Bu haftaki yazımı bir vesile için gittiğimiz eşimin memleketi Eskişehir’den yazmak nasip oldu. Bunu yazılarını ne zaman, nerede, hangi arada yazıyorsun diyen meraklıların merakını gidermek için özellikle belirtiyorum.

Bu haftaki yazımı bir vesile için gittiğimiz eşimin memleketi Eskişehir’den yazmak nasip oldu. Bunu yazılarını ne zaman, nerede, hangi arada yazıyorsun diyen meraklıların merakını gidermek için özellikle belirtiyorum.
Çok şükür imkanlarımız ölçüsünde teknolojiden faydalanmaya çalışıyoruz. Evimizde internetimizde, bilgisayarımızda var. Gün yirmi dört saat olduğu için gecesi var, gündüzü var. İçerisinde bulunduğumuz devir teknoloji devri olduğu için başka şehirlerde de olsa yazılarımızı yazıyoruz. Meraklıların ve ilgililerin bilgilerine sunar ve meraklarının gitmesine vesile olmuşumdur.
Kırşehir’de yaz mevsimi demek düğen mevsimi demektir. Yurt dışından gelen yakınlarımız da düğünlerini Kırşehir’de yaptıklarından yoğun bir düğün sezonu geçiriyoruz. Hafta sonları sokak aralarına ve caddelere kurulan çadırlar, tutulan düğün salonları, eğlenceler, vur patlasın, çal oynasın, çalsın sazlar, oynasın kızlar hepsi çok güzel.
Güzel olmayan cadde ve sokaklarda yapılan düğünlerde çadırların araçların geçmesine engel olacak şekilde yolu kapatarak kurulması ve gece saat 23.30’u geçmesine rağmen yüksek sesle müziğin çalınması ve havai fişeklerin atılmasıdır. Bu konulara bir düzenleme getirilerek başı boşluklar giderilmeli, düğün sahiplerinin daha duyarlı ve anlayışlı olmaları, düğün çadırlarının kurulurken araçların rahatça geçebileceği alanın bırakılması ve etraftaki binalarda yaşlıların, hastaların olacağının dikkate alınarak gecenin ilerleyen saatlerinde müzik çalınmamasının sağlanmasıdır.
Allah hastalık vermesin bir tarafta hastalıkla amansız bir şekilde mücadele eden hastanız var diğer tarafta burnunuzun dibinde trafiğe kapatılarak cadde ve sokaklarda yapılan düğünlerde gecenin ilerleyen saatlerine kadar yüksek sesle çalınan müzik ve havai fişeklerin atıldığı düğünler var.
İşte bu durum hastaları adeta ölmeden toprağa gömmektedir. Bu konuda damdan düşenlerdenim. Çünkü annem rahmetli olmadan önce hasta yatağında yatarken gürültülerden çok rahatsız olur ve bana “Yavrum git düğün sahipleriyle konuş müziği biraz kıssınlar hasta yatağımda da yatırmıyorlar, ecelimden önce öldürecekler beni” dediği olmuş ve düğün sahiplerine müziğin sesinin kısılması konusunda defalarca ricada bulunduğum olmuştur.
Sakın burada birileri yanlış anlayarak benim sokak düğünlerine karşı olduğumu düşünmesinler. Çok şükür düğün salonumuz yok. Karşı olduğumuz, tasvip etmediğimiz sokak düğünleri değil yolların trafiğe kapatılması, gecenin ilerleyen saatine rağmen yüksek sesle müziğin çalınması ve insanın yüreğini patlatacak şekilde havai fişeklerin atılmasıdır.
Yoksa davul zurna eşliğinde yapılan düğünler tarihimizin çok eski derinliklerinden Türk kültüründen gelmektedir. Merhum halk ozanı Neşet Ertaş’ın memleketi Kırşehir abdallar gelenek ve kültürünün yaşandığı düğünlerin yapıldığı bir şehir olup, sokak düğünleri sayesinde çok kişinin ekmek yediğini, evinin geçimini sağladıklarının bilincindeyiz. Yani sokak düğünleri bir bakıma istihdam yaratan bir sektördür. Ama “kaş yaparken göz çıkarmamalıyız” sözünde olduğu gibi “vur denilince de öldürmemeliyiz” ve civar binalarda hastaların, yaşlıların, bebeklerin olduğunun idrakinde olmalıyız.
Düğün için kapattığımız yoldan bir insan hayatını kurtarmak için saniyelerle yarışan ambulansın, acil işi olan bir vatandaşın geçemediği ve bu sayede ambulansın götürdüğü hastanın gecikmesi nedeniyle hayatını kaybetmesinin, acil işi olan bir insanın kaybettiği zaman neticesinde işine yetişememesinin vebalinin büyük olacağı düşüncesindeyim.
Bu sebeplerle diyorum ki düğün çadırlarını kurarken bir aracın rahat geçebileceği alanı bıraksak, gündüz vakti müzik sesini insanları rahatsız etmeyecek şekilde ayarlayıp, geceleyin ilerleyen saatlerinde hiç müzik çalmasak ne kaybederiz? Hiçbir şey kaybettiğimiz gibi adamlığın, insanlığın gereğini yapmış oluruz.
Bugün bana, yarın sana misali yüksek müzik seslerinden, atılan hava fişeklerden rahatsız olan hasta bizim yakınımız veya kendimiz olabiliriz. Yol kapalı olduğundan hastaneye yetiştirilemeyerek ambulansta hayatını kaybeden hasta biz de olabiliriz, yakınımızda olabilir.
Bu konular gerçekten çok önemli ve ince düşünülmesi gereken konulardır. Ancak bizler bu konuları gündeme getirdiğimizde bazları bizlere “ aman canım bir-iki günlük gürültüden ne olacak, insanlar ömrünce bir kez evleniyor ve düğün yapıyor, bırakın da rahatça yapsınlar” diyenler oluyor ben de onlara şu an evinde hasta olanlar da, gürültüden rahatsız olanlar da bir defa evlendiler kırk defa değil diyor ve saygılı olmaya davet ediyor ve yetkili makamlardan bu başı bozukluğa bir çözüm bulmalarını öneriyorum.

* * *

Kırşehir’de alt yapı, yol, kaldırım vs. gibi üst yapılar da sona yaklaşılmaktadır. Ortaya güzel bir eserin çıkacağı gerçektir. Ancak yol ve kaldırım çalışmaları yeni düzenlenen trafik ışıkları nedeniyle şehir merkezinde trafikte problem yaşanmaktadır. Özellikle Atatürk Anıtı’nın kaldırıldığı alanda dört kavşak birden düşünülerek kırmızı ışık süresi uzun tutulmuştur. Buna rağmen bazı çok bilmiş sürücüler araç yoğunluğu olunca hiç susturmadan kornaya basarak gürültü kirliliği oluşturmaktadırlar.
Banka kredisiyle, baba parasıyla son model arabalara binerek “dünyayı ben yarattım!” diyen ne oldum delisi olmuş bu zatı muhteremler ileride yeni düzenlenmiş uzun süreli kımızı ışıktan bihaber araçlar ışıkta durduğu için arka taraflarda yoğunluk oluştuğu için sürekli kornaya basarak gürültü kirliliğine sebebiyet vermektedirler.
Sanki onlar kornaya basınca sihirli bir el dokunarak trafikte ani bir ilerleme olacak, Bunlar hangi kafayla hareket ediyorlar anlayamıyorum. Biraz bekleseler, sabırlı olsalar, hoş görülü davransalar ne olur ?
Bu yazıyı yazdığım Eskişehir’de çok sık aralıklarla trafik ışıkları olduğu gibi kırmızı ışıklarda çok uzun sürelidir ama bir Allah’ın kulu kornaya basarak gürültü kirliliğine sebebiyet vermiyor, herkes medeni bir şekilde bekliyor. Çünkü biliyorlar ki kornaya da bassalar, bilmem nerelerini de yırtsalar herkesin uyması gereken, değişmeyen trafik kuralları ve ışıkları var. Eskişehir örneğinde olduğu gibi Kırşehir’de de medeni bir şekilde, sabırlı ve hoş görülü hareket etsek ne kaybederiz ?

* * *

Özellikle Kırşehirspor maçlarında Kırşehir polisinin tutum, davranış, üslup biçimlerini eleştirmiş ve karşılığında emniyet yetkililerince yanlış ve bilgisizce yazı yazdığımız söylenerek eleştirilmiştik.
Kırşehir Emniyet Müdürlüğü kendi çapında haklı, bizler de kendi çapımızda haklıyız. Ancak şu konu iyi bilinilmeli ki sadece Kırşehir Emniyeti değil diğer kurumlar da da ters giden bir şeylere şahit olduğumuzda hiçbir kurum ve kişilerden korkmadan gündeme getireceğimi, daima doğru olanı yazacağımı, haklı olanın yanında olacağımı belirtiyor ve bu açıklamanın ardından geçtiğimiz hafta ki yazımda unuttuğum bir hususu gündeme getirmek istiyorum.
29 Temmuz 2017 Pazar günü yapılan motorlu taşıtlar sınavında oğlum Alperen’in de sınava girdiği Ahi Evran Anadolu Lisesi’nde görev yapan bay ve bayan polis memurlarımıza vatandaşa yardımcı olmalarından, gösterdikleri anlayıştan, nezaketten, tatlı dillerinden ve gülen yüzlerinden dolayı teşekkür ediyorum.