AKP’nin metal yorgunluğunda dolayı kadrolarda bir revizyon ihtiyacı duyması, bizzat sayın başkan tarafından dile getirildi ve büyük bir kısmı da yenilendi. Yenilenen süre içerisinde bayağı eğlendiren siyasi sikeççiler izledik. Sözlerinin doğruluğuna inanılması gereken iki önemli siyasi kişi, biri hükümet sözcüsü ve başbakan yardımcısı ve diğeri de payitaht şehremini. İkisi de seçimle gelen ve olağan üstü bir durum olmadığı sürece secimle gitmesi gereken kimseler.
Birisinin hükümet içerisinde kendisinin ağırlığının olduğunu düşünen ve şehremini istediği zaman herhangi bir olumsuzluk anında görevden azletme yetkisi elinde olan kendisine olağanüstü görevler verildiğini zanneden sayın vekil.
Peki şehreminin yolsuzluklarını bildiğini, Ankara’yı parsel parsel sattığını basın önünde söylemesine rağmen kendi asli görevini yapamadığını veya yapmadığını (neden yapıp neden yapamadığı halk için önemli değil) o zaman ne yapması gerekirdi, istifa onu da yapamıyor neden yapamıyor bizce meçhul.
Şimdi gelelim son duruma. Başbakan, herkes benim gibi sussun ve sessiz olun avı ürkütürüz diyor. Ve herkes ava çıkmış acemi avcı gibi silahları yere dikiyor, kılıçlar kınına sokuluyor. Bunun adı da çay geçerken at değiştirilmezmiş, eskiden birileri böyle derdi. Demokrasi böyleymiş, biz bilmiyoruz büyüklerimiz öyle söylüyor.
Halk demokrasiyi görmediği için tanımını yapamıyor. Şimdi kelleyi çalıştırarak düşünelim, hükümetin sözcüsü bir şeyler var açıklarım ha diyordu açıklayamıyor. Şehreminin söylediği sözlerde yenilir yutulur cinsten değildi. Ben bir vatandaş olarak ne düşünmem gerekir.
1- Parsellenip satılan Ankara’nın güzel yerlerinde elde edilen rantlar kimin cebine gitti?
2-Şehremin alınan paralar sizde mi demek istedi. Fakat ikisi de zılgıtı yiyince, hıçkırarak gözyaşları döküp iki rakip bir birine sarılıp, aman biz saka yaptık ikimizde ayni anda rüya görüyormuşuz, eh birazda yaşlılık, var siz bizim sözümüze fazla rağbet etmeyin diyorlar.
Peki ben vatandaşın sucu ve günahı ne ve benim bozulan psikolojimi kim düzeltecek? İki yetkilinin ağzında çıkan, buz dağının görünen yüzü, peki bizim bilmediklerimiz ne olacak?
Sadece hatırlatma babında. Hani bir zamanlar Mersin limanında gedolu pirinç yakalanmıştı, bu bir iki kilo falan değil binlerce ton. Ne oldu o pirinçler.
Türkiye’de durum, seçim arifesinde didişme skeçleriyle zaman harcarken, Ortadoğu’da çok önemli olaylar ve değişiklikler oluyor. Bütün coğrafyayı kaplayabilecek bir savaşın tetikleri çekildi. Bu savaşa müdahil olan, güya Müslüman ülkelerin askerleri, yabancı menşeli silahlarla donatılmış kışa süreli kuvvetli devletler var.
Neden mi? Çünkü yıpranan ve yitirilen silahların takviyesi gerekli. Iran, Irak üzerinde birbirine rakipken yemende kol kola. Amerika ise şeytan olarak birbirlerini suçladığı İran’la, Irak üzerinde müttefik, Yemen’de karsı karşıya. Dağılma aşamasının sinyallerini veren Sudi yönetimi zaten ABD ne derse yahşi. Şimdilik korkuyu savuşturmuş gibi görünüyor, fakat aminin ipine güvenip intihara kalkışılmaz. Körfez ülkeleri kendilerini neye benzetiyorsa, Hristiyan’dan önce Müslümanı vurmaya koşuyor, yani kardeşini. Türkiye Mısırla kanlı bıçaklı fakat Yemen’e yapılan seferde yan yana (hani Müslümanlar kardeşti ya).
Peki Türkiye bu kargaşanın neresinde? Tam da kenarında. Fakat Türkiye’nin biraz daha kenara itildiği ve verilen emir ve talimatlara boyun eğdiği izlemini veriyor.
Kowboy Coni telefon ediyor Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a ve hemen Türkiye’de konvoya katılıyor. Yemen’in eti budu nedir ki, bu kadar devlet hemi de Müslüman devletler üstüne çullanıyor Yemen’in.
Burada bir Ali-Cengiz oyunu var, gelişen olayları anlamak mümkün değil. Anlayan anlıyor da bizim anlamamız biraz zor görünüyor. Çünkü biz başkalarının talimatıyla dünya politikamızı ayarlıyoruz. O da ne kadar sağlıklı ise.
Yalnız sunu herkesin bilmesi gerekir ki bu savaşlar bir mezhep savaşıdır ve bu savaşları belki binlerce yasadışı örgütler bir birilerine devrederek devam ettirecek.
Benim bütün korkum bu savaşların Türkiye’ye sıçraması. Hataya düşen ve sasa ile Güneydoğu Anadolu’ya yerleştirilen Petro itlerin devre dişi kalması ve Suriye’nin de bu karmaşanın içine çekilerek Türkiye ile arası zaten iyi olmayan iki komşunun didiştirilmesi planı mı?
Aylardır kış kıyamet Fırat’ın Doğusuna müdahale laflarıyla dolaştırılan ve oradan oraya koşturulan Mehmetçik artık doğru bir karar bekliyor.