“İnsan bu birinden nur akar, birin kir” diyen şair ne güzel söylemiş. İnsanlara bakar mısınız ne hale geldi? ne dost oldukları belli, ne düşman! Görünüşte, herkes ahlaklı, herkes doğru, herkes dürüst, herkes dost canlısı, herkes vefalı, herkes mütevazi!.

“İnsan bu birinden nur akar, birin kir” diyen şair ne güzel söylemiş.
İnsanlara bakar mısınız ne hale geldi?
ne dost oldukları belli, ne düşman!
Görünüşte, herkes ahlaklı, herkes doğru, herkes dürüst, herkes dost canlısı, herkes vefalı, herkes mütevazi!..
Aman Allah’ım göstermelik gülücükler, “canım, cicim, balım, hayatım” diyenler sanırsınız ki eşi bulunmaz, samimi ve candan bir dost!
Ama işin özüne gelince gazın ayağı hiçte öyle değil. Göstermelik gülücüklerin, “canımın, cicimin”, sahte dostluğun, fesatlığın, iki yüzlülüğün arkasında münafıklığın, içten pazarlığın yattığını görürseniz, bu sahteliğin altında ayağınızı kaydıracak bir oyun, plan olduğunu görürseniz hiç de şaşırmam.
Çünkü her şey menfaat olmuş, dostluklar, arkadaşlıklar, akrabalıklar menfaat olmuş!
Kaderden midir, talihten midir nedir doğup, büyüdüğüm Kırşehir’de kime “dost” dediysem bacağımı ısırdı, kime “arkadaşım” diye güvendiysem beni sattı, kime “kardeşim” dediysem iftira attı, üst makamlara hakkımda yalan yanlış bilgiler verdi, kime “abla” dediysem yerimden oynatmak için her türlü planı yaptı.
Halen de arkamdan oyun oynamalar, dümen çevirmeler, her türlü iftira ve fitnelikler ne yazık ki devam ediyor. Tabi bu tayfalar kendilerini akılı ve uyanık sandıkları için bu oyunları bilmediğimi zannediyorlar.
Oysa yaşantım boyunca kalburun altında da, üstünde de kalan birisi olarak etrafımda dönen ayak oyunlarından, çevrilen dolapların tamamen farkında olarak sadece Allah’a sığınıyor ve Allah doğrunun yardımcısıdır diyorum ve bu zavallıları, fitne ve fesatları Allah’a havale ediyorum.
Yapılan bu çirkinliklerin arkasında yatan menfaat, çıkar ve bencillik var. “Oğlumu işe girdirebilir miyim, kızımı tayin ettirebilir miyim, Ahmet Beye, Mehmet Beye, Osman Beye iftira atarak, hakkında yalan beyanlarda bulunarak karalayıp kardeşimi onun yerine getirebilir miyim!” hesabı yatmaktadır.
Yani hep benim tarlama, benim cebime göz dikenler diyecek söz bulamıyorum ne acı ki!
“Benden sonrası tufan, hep benim olsun, benden olsun” anlayışı bu. Çekememezlik, hasetlik ne yazık ki bu unların içini ve benliğini sarmış. Maalesef öbür dünyada yatacak yeri olmayanlar, bu dünyada köşeler de yer tutmuşlar buna da üzülmemek elde değil.
Siz bakmayın insanların sahte gülücüklerine, güzel, güzel, sosyetik, sosyetik giyinişlerine, tatlı dillerine… Ablacığım, ağabeyciğim, beyefendi, hanımefendi demelerine mütevazi, samimi ve şirin görünmeye çalıştıklarına. Onların içinde öyle bir şeytanlık var ki anlatılması zordur. Çünkü onlarda ne Allah korkusu, ne vicdan, ne de merhamet kalmış. Varsa bencillik, yoksa çekememezlik…
Çok acı hasetlik, ikiyüzlülük insanların adeta ekmeği, suyu olmuş. Bunları yapamayınca duramıyorlar. Haya yok, maya hiç yok! Sırtında taşıdığın, değer verdiğin, sevgi ve saygı gösterdiğin insanlardan böyle nankörlük görmek yok mu? İnsanı üzüyor tabii…
Türkiye’de olduğu gibi Kırşehir’de de bir garip hal almış insanlar, dindar geçineni, Atatürkçü geçineni, çağdaşı, sosyetiği, kotlusu şortlusu, enteli, danteli MENFAAT, BENCİLLİK ve ÇIKAR çizgisinde birleşiyorlar.
Hani TBMM’de hükümetle, muhalefet birbirlerini yerler, aşağılarlar, küfür ederler, kavga ederler ama kendi çıkarlarına, ceplerine gelince fire vermeden hep birlikte hareket ederler ya onun gibi menfaat uğruna, çıkar uğruna yapmadıkları çirkinlikler olmayacağı gibi her kategoriden insanlar da aynı nokta da birleşiyorlar.
Kırşehir’de anlayamadığım konulardan birisi de bazı yerlere kapağı atmış birileri oraları kimselere kaptırmıyorlar, istedikleri gibi at oynatıyorlar, çevre ediniyorlar, protokole giriyorlar, sahte gülücükler, samimiyetler, sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Fakat içlerindeki şeytanı öylesine saklıyorlar ki görmek mümkün değil. Bulundukları yeri dahi kendi menfaatine kullanıyorlar.
Yukarıda bahsettiğim gibi oğlumu işe girdireyim, kızımı tayin ettireyim, yalanlarla, iftiralarla Ahmet beyin, Mehmet Beyin, Osman Beyin ayağını kaydırayım, onun yerine kardeşimi getireyim, üst makamlara karalayayım. Düşünce tarzı bu.
Peki uyanık, menfaat ve çıkar tayfası Ahmet Bey, Mehmet Bey veya Osman bey boğazlarına durursa, attıkları ok kendilerine dönerse ne yapacaklar?
Oynadıkları oyunlar, aylardır yaptıkları planlar bozulursa Kırşehir cadde ve sokaklarında nasıl gezecekler?
Ahmet Beyin, Mehmet Beyin, Osman Beyin yüzüne nasıl bakacaklar? Bunları hesap ediyorlar mı?
Memleketi kendilerinden ibaret zannederek, “biz ne istersek o olur hesabını mı yapıyorlar?”, meydanı kendilerinin mi zannediyorlar ?
Elbet ki bizler meydanı o şeytanlara bırakmayacağız, gerekirse arkamızdan neler çevrildiğini üst makamlara bildireceğiz, gerekirse basınla paylaşacağız, hiçbir şey yapamazsak sosyal medya da o kişileri teşhir ederek yaptıklarını anlatarak içlerindeki şeytanlığı gün yüzüne çıkaracağız.
Anlayamadığım hususlardan birisi de Kırşehir’de birileri bir yere gelince oradan kalkmak istemediği gibi, diğer birimlere de el atarak sahip olmak istiyorlar. Ne kadar yakını, oğlu, kızı, yeğeni varsa bir yerlere getirmeye çalışıyorlar.
Kardeşim Kırşehir’de sizlerden başka o işi yapacak, o yerlere gelecek sizlerden başkası yok mu?
Hadi sizler bir yanlışlık sonucu hasbelkader bir yerlere geldiniz, diğer köşelerde kardeşinizin, oğlunuzun, kızınızın veya yeğenlerinizin mi gelmesi gerekiyor? Sizler kendinizi bulunmaz Hint kumaşı mı zannediyorsunuz veya sizin yakınlarınız cumhuriyet altınının üzerinde mi oturuyor?
Hasbelkader bir yerlere gelenler, koltuk sahibi olanlar, başındakilerini de uyutarak, ikna ederek, abdest alıp, namaz kılıyor kılığında işini yürütenler, çağdaş ve modern gözükerek, Atatürkçü ve aydın gözekerek sahte gülücükler, mütevazilikler gösteren, sinsi ve sahte insanlar sizler kimsiniz, necisiniz, Kırşehir’de sadece sizler mi varsınız? Kırşehir’in hangi sorununu çözdünüz, hangi yaralı parmağa işedeniz?
Şunu bilmelisiniz ki Ahiliğin, Türk dilinin ve kültürünün Başkenti, Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluş kararı alındığı Kırşehir’de analar öyle evlatlar doğurmuş ki sizler onların kesip attığı tırnak olamazsınız.
Eeeee ! yıllar önce ozanın birisi “ Zaman uçtu ucu kaldı insan bitti p… kaldı” diyerek her halde bu günlerden bahsetmiş.