Rahmetli dedem Kırşehir'in ilk şoförlerinden biriydi. Mesleğindeki ustalığı hep konuşulmuş. Öyle ki  halk arasında "Önce Allah sonra Şoför Abdullah" sözleri dillere pelesenk olmuş eski zamanlarda. Kırşehir’in eski belediye başkanlarından H. Ahmet Baytok'un 1946-1950 yılları arasında şoförlüğünü de yapmış.
1954 yılında bir İngiliz Şirketi tarafından Hirfanlı barajının yapımına başlanır. İnşaat firmasının başmühendisliğini İngiliz Mr. Mc Carthy yapmaktadır. Mc Carthy'nin özel şoförlüğü için dedem Abdullah Çelik'i bulurlar. Hikayeyi kendisi bana şu şekilde ifade etmişti:
"O zaman 4 çeker bir araba tahsis ettiler. Birçok İngiliz’le birlikte çalıştık. Mister Mc Carthy ile iyi bir ilişki kurdum. Yabancı gibi değildi samimi de olmuştuk. Ben de ufak tefek İngilizce öğrenmeye başladım. İş zamanı dışında da beraber çevre gezileri yapıyorduk. Çok bilgili birisiydi, çalışan Türk işçilere inşaat işleri ile ilgili şeyler öğretmeye çalışıyordu. Zamanın DSİ genel müdürü de sık sık inşaatı ziyarete geliyordu. Ben hatırı sayılır bir para alıyordum. O zaman herkes baraj inşaatında çalışmak istiyordu. Hirfanlı dışında Kaman'da olsun Kırşehir'de olsun Mr. Mc. Carthy'nin önünü kesip iş isteyenler bile oluyordu."
Eğitimci Yazar hemşerimiz Hasan Kıyafet bir hikayesinde şunları anlatıyor: 
"Yıllar önce çiğdemli çiçekli bir ilkbahar günü idi. Üç beş kafadar Hirfanlı Barajı kıyısında piknik yapmaya, yani felekten bir gün çalmaya karar verdik. Aramızda orada işçi olarak çalışmış Yüksel Baran hemen bir anısını anlatmaya duruyor: 'Baraja işe girmek için millet birbirini yiyor. Aylarca taşların dibinde yatıp bitlenenlerden, geriye dönüş parası olmayanlardan can başka. Akşamüstü şu bekçi kulübeli cümle kapısından İngiliz, Türk amir memur, mühendis kısmı çıkar ve yatmaya Ankara'ya, Kaman’a Kırşehir'e giderlerdi. O zaman buralarda onlara göre kalacak yer nerede. Bir gün canına tak diyen işsizlerden birisi kendisini kaldırıp o lüks arabalardan birisinin önüne atıyor. Öleyim de kurtulayım diyor zaar. Olacak bu ya ölmüyor, sadece kolu bacağı kırılıyor. Durumu öğrenen İngiliz acıyor ve onu işe aldırtıyor. Bitmedi ertesi gün kendisini İngiliz arabalarının önüne atan atana. Bu arada bir kişi de ölüyor tabii...”
İngiliz mühendis Mr Mc Carthy Kırşehir’li işçilere mesleki konuda çok yardımcı olmuş. Özellikle soğuk demircilik işinde Kırşehirli ustaların aranır olmasında Mc Carthy’nin çok emeği var.
Dedem çat pat da olsa İngilizce konuşurdu. 5 sene İngilizlerle çalışmış bazen sadece hafta sonları Kırşehir’e gelirmiş. O günleri keyifle anlatırdı. Ben de dinlerdim. Kendisinin amirliğini de Faruk Ergökmen isimli bir beyefendi yapıyor. Peki kimdir Faruk Bey? Dönemin en ünlü sanatçısı Semehat Özdenses’in kocası. Dedem Alaturka müziği severdi. Faruk Ergökmen ve Semehat Hanım’dan övgüyle bahsederdi. Kırşehir’de o zamanlar her türlü imkânsızlıklara rağmen, konaklarda Sanat Müziği dinletilerinin olduğunu anlatırdı.
O günlerde babaannem zatürcem hastalığı geçiriyor. Tedavisi için yurtdışından ilaç gerekiyor. Mc Carthy başta olmak üzere diğer İngiliz çalışanların yardımı ile kısa bir sürede İngiltere’den ilaç getirtiyorlar. Hirfanlı Barajı inşaatı bitince, Mc Carthy dedemi ailecek İngiltere’ye götürmek istiyor. Bütün yasal prosedürleri hallediyor ama bizimkiler Anadolu’dan kopamıyor.
TELLİ KURŞUN’DAKİ O MAVİ GÖZLER 
Sıcak Hirfanlı günlerinde kalabalık bir ekip geliyor. Sinema filmi çekeceklermiş, dedemin deyimi ile” Mavi güzel gözlü genç bir kadın” beliriyor yanlarında. Filmin adı “Telli Kurşun” başrol oyuncusu henüz genç bir kız olan Fatma Girik. Zor şartlar altında çekilen filmin kamera arkasına lojistik destek veriyorlar. Dedem birkaç kez Fatma Girik Hanımın işleri için arabayla getirip götürdüğünü anlatırdı. Yıllar sonra Kırşehir’e seçim çalışması için gelen Fatma Girik’le kaldığı otel de görüşmüştüm. Dedemin anılarını paylaşmıştım. Ertesi gün dedemle kendisini ziyaret edecektik ama aşırı kalabalık ve ilgiden dolayı görüşemedik.
Kim bilir bu boz topraklarda yaşanmış ne hikâyeler var...