özlemlerini giderme içgüdüsüyle her türlü gayrimeşru yoldan zengin olmak için acımasızca insanların cebindeki paradan tutun iş yerlerini gasp etmek için planlar yaparlar. Bu tipler için hayat ancak zirveye çıktıkları zaman önem kazanır. O yüzden cezaevi veya mezarlık onlar için önemli değildir. Zaten yaşarken kendilerini cansız bir cesetten farklı görmezler. Eğer mutlu olacaklarsa onlar için başarıya giden her yol mubahtır.
Acımasız olduklarını mimikleri ve yüzlerinde okuyabilirsiniz. Çünkü gözlerini karartıp vatandaşa zulmü reva görüp hayatlarını karartırlar. Narsisler başarıya açtırlar, ama başarı onlar için kötülüktür, hasetliktir, kindir, nefrettir, tıpkı bir zakkum ağacı gibi faydadan çok zarar vermeyi görev addederler. Sizin onlardan daha çok sevilmenizi içine sindirmedikleri için oturdukları her ortamda sizin isminiz telaffuz edildiğinde kinini kusarak, “Boş verin o şe..sizi beş para etmez siz onun neyini seviyorsunuz anlamıyorum diyecek kadar ileri giderler. Adeta kudurmuş gibi ağzının etrafı köpüklerle dolar. Kendilerinden üstün olan hiçlik duygusuyla heybeleri boş gezen başarılı insanları sevmezler. “Ben” odaklı yaşarlar. Bazısı daha da ileriye giderek anne baba, eş, dost ve çocuklarını dahi harcayabilir-ki nitekim tarihimizde maalesef ki böyle vakaların olduğu gerçeğini de unutmayalım. O yüzden acıma hislerini kaybettiklerinde canavarca hislerle gözlerini karartıp saldırıya geçerler. Bir dönem ismini şu an hatırlayamadığım Orhan Gencebay veya İbrahim Tatlıses’in bir filminde görmüştüm sanırım. Sanatçı Haydarpaşa tren garının denize bakan kapısından dışarı çıkarak İstanbul'u bir müddet seyrettikten sonra; "Ey İstanbul sen mi büyüksün ben mi diyerek İstanbul'a meydan okuyordu. Şu an Netanyahu da aynı hırsla acımasızca Gazze ve Filistin'e-halkına yaptığı zulüm bu. Dünyaya meydan okuyarak, büyüklüğünü kabul ettirmek için her ne kadar da "Ben artık saldırmayacağım diye dünyaya söz verip, Filistin’e anlaşma imzalamış olsa da bunun uzun süreceğini beklemek sadece iyi niyet duygusundan ibaret olur. Sümerlerden bu tarafa sürgün hayatı yaşayan ve lanetliler denilerek her türlü zulüm reva görülmüş Yahudiler en son İspanya’dan kovulduklarında Osmanlı İmparatorluğu gönül kapılarını sonuna kadar açmamış olsalardı eğer, Hitlerin yaşattıklarından daha beterine maruz kalıp belki de tarih sayfalarında Abraham’ın soyundan gelen bir zamanlar Yahudi toplumu vardı denileceklerdi kendileri için. Ama bugün Siyonistler katil Amerika’nın gölgesinde aslan kesilebiliyor. Eğer Birleşmiş Milletler kurulunda Filistin tanımamış olsaydı bu korkak tayfası zulme devam ederdi ki yine durmayacaklar zulmü sürdürecekler bundan emin olabilirsiniz.
Bir zamanlar bir hikâye duymuştum Türkmen bir genç çingene kızına âşık oluyor ve evleniyorlar. Aradan geçen zaman içinde adam sabahları uyandığında kadını yatakta yanında görmeyince merak ediyor, nereye gittiğini. (Eskiden köy evleri kerpiçten yapıldığı için bu evlerin duvarlarında delikler olurdu.) Adam karısını izlemeye karar verip dışarı çıktığında karısının bu deliklere bir şeyleri koyup sonra da "Abla Allah rızası için bir lokma ekmek diyerek dilendiğini görünce “demek ki can çıkıyor da huy değişmiyormuş diye düşünür. Tabi ki bu bir hikâye. Ama alışmış kudurmuştan beter sözünü de sanırım atalarımızın boş yere söylememişler. Narsisizm sadece bir duygu veya his değildir, aynı zamanda da tatminsizlik belirtisidir. Bu belirti insandaki tüm belirgin iyi niyet duygularını köreltir. Siz onun ne zaman insan ilişkilerinde doğru teması sağlayacağını beklerken, o her yaptığı işi menfaat ve çıkarı doğrultusunda yapar. Karanlık geçmişini eksik yönlerini bir şekilde yok etmek için hırs yapar. Ancak geçmişinin intikamını bu şekilde alırlar. Narsisizm sadece büyüklere has bir durum değildir. Çocukluk çağlarından itibaren çevresindeki insanların dışlamasıyla ve yaşattığı travmaların hesabını birgün herkesten soracağım düşüncesiyle büyürler. Ne yazık ki kendilerini yenileyip geliştirmek yerine hep ezikliğini düşünürek hareket ederler. İnsanlara duydukları nefretle anılırlar ve hiç de sevilmezler. Kibir egolarının tavan yapmasıyla bu tipler ezikliklerinin ancak bu biçimde üstünü örtmeye çalışırlar. Netanyahu bir yönetici olarak bugün İsrail'i yönetebilir. Lakin geçmişinin üzerini örmesi mümkün değil. Çünkü neticede, Yahudilerin dünyadaki portresi ve resmi bellidir. Başta İslamiyet olmak üzere, her ne kadar bugün Hristiyan dünyası ile el elle diz dize göz göze gibi görünseler de tarih onların ezikliğini zavallılığını gözler önüne sermekte. Bu kişiler içinde geçerli. Makam ve mevki ancak bir yerlere bizi taşısa da sonuçta geçmişiniz de Narsizm'e maruz kalmışsınız girdiğiniz tüm toplulukta saygı göremeyeceğinizi ve eleştiriye maruz kalacağınız sanırsınız. Ne zaman biri çıkıp patavatsızlık yapacak da aşağılayıp geçmişimi başıma kalkacak da beni rezil edecek diye beklersiniz. Keşke geçmişini unutmadan geçmişe bağlı olarak yaşamak yerine insanlar geleceğine yönelmiş olsalar. Tarihin kara lekesi olarak tarih sayfalarında yerini alan (şu an isimlerini hatırlamadığım birçok liderlerden sadece) Hitler demem yeterli. Bizim tarihimiz devamlı savaş halinde olduğundan şu bu deme şansına sahip değilim. Muhakkak olan vardır onları da siz yorum kısmına yazarsanız sevinirim.