Bir yerde okumuştum… Bir gün bir derviş elinde tespih ile zikrederek yürürken, bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış… Düşünün… Kırşehir gibi bozkırın sıcağında yorgunluktan al al olmuş kızın yanakları… Dervişin sesi yükselmiş: “Nereden gelir nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?” diye sormuş. Uzak bir tarlayı işaret etmiş genç kız: “Sevdiğim çalışıyor orada, ona elma götürüyorum.

Bir yerde okumuştum…
Bir gün bir derviş elinde tespih ile zikrederek yürürken, bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış…
Düşünün…
Kırşehir gibi bozkırın sıcağında yorgunluktan al al olmuş kızın yanakları…
Dervişin sesi yükselmiş:
“Nereden gelir nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?” diye sormuş.
Uzak bir tarlayı işaret etmiş genç kız:
“Sevdiğim çalışıyor orada, ona elma götürüyorum.”
Derviş kızın kucağındaki sepete bakarak, “Kaç tane elma var?” diye sormuş.
Kız şaşkınlık içinde, “İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” diye cevap vermiş.
Bu kez dervişin yüzü al al olmuş mahcubiyetten.
Ve usulca koparmış elindeki tespihin ipliğini, şıkır şıkır etrafa dağılmış tespihin taneleri…
Ne çok sayıyoruz…
Yaptığımız tırnak ucu kadar iyilikler bile küçücük tartışmalarda, muhatabımızın yüzüne tokat gibi iniyor!..
İyilik olsun diye değil sanki, “Yeri geldiğinde kullanırım” diye yapıyoruz, ruhumuzun muhtaç olduğu güzellikleri…
Oysa yaptığımız iyiliklerin ve fedakârlıkların aslında ruhumuzu besleyen gıdalar olduğunu unutarak.
Ama yeri gelmişken bir şey söyleyeyim…
Kırşehir’de eskiler çok iyi hatırlarlar ve bilirler.
Rahmetli Kırşehirli değerli hemşehrimiz Rahmi Bey’in çok sevdiğim şu sözünü iliklerime kadar çekerek belirtiyorum ki unutmak mümkün değil.
“İyi adam iyilik yapmaz.”
Ne güzel söz!
Ne anlamlı söz…
Ne tarihi söz…
Siz siz olun mayası bozuğa, karaktersize, nanköre iyilik yapmayın.
Rahmi Bey’in söylediklerinin yalanı mı var?
Ben böyle bilirim, böyle söylerim.
Neleri gördük, neler yaşadık bu alemde…
Keşke o nankörlere böyle iyilikler yapmasaydık, ben onları Allah’a havale ettim.
Bir kahvenin kırk yıl hatırını sayanlardan da Allah razı olsun.
Unutmayanlardan da Allah razı olsun.
Unutanlara da haklarımı helal etmiyorum, etmeyeceğim. Bu dünyanın bir de öbür dünyası varsa eğer belki orada karşılığını görürüm.
Yazıyoruz…
Biriktiriyoruz…
Bir silah gibi, bir mermi gibi, bir kaçakçı gibi stokluyoruz iyiliklerimizi…
“Ah keşkem bugünkü aklım olsaydı yapar mıydım?” diyerek.
Sonra bir gün, herkesin yüzüne vurmak için ar damarını ardına kadar açarak, en kıymetlimizi yollara savurarak şeytanın öfkesiyle üzüldüğüm olmuyor mu sanıyorsunuz.
İsterdim ki yaptığım iyilikleri unutmasınlar, hatırlasınlar.
Ben de onlar için ta ki Alem-i Berzah’ta bir karındaş, bir vefalı dost, bir kardeş gibi bizi kucaklayıncaya kadar o yaptığım iyilikleri unutanlardan olalım isterdim.
Başka ne isterim…
İyilikler isterim, güzellikler isterim…
Herkesin mutlu olduğu, barışık olduğu, özgür olduğu dünyalar isterdim.