Dün yine Kırşehir’e şöyle bir baktım da üzülmemek elde değildi!. .

Dün yine Kırşehir’e şöyle bir baktım da üzülmemek elde değildi!..
Yine bir garip, bir garip gözüküyordu…
Nasıl yazsam, nasıl sıralasam sorunlarını bilmem ki değer miydi?
Kırşehir’in sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yönetimlerine bir bakın. Hiçbirisi Kırşehir’in sorunlarını dile getiremiyorlar. Kendi kuruluşlarının dernek, birlik, konsey, vakıflarını çıkarları için kullanıyorlar.
“Toplum bizi görmez, bilmez” zannediyorlar.
Yazık, yazık…
Esintili, yağmurlu bir günün ardından duygusallığım öyle ağır bastı ki sormayın gitsin!
Bir ses, bir soluk, Haziran ayının yağmurlu bu ilk gecesinde baktım da yıldızlar kayıp gidiyordu avuçlarımda…
Nasıl anlatsam şu geçip gidenleri, yaşananları…
Başımın üzerinden bir bulut kümesi geçiyor.
Uzaklarda Kervansaray az çok ağaçlandırılmış gözüküyor.
Seviniyorum, eskileri düşlüyorum.
Geçenlerde İstanbul’dan gelen değerli dostum Dr. Coşkun Mahmutoğlu ile eski Kırşehir’le, günümüz Kırşehir’ini karşılaştırarak sabahtan akşama kadar dolaştık. Kimi zaman kıyasladık.
Basın Anıtı’ndan eski Sanayi’ye inen geniş bulvara Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin diktirdiği o muhteşem ağaçlara bakan Coşkun Bey, “Vallahi bravo helal olsun” diyordu.
Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’nin Kırşehir’in bütün caddelerine diktirdiği başta çınar, ıhlamur ve isimlerini hatırlayamadığım ilk defa Kırşehir’le tanıştırdığı o muhteşem ağaçlara bayılmıştık.
Coşkun Bey ikide bir “Vallahi bravo Kırşehir’in merkezi 15 yıl öncesi gibi değil, çok değişmiş gördüm” sözlerini hatırlıyorum.
Şehir merkezinde altyapısı tamamlanan caddeler çok güzel olmuş tu ama kenar mahallelere girilemiyordu. Doğru dürüst yol yok, her taraf kırık dökük. Köyden kötü. İşler hep yarım yamalak bekliyor.
Yine bir örnek vermek isterim. Eğitim Fakültesi’nden ya da Grand Terme Oteli’nden Ramada Oteli’ne, buradan Ahi Evran Üniversitesi ve Çevre Yolu’na bağlanacak 25 metrelik yol yıllardır tam bir mezbebelik içinde duruyor. Ha bugün, ha yarın derken seneler geçti. Nedense halâ açılmıyor, doğrusu merak ediyoruz. Oysa bu yol açılırsa termal oteller, fakülte ve üniversitemiz birbirine bağlanacak. Bu yol açılsa kötü mü olur? İyi olur ama kim açacak ki!
Yıllardır Belediye Başkanımıza ve yetkililere bu yolun açılmasının, Kırşehir’in gelişimine ve güzelleşmesine büyük katkı sağlayacağını söyledik, durduk. Çünkü bu yol yapılırsa üniversite öğrencilerimiz de, Akbayır’da yapılan lise ve kamu binalarının da önü açılmış olacaktır. Bunu bizim gibi Belediye Başkanımız ve ekibi de biliyor ama bir türlü bu yolun üzerine düşmüyorlar.
Neyse fazla uzatmayayım. Kendileri bilirler. Günler, yıllar hep böyle geçip gidiyor. Kırşehir’e yapılacak bu hizmetin altında da Yaşar Bahçeci’nin imzasının bulunması kendisi için de önemli bir iz olacaktır diye düşünüyorum. Çünkü biz Kırşehirliler bu memlekete hizmet edenleri de, etmeyenleri de unutmaz. Yıllar geçse de hep iyilikle yad ederiz.
İktidar partisinin belediyeleri çok güzel işler yapıyorlar. Tabi bizler de Kırşehir’in güzel olmasını bekliyoruz haklı olarak…
Yanı başımızdaki Kayseri’ye, Aksaray’a, Nevşehir’e gidin bir bakın. Belediyeleri neler yapmış. Pırıl pırıl olmuş o iller. Kırşehirimiz neden onlar gibi olmasın?
İyiye iyi, kötüye kötü diyeceğiz. Görevimiz bu olsa gerek.
Geçenlerde daha kim bilir kaç kere Boztepe tarafından dönerken, tamamen ormanlandırılmış haline diğer bir dostumuz, doğa tutkunu Dr. Erdal Ahat ta “Aaa… Aaa Bolu gibi olmuş, muhteşem ormana dönmüş. Ben şimdiye kadar niye görmemişim buraları” diyordu.
Ben de bu dostlara buraların bu hale gelmesinde Boztepe eski Belediye Başkanı Bekir Dalgalı’nın 1994-1999 yılları arasında görev yaptığı dönemde Orman Bakanlığı’nda görevli bürokrat hemşehrimiz Muzaffer Topak tarafından ağaçlandırıldığını söylediğimde Muzaffer Topak’a da, Bekir Dalgalı’ya da ne kadar teşekkür etmişlerdi.
Bugün Boztepe’den çıkınca Kervansaray Dağı’na kadar sağlı sollu ağaçlandırılan, bu hale gelmesine öncülük eden Bekir Dalgalı sayesinde olduğunu da daha dün gibi hatırlıyorum.
Bugün de olsa Kırşehirimizin ağaçlandırılmaya o kadar çok ihtiyacı var ki anlatamam.
Bu görev kimin?
Eski Belediye Başkanlarımızdan rahmetli Kemal Hotomaroğlu Aşıkpaşa’daki Şehitliğin yanındaki yani bugün Tabiat Parkı’na dönüştürülen ormanlığı, yine eski Belediye Başkanlarımızdan rahmetli Hakkı Göçen de Akbayır’daki ormanlığı Kırşehir’e kazandırmışlardı. Allah onlardan razı olsun. Mekanları cennet olsun.
Son yıllarda Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci şehir merkezine çok güzel park ve bahçeler yaparak, ağaçlandırdı. Kendisini kutluyorum.
İşte geniş bir zaman dilimi içinde hayatı güzelleştirmek, bunları yaparken, hayal kurmak, doğan güneşi selamlamak, gecenin bir saatinde yıldızlarla konuşup Kırşehir’i uzun uzun yazmak geçiyor aklımdan ne yalan söyleyeyim.
Sonra başınızı göğe kaldırdığınızda “nerede benim çocukluk ve gençlik günlerim” diye haykırmak!
İşte yine aklıma geldi, sizlerin de kendinize pay çıkaracağınız Şair Orhan Veli’nin şiirinin en bir kesit geliyor aklıma…

“İşim gücüm budur benim,
Gökyüzünü boyarım her sabah
Hepiniz uykuda iken
Uyanır bakarsınız ki mavi
………………..

Dalga geçerim kimi zaman da
O da benim vazifem!
Yıllar geçip gidiyor böyle
Şimdilerde mevsim yaz artık…”

Her taraf yeşile bezendi. Mavilerimiz var, yeşilimiz var.
Bugün böyle bir yazıyla Kırşehir’i böyle görüp, böyle soludum.
Ah çocukluğumun Kırşehir’i…
Sevdim ben onu bitmez, tükenmez bir aşkla…
Hiçbir zaman başkaları gibi çıkarım için, menfaatim için kalem sallamadım. Kalemimi satmadım. Ne iş yaptıkları belirsizlerin, taşeronların nasıl fırıldak çevirdiklerini, kene gibi yapışarak kimleri, nereleri kazanç kapısı yaptıklarını benim gibi dürüst, saf ve zavallıların bilmesi önemli değil. Onların yaptıklarını Allah görüyor ve biliyor ya o bizim gibi saf ve dürüstlere yeter.
Yalanım var mı söyle bana Kırşehir?
Sen yıllar önce demokrasi mücadelesi vermiş, bir onurlu ilsin.
Bugün böyle mi?
Ne oldu sana anam Kırşehir?
Söyle bana Kırşehir?
Şimdi kıyıda köşede, zulada bekleyen, etliye sütlüye karışmayan, sinecen yaşayan, bir avuç tuzu kurular mı senin sorunlarınla ilgilenecekler?
Onlar sabahtan akşama kadar para sayarlar, tapularının sayılarını bilmezler. Sabahlara kadar uyuyamazlar. Para, servet, hırs uğruna ne hale gelmişler. Mutsuzdurlar. Fakir fukarayı görmezler, dalgalarını geçerler. Kırşehir yansa itfaiyeye bile haber vermezler.
Saflığımı, cahilliğimi bağışla Kırşehir…
Seni ölümüne seviyorum ya o bana yeter Kırşehir…
Başka ne diyeyim sana, nasıl tarif edeyim seni Kırşehir’im…