“İnsan onurlu, şerefli, haysiyetli olursa, saygınlığı etrafında, sevecenliği artar” derdi büyüklerim. Şimdi bakıyorum Kırşehir’de etrafıma iki elin parmakları kadar olmayan, gururlu, sözünün eri, konuştuğu zaman dinlenir, riyadan yalandan uzak insan bulmakta, gerçekten zorlanıyorum! Kim dost, kim düşman belli değil! Ne oldu bizlere? Yalancıya, “sen yalancısın”, şerefsize “sen şerefsizsin!” demeye çekinir olduk.

“İnsan onurlu, şerefli, haysiyetli olursa, saygınlığı etrafında, sevecenliği artar” derdi büyüklerim.
Şimdi bakıyorum Kırşehir’de etrafıma iki elin parmakları kadar olmayan, gururlu, sözünün eri, konuştuğu zaman dinlenir, riyadan yalandan uzak insan bulmakta, gerçekten zorlanıyorum!
Kim dost, kim düşman belli değil!
Ne oldu bizlere?
Yalancıya, “sen yalancısın”, şerefsize “sen şerefsizsin!” demeye çekinir olduk. Haramı helal kazanç gibi yemek için, onlarca taklalar atıp, ardından dürüstlükten, adamlıktan, konuşur olduk!
Her şeyimiz riya oldu, doğruları konuşmak suç, haksızlıkları söylemek suç oldu!
Oturup, dizlerimizi dövmek bu saydığım olumsuzlukların hangisini değiştirebiliriz?
Ne yapacağız? Dik durup, diklenmeden haksızlıklar karşısında adam gibi çelik duvar olup dikileceğiz.
Vurguncuya, şerefsize, haine fırsat vermeyeceğiz. Çünkü yaşadığımız bu topraklar bize atalarımızın kanından, canından emanet. Onların canlarını vererek aldığı bu vatan topraklarını bizler koruyup, gelecek nesillerimize bırakacağız. Nasıl mı? diklenmeden dik durarak…
Ülkemde o kadar güzel işler yapılırken bir o kadar da düzensiz çarpık işlerin yapıldığını kimse inkar edemez. Her şey güzel olacak denmişti, ülkem için şehrim için…
Gel gör ki yalamacıların yüzünden “kral çıplak” demek suç oldu! Yandaşlar ihya olurken, muhalifler yerlerde sürünür oldu…
Uzağa gitmeye gerek yok, Kırşehir’e bakın bunların ne kadar çoğaldığını görecek, makam ve mevkileriyle, servetleriyle, giyim ve kuşamlarıyla hayret edecek, ağzının belki de açık kalacak!
Haramla köşe dönenler, hasbelkader bir yerlere gelince kendini adam sananlar, insanlara tepeden bakanlar, devletin makamlarını babasının çiftliği gibi kullananlar… Gün ola harman ola! Etme bulma dünyası.
Liderler birbirilerine küfür etmeden konuşamaz, insanlar hakları bile olsa, iş yaptırabilmek için referans arar oldular.
Kimileri makamları kullanarak yapılmayacak işleri yoluna koyup yaptırabilirken, kimileri yapılmasında hiç bir sakınca olmayan işlerini yaptıramaz oldu…
Yarabbi bu yapılanlar zulüm değil mi?
Neden insanların biat etmesini, yalanlara doğru denmesini, isteyerek haksız yere makam işgal edenler, bulundukları makamları kendilerine, çıkarlarına kullanırken, kendilerini cennet ehli görüp, gariban kendi ekmeğinin peşinde koşanları cehennemlik gösterip, din bezirganlığı yaparlar?
Bu insanlara haksızlığı, hırsızlığı, kolay kazancın peşinde koşmayı, hak etmeyenin hak etmediği yerlere gelmesini siyasiler öğrettiler. Garibim çiftçi ektiği ürünün karşılığını alamayınca, çalışan, emek sarf eden zanaatkar ürettiği mamulün karşılığını alamayınca, çalışan işçinin bir çoğu aldığı maaşla geçinemeyince, hep bir arayış içinde oldular. Yıllarca devletin çeşitli kademelerinde çalışıp ancak emekli olduktan sonra çocuğunu evlendiren, ev, araba alabilen memur, memuriyetinin ilk yıllarında bu saydıklarıma sahip olunca hele de aynı eve çift maaş girince değme keyfine gitsin! Bu rahat yaşamı gören diğer insanlar tabi ki böyle yaşantı isteyecekler. Çünkü sizler gösterdiniz bu insanlara bu rahat yaşama şeklini…
Neden üretmek için uğraşıp, didinsin?
Neden sabahın erken saatinde kalkıp, akşamın geç vaktine kadar çalışıp geçinmek için uğraşsın?
O da rahat yaşamak için üretmek yerine tüketmeyi tercih edecek. Bunun tek sorumlusu da ülkeyi yönetenlerde olduğu ortadadır.
Oy uğruna, makam uğruna ülkemin, insanımın geleceğini yok edenler, bu vebalden vallahi de billahi de kurtulamazsınız…
Ey Kırşehir’im sen bu ülkenin demokrasi gazisisin, senin hakkın gasp edilmiş, tarihin sayfalarına, ne yazık ki, böyle not düşülmüş bizler seni sevmenin çok büyük bir ayrıcalık olduğunu biliyoruz. Gel gör ki nifak tohumları ekmeyi, seven insanların, kendi çıkarları uğruna seni ve kalkınmamanı istememiştir. Sana ve dürüst yaşayan insanına düşen artık ayağa kalkman, mücadelenden asla vazgeçmemen için savaşacaksın. Bunun için de doğruya doğru, yanlışa yanlış diyecek insanın olacak. Senden bir kaç kişinin kendi çıkarına faydalanmasına asla müsaade etmeyeceksin. Üretimle, sanayinin gelişmesiyle alakalı kim, hangi kurum çalışıyor ise destek olacaksın, eksiklerini yapılması gereken ihtiyaçlarını kimseye rant kapısı olmasına müsaade etmeden, çalışkan işinin ehli insanına sahip çıkıp, çıkar guruplarına harcatmayacak, onlarla mücadele etmeyi bileceksin.
Avlanmaya çıkan kurt tozlu havayı sever derler. Sen avcı olacaksın, sen kalkınmak adına, sana kim sahip çıkıyor ise, sen de ona sahip çıkıp, tozlu puslu havayı ortadan kaldıracaksın. Seni kullanmaya çalışıp, makamlarını kullananları görecek deşifre edip başından kovacaksın ki zarar görmeyesin, “Sıfatın ne senin ki, benimle oynayamazsın!” diyecek, insanın olsun artık…
Hasbelkader bir yerlere gelip, Kırşehirlilere hor bakan, onlara zulmedenler, kendinden başkasının fikirlerine değer vermeyenler ne yaptıklarını sanıyorlar acaba?
Bu makam ve mevkilerin kimseye kalmayacağını idrakten yoksunların Kırşehir’e ve Kırşehirlilere zarar vermesine dur denmelidir diyorum.
Yoksa Kırşehir her geçen gün kan kaybetmeye, insanları üreten değil, tüketen olmaya devam edecek. Bundan en büyük zararı da Kırşehir'imiz ve ülkemiz olacaktır.
Kırşehir kan kaybederken, hiçbir alanda gelişip kalkınamazken sorumluların da artık bir şeyler yapma zamanının çoktan geçtiğini idrak etmelerini diliyorum.