Sıradan insan; çabuk bıkar, çabuk bırakır, çabuk vazgeçer. Çünkü onun dünyası sınırlıdır. Hayalleri, düşleri kaplıdır sis perdesiyle. Uzakları göremez, uzaklara gidemez. Yeni hayatları, yeni arayışları, yeni umutları yoktur. Var olanla yetinir, sorgulamadan. Ve kendi yerine düşünen bilgeler dünyasında düşünmesine de gerek yoktur. Söylenenleri akıl süzgecinden geçirmeden çıkarlarına uygunsa hemencecik kabullenir.

Sıradan insan, çıkarcıdır. Bencildir. Çıkarları konusunda aslanın pençeleriyle saldırganlaşırken, çevresindeki haksızlıklara sessizce, umursamadan, kayıtsızca izler.

Sıradan insan, doğuludur. Zihinsel olarak yaratıcılıktan, üretkenlikten uzak, biatçı, itaatkâr, hazıra konmayı ve tüketmeyi sever.

Doğuluların görünüşlerinde ısrarlı bir yön vardır; “Vatanseverlik.” Kendilerine bedeli ödendiği zaman her şeylerini fedaya hazırdırlar. Buna dostlarını düşmanlarına satmakta dahil. Bu nedenle güvenilmezler. Çünkü kendilerine güvenleri yoktur.

Sıradan insan harcar. Üzerinden atlayarak verdiği pozlarla güçlülük gösterisi sunar. Zavallı… Zavallılığının da farkında değildir aslında. Belki de aşağılık duygusu…

Sıradan insan nankördür. Vefa duygusu onun için bir anlam ifade etmez.

Sahte yüz taşır. Bazen taşıdığı yüzlerin şeklini unutacak kadar yüz değiştirir, asıl yüzünün şeklini unutur.

Sıradan insan, sevgiden ve sevmekten yorgundur. Sevgiyi derinliğine yaşamayı ve sunmayı hafiflik olarak görür.

Egoları vardır. Asla tatmin olunmayan ve edilmeyen…

Muktedirleştiğinde acımasız bir canavara dönüşür. Gücünü kaybettiğinde ise sahte yeni yüzüyle yaltaklanır yeni muktedirlere…

Sıradan insan; hiç bitmeyecek ve ebedi sürecekmiş duygusuyla kendisine hizmet ve biat ettikleri sürece insanları tasmasız kullanmaktan çekinmez. İşi bittiğinde paçavra misali fırlatmaktan da…

Sıradan insanlar gibi olmamaya ve uzak durmaya çalışıyorum. Hayat onlar için her daim anlamsızca güzeldir. Kara camın karşısında gezinerek oturur, kendinden menkul olmayan hayatların ve düşüncelerin tutkusuyla mutsuz geçen ömrünün sahte mutluluğuyla avunur dururlar.

Onlarla uyuşmam ve uzunca zaman geçirmem düşünülemez. Ancak, düğünlerinde ve cenazelerinde misafir olarak bulunmanın eziyetine ve mecburiyetine katlanmak zorunda kalacağım.

Sıradan insanla dünyalarımız farklı veya farklı gezegenlerdeyiz. Kirletilmiş suyu birlikte içmek, zehirlenmiş havayı birlikte solumak dışında hiçbir ortak özelliğimiz yoktur. Baktığımız aynadaki nesneler farklı görünür. Ben; her zaman sizle, pusla kaplı bir aynada solgunlaşmış görüntülerle karşılaşırken, o aynaya bakmaya ihtiyaç duymaz.