2020 tüm yılların gelmiş geçmiş en zor yılıydı belki de ülkemiz ve dünyamız için.
Çığ, sel, salgın, yangın, deprem, tsunami… 
Yok yok, belki değil kesinlikle en zor yıl benim gördüğüm. 
24 Ocak’ta başladı felaketler silsilesi, 41 vatandaşımızı kaybettiğimiz Elâzığ Depremiyle.
Sonra 5 Şubat’ta yine 41 vatandaşımızı kaybettiğimiz Van’daki çığ takip etti felaketler zincirini…
Dünyayı kasıp kavuran, en nihayetinde ülkemize de gelip çatan binlerce insanımızı kaybettiğimiz hâlâ da mücadele ettiğimiz Koronavirüs salgını...
Giresun’da 11 vatandaşımızı kaybettiğimiz sel…
Ve son olarak (son olmasını dileyerek) 30 Ekim İzmir depremi…
Malumunuz ofisimizde çalışırken her an açık haber kanalları.
Yine öyle bir gün. Günlerden Cuma, saat 14.51. Son dakika başlığıyla İzmir’de 6.6 şiddetinde deprem yazısını gördüm ekranın altında. 10 Ocak 2016 yılında Kırşehir’deki 5.0’lık depremi hisseden, o büyüklükteki bir depremde bile korku ve dehşete kapılan biri olarak “Allah’ım 6.6 çok büyük, sen yardım et” diyorum, “Kim bilir kaç eve ateş düşecek, kaç ana yavrusuz, kaç yavru anasız kalacak”…
Nihayetinde öyle de oldu yazımı yazdığım esnada 105 vatandaşımızı kaybettik(inşallah artmaz). Kimi evladını, kimi anne babasını kaybetti. Allah sabır versin…
Mucizeler de yaşandı çok şükür, 58 saat sonra kurtarılan İdil’imiz, 65 saat sonra Elif’imiz ve tam 91 saat sonra sevinçle, umutlu, güzel gözleriyle Allah’ın varlığına ve birliğine bir kez daha inandıran Ayda’mız…  
Bunun adı tam anlamıyla “Mucize”…
Dile kolay 91 saat, aç, susuz, karanlıkta, soğukta…  Umutsuzluğumuza güneş gibi doğdu Ayda, “Allah’tan ümit kesilmez” dedirtti… Ömrü uzun, bahtı güzel olsun.
Bir yerde bir yazı okumuştum “Asıl mucize depremde yıkılmayacak evler inşaa etmektir” diye. Düşününce ne kadar da doğru değil mi? 
Evet seviniyoruz kurtarılan her can, her canlı için. Ama bu iş buraya gelmemeliydi, bir tek insanımızın bile tırnağına dahi zarar gelmemeliydi, gözümüz yaşlı TV başında mucizeler beklememeliydik. 
Olamaz mıydı, tabi ki olurdu! 
Yanındaki evler dipçik gibi dururken yerle bir olduysa bu evler, mezar olduysa onlarca insana, kimse suçlusu derhal bulunup cezalandırılmalı. Ve daha da önemlisi en önemlisi bundan sonrası için gerekli denetimler yapılmalı, önlemler alınmalı. Her ev için depreme dayanıklıdır raporu hazırlanmalı, depreme dayanıksızlar acilen boşaltılmalı. 
Bangır bangır bağırıyor uzmanlar “İstanbul depremi geliyor” diye. Aklıma geldikçe deli oluyorum,  şurada 9 dairede bile arama kurtarma çalışmaları hâlâ tamamlanamamışken, düşünemiyorum, tahayyül edemiyorum. İstanbul, deprem, milyonlarca insan… 
Ne diyeyim Allah bunun acısını unutturmasın,  yardımcımız olsun. Ülkemizi ve dünyamızı her türlü afetten, felaketten esirgesin…
Bu son olsun, bu son…