Almanya’dan geleli birkaç ay oldu. Memleketim Kırşehir’in ekmeğini yiyip, suyunu içiyor ve havasını alıyorum.
Canım ülkem, canım memleketim. Burnumda tüter hep…
Keşke bazı yanlışlıklar olmasa, ülkemin ve ilimin sorunları çözümlense. Hizmet ve yatırımlar doğru ve yerine yapılsa. Ama bu demek ki çok zor oluyor ki kişiye göre de yapılıyor!
Açık rejimlerde idarecilerin beyanatları güvenilir ve gerçek olmalı. Eğer yalan ve yanlış beyanatlar fark edilirse bunun hesabını halk sandıkta o partiye ödetir.
Türkiye’yi 19 senedir idare eden bir siyasi parti ve Cumhurbaşkanlığı idare sistemiyle TBMM’yi devre dışı bırakarak sadece tek kişinin dediği dedik politikasıyla yola devam edilirse bunun sıkıntısını millet ve vatan çeker ve nitekim de çekiyoruz.
Son yıllarda Türkiye’nin her olumsuz gidişatının sorumlusu olarak şu an iktidarda bulunan siyasi parti gösteriliyor. Tabi bu doğaldır. Çünkü 19 yıldır ülke yönetimi onların elinde.
Son Karadeniz’de bir beldenin sular altında kalmasını partilerin çavuş ahbap ilişkileriyle şehir planının değiştirilerek dere ağzını yapılaşmaya açıp suyun yolunu değiştirerek doğanın yapısına bilinçsizce imar planına müdahalenin neticesidir.
İşte Kırşehir’de yapılan Kent Park’ın aynı Dereköy gibi rant hesabıyla yapılanması, aynı felaketin şehrimizde de olma ihtimali olmayacağı anlamına gelmez. Çuğun Barajı’nın yukarlarda gelecek taşkınları bloke etmesi yetmeyebilir.
Ayrıca yapılan çok büyük havuzları dolduracak suyun olmayışı ve su akışının yavaş olması dolaysıyla sivri ve kara sineklerin üreyebileceği bir ortamda yaratılmış oldu ve bu hususta şikâyetler var.
Türkiye’de her sandalyeye oturan seçilmişlerin, isteklilerin isteklerine göre, şehir planı değiştirmesi, belki kendisinin göremeyeceği nemaların naletlisi olarak anılacaktır.
Türkiye, Ortadoğu halkı olmaktan bir türlü kurtulamıyor ne yazık ki. Problemlerin değişik gündemlerle üstü örtülmeye çalışılsa da durum ortada. Her ay veya her birkaç gün içerisinde halkı meraklandıracak siyasi söylemlerle vakit geçirerek yeni gündemler yaratmak ve her seçimin hemen ertesinde yeni bir seçim atmosferine ortamı sokmak, hemi ekonomiye zarar verdiği gibi hamide yatırımcıyı şüpheye düşürerek var olan işsizliğe yeni işçisizler katarak yasam kalitesini daha aşağılara iten yine siyasilerin bilinçsiz nutuklarıdır.
Bazı olumsuzluklara rağmen, arada bir sevindirici haberler bizleri heyecanlandırmıyor değil. Karadeniz’de tatmin edici olmasa da, bu bir başlangıçtır inşallah, gerisi ve daha büyüğü gelir ümidiyle bir haftayı bayram havasıyla geçirdik. 320 milyar m3 olduğu söylenen rezerve Türkiye’nin ihtiyacını ancak beş veya altı yıl karşılayacağı söylense de buda bir kazanımdır.
Fakat Türkiye ekonomisine yardımı bu gazin en az on sene gibi uzun bir zaman sonra yarar sağlayacağı düşünülünce, havalara girmeye gerek yok gibi.
Çıkarılması pahalı ve zor olsa da Türk mühendislerinin bunu başaracağına şüphe yok. Yalnız yersiz hava atmak yarar yerine zarar getireceği de unutulmamalı. Enerji ihtiyacının Yüzde 70’ini ithal eden, ihracatında yüzde 60’ını da ithal malları işleyerek ki (bunun büyük bir kısmı fason olarak üretilen sipariş mallardır ve kar oranı fazla yüksek değildir) cari açığı kapatmak hayal ürünüdür. Ama bütün engellemeler ve önü kesilmeye çalışılan Türkiye yine de büyümeye devam edecektir, buna mecburdur.