Evet bir yerel seçimleri dana geride bıraktık. Kırşehir’de Selahattin Ekicioğlu kazandı, AK Parti ve adayı Yaşar Bahçeci kaybetti. Kazananları kutluyor, görevlerinde başarılar diliyorum. Bahçeci’yi de Kırşehir’e yaptığı hizmetlerinden dolayı
15 saatte seçimi tamamladık, 15 gündür Küçük Çekmece ile Maltepe’yi sayamadık. Bu nasıl iştir bir türlü akil erdiremedik.
Yenilgi her toplumun ve her yarışmacının kabullenebileceği bir netice değildir. Hele kültür seviyesi Türkiye gibi düşük olan ülke insanının hoşgörüsü hiç değildir. Ben kazanırsam demokrasi yerinde, ama rakip kazanırsa ülkenin beka sorunu var, gelenler ülkeyi satacak! Rakibi terör örgütleriyle terazinin aynı kefesine koyarak, her türlü yönlendirmeye hazır müşteriye sunarsan neticesinin ne olacağını, liderlerin bilmesi gerekmez mi? Eğer topluma verilen mesajın tehlikesini hesaplayamayan kimseye de, kusura bakmasın lider denilmez. Böyle bir anlayış ve bu şekildeki anlayışa sahip olan siyasetçi, Türkiye gibi 85 milyonluk büyük bir ülkeyi idare edebilir mi? Evet etmeye talip oluyor.
Miting alanlarında ipe sapa gelmeyen vaatlerde bulunanlar, iş başına gelince kayış atıyor. Toplumu cepheleştirmenin hangi noktalara geleceğini, Yugoslavya’nın geçmişini iyi analiz etmesini öneririm.
Avrupa’da dört tane devletin nasıl parçalandığını, o ülkenin vatandaşı olan arkadaşlarımla beraber yaşayarak gördüm.
“Demokratik ve dünyada en güvenli seçim sistemi, hiç bir şüphe ve endişeye gerek yok” diyen iktidar hükümeti, seçimde biraz geriye düşünce ters taklaya başlayarak seçimin iptalini istemeye başladı. Daha da ileri giderek şiddete başvurulmaya gelindi ki çok tehlikeli. Bu olaylar bana 1950’li yılları hatırlatıyor.
Ülke elden gidiyor ve ülkenin bekası diye yenilgilerinin sebebi olarak muhalefeti hedef göstererek, Sivas olaylarının kopyası niteliğinde olayların tetiklenmesi için bazı kesimlerin faaliyete geçmesi hayli düşündürücü.
Emniyet ve sorumluluk iktidar partisinin elinde olduğunu düşünen halk, muhalefet partisinin genel başkanının bir şehit cenazesinde linçe kadar varan provokatif (bu ülkenin ve vatandaşın emniyet sorumluluğunu üstlenen bakanların ifadesi) bir eylemin hafife alınması ve topluluğa, “Mesaj alınmıştır, dağılın” diyen yetkili, acaba kaldıramayacağı kadar bir kaya parçasını (taş değil yapı taşı kadar) devletin ve dolayısıyla milli servet sayılan arabaları tahrip etmesi, nasıl bir duygu ve nefretin neticesi?
Her gün kameralar karsısına geçip halkı dolduruşa getiren ve güya taraftara değişik ve kin içerikli mitingler yapan siyasetçinin amacına ulaştığını mi zannediyor, merak konusu ve düşündürücü.
Alenen linç girişiminde bulunan ve hatta CHP başkanının sığındığı o evi yakın diye CHP başkanının sığındığı evin kapısına dayanan bu erkek Fatma kim ve kimlerle irtibatlı. Köylülerin Çubuklu olmadığını söylediği bu kadını oraya kim getirdi?
Bu linç girişimi olayında, çevirme sakallı hacı babaların ön sırada yer alması, miting alanlarında verilen mesajların gösterilen hedefe ne kadar ulaştığını göstermiyor mu?
Secimden sonra bütün partilerin yetkili sözcüleri, seçimde başarılı çıktıklarını söylüyorlar, doğrudur. Çünkü çatısı altında bulundukları meclisin lokantasında, yani halkın sofrasında porsiyonu 6 lira olan bir yerin verdiği rahatlıkla başarılı olduklarını söyleyecekler. Başarısız olan ve kaybeden sadece evine ekmek götüremeyen halk. Simit ve cay hesabını yaparak, reva görülen asgari ücretle geçinmeye değil, yaşamaya çalışan gariban toplumun tercihine de artık saygı gösterilsin.
Okuyucularımın ve tüm çocuklarımızın 23 Nisan Bayramını candan kutlarım.