Yavaş yavaş çehresi değişen Kırşehir’imizi tekrar sevmeye başladım. Emeği geçen herkese teşekkür ederim.

Yavaş yavaş çehresi değişen Kırşehir’imizi tekrar sevmeye başladım. Emeği geçen herkese teşekkür ederim. Yalnız araba parkı sorununu bu saatten sonra çözecek babayiğit zor çıkar. Sorunun bu duruma geleceğini, Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’ye söyledim ve birikimlerimle yardımcı olabileceğimi kendisine ilettim. Maalesef etrafında öyle bir set var ki, bu seti ne kendisi kırıp dışarı bakabiliyor, ne de dışardaki içeri girebiliyor.
Sevdiğin Yaylasını basan karasinek konusunda yardımlarını talep etmek için bir türlü kendisine ulaşamadık. Bunun içinde kendisine kırgınlığımız vardır. Yeni hükümet binasının yapımında bazı ayak oyunlarının oynandığı söyleniyor, ne derce doğru bilmiyorum, ama doğru olmadığı düşüncesi temennimizdir. En kısa zamanda belediye binasının yapımını görmek isteyen Kırşehirli hemşerilerimize müjdeyi ne zaman verecek merakla bekliyoruz.
Kırşehir dışına çıkıp etrafımıza baktığımızda, her gün ayrı bir olayla karşılaşıyoruz. Ama Arap yarımadasına iyice odaklandı.
Arap baharı orta mevsiminin kısa bir aradan sonra, Arap Yarımadasının en büyük topraklarına sahip olan Suudi Krallığı’na kapağı atarak programına aldığı ülke, İslam ülkelerinin en zengini olan ve hemen hemen bütün petrol gelirini Amerikan bankalarına yatıran (tabi bunu gönlünce değil talimatla yatırıyor) ve milli gelirin sadece nüfusun % 2,4 tarafından kullanılan 32 milyonluk acayip bir sistemle güya idare edilen bir ülke idi.
Nüfusun büyük bir kısmı, Suudi Arabistan çöllerinde önünde birkaç deve, arkasında iki tazı, kolunda bir avcı şahin çöllerde dolaşır durur. Bu insanların büyük şehirlere girmesi değil, yaklaşması dahi yasaktır. Hatta pek çoğu ne olup bittiğinden bihaberdir, zaten olup bitende onları fazla enterese etmez. Şeriat kurallarıyla cezaların verildiği ve tek kişinin inisiyatifiyle affedilen ve merhamet duygularının bodurlaştığı, herkesin birbirinden korktuğu bir ülke.
Hükümeti oluşturan kadro, 1744'ten sonra İngilizlerin yarım adaya ayak basmasından sonra, aşama aşama Osmanlı’dan koparılıp uzaklaştırılan ve birinci dünya harbinden sonra krallığa getirilen Vahhabi mezhebini benimseyen bir kabile tarafından idare edilen ve çok sıkı bir disiplin altında gıkı çıkmayan bir yerde, son zamanlarda bazı değişiklikler söz konusu olmaya başladı. İdari kadronun yarısından fazlası veliahtlar tarafından adeta parsellenen ve bütün petrol gelirlerine el konulan, ne ve nasıl olduğu belli olmayan sistemin, aniden bazı dokunulmaz sanılan ve dünyanın en zenginleri arasında sayılan bu veliahtları tutuklanmaya başlandı.
Tutuklama olayından birkaç saat sonra bir helikopter düşüyor ve düşen helikopterin içinde üst düzey yöneticilerle beraber veliahtlarda var. Tam bir muamma ve organize işler. Bunun arkasında yine İngilizlerin olmaması düşünülemez. İlerleyen zamanlarda, İngiliz ve Amerikan bankalarında yatan paralara el konulması kimseyi şaşırtmasın.
Gerekçe şöyle olabilir, arkadaş sen bizi kullanarak kara para akladın veya banka iflas etti, yani parada bitti derler. Bu oyun yine cambaza bak taktiği ile biraz kibar şerifin soygun işi gibi geliyor, olayların gelişimi cebellezi kokusunu yayıyor. İngilizlerin ve Coni’nin kullandığı en basit soygun taktiği böyledir. Yalnız şunu unutmamak gerekir, Ortadoğu’yu dizayn etme projesinde Suudi Krallığı vardır, fakat diğer projeleri hayata geçirmek için, Suudi Arabistan’dan gelen finans kaynağının kesintiye uğramaması için, yapılacak harekât biraz ertelenmiş olabilir. Ekonomik sıkıntıya giren Coni, petrol gelirleriyle beraber, her yıl artan hac seferlerinin bıraktığı paraya göz dikmediğini kim söyleyebilir. Bu işin kaymakçıları ve reklamcıları hemen inkâr edeceklerdir. Herkesin kendi çıkarını düşündüğü bir zamanda onlarda denecek bir şey yok.
Nasıl ve ne şekilde olursa olsun Coni kolayca hükmedeceği ve İran’ı çok yakında kontrol edebileceği düşüncesiyle, bu çağ dışı ve karanlık sistemle her terör örgütüne yardım ettiğini düşündüğü ülkeyi dağıtacaktır. Belki el koyduğu kutsal toprakların ziyaretini, uzun bir zamana yayarak kısıtlamaya da gidebilir. Bu gibi ince işlerin, perde arkasında Vatikan’ın talimatı doğrultusunda yürütüldüğü fısıltıları dolaşıyor. Kuvvetle inanılması gereken ihtimallerin biriside bu olabilir. İlerleyen zamanlarda pek çok değişikliklerin gerçekleşeceğine şahit olacağız. Olacağız da Türkiye’nin gelişen olaylar hakkında nasıl bir planı var ve Suudi Arabistan’da gündeme getirilen yolsuzluklar Türkiye Cumhuriyeti’ni nasıl ve ne yönden etkiler. Hükümetin düşüncesi nedir merak konusu.