Bu yazıyı kaleme aldığım 12 Mart Salı günü İstiklal Marşımızın kabul günüdür. 98 sene önce bu gün Mehmet Akif Ersoy' un dediği gibi "ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLAL MARŞI YAZDIRMASIN" Türk Milletinin, Türk Devletinin bölünmez bütünlüğüne kast eden ve edecek iç ve dış düşmanların amaçlarına ulaşamayarak kazdıkları kuyuya kendilerinin düşmelerini temenni ediyor, İstiklal Marşımızın Şairi M. Akif Ersoy' la birlikte tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor "NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE" diyorum.
Mahalli İdareler seçimlerine kısa bir süre kaldı. Kırşehir'de aday olarak meydana çıkan Belediye Başkan Adayları, Encümen Adayları, İl Genel Meclisi Adayları, muhtar adayları kendi çapında çalışıyorlar, yapacaklarını anlatıyorlar, hepsi ben daha çok çalışır, daha çok hizmet yaparım diyor. Anadolu tabiriyle" yoğurdum ekşi" diyen yok.
Ama Kırşehir'in geçmişine baktığımızda siyasi iktidarlar tarafından göz ardı edilen bir Kırşehir görürüz. Hem de öylesine görürüz ki iktidar partisine oy vermediği için ilçe yapılan, ilçeleri elinden alınarak başka illere verilen Kırşehir'i görürüz.
Kırşehir geçmişten günümüze iktidarlar tarafından dışlanmış, göz ardı edilmiş şehirdir. Tabiri yerindeyse Kırşehir kendisi küçük, derdi büyük demokrasi gazisi bir şehirdir. Belediye hizmetleri dışında Kırşehir'e işsizliği azaltacak, göçü durduracak, ekonomisini kalkındıracak yatırımların gelmediğini görürüz. Tabi sürekli belirttiğim eski kamu binaların ve okulların yıkılarak yenilerinin yapılmasını hizmetten sayarsanız hizmet aldık.
Oysa Kırşehir'in sanayiyi, ekonomiyi canlandıracak hizmetlere ihtiyacı var, bunların gelmediğini gören Kırşehir insanı düşünceli, yorgun, durgun, stresli, üzgün.Herkes çocuklarının geleceğinden endişeli. Üniversiteyi bitirip, iş bulamayanlar terk ediyor Kırşehir'i, Lise ve alt okul mezunları Petlas'ta iş bulabiliyorlarsa çalışıyorlar, bulamıyorlarsa onlarda terk ediyorlar Kırşehir'i, hal böyle olunca Kırşehir göç veriyor, nüfusu azalıyor, siyasi güç kaybediyor.
Neden terk etmesinler ki Kırşehir'i herkes evine götüreceği ekmeğin, kaynayacak tencerenin, büyüyen, okuyan çocuğunun geleceğinin derdin de.
Turist gelmez, kimseler, gezmez, görmez olmuş memleketimi. Üzerinde kara bulutlar dolaşıyor, insanlar mutsuz, neşesiz, endişeli. Dar yollar, olmayan sanayi, işsizlik sıkıntıya sokmuş Kırşehir insanını. Duman almış dağların eteklerini, dağlarda eski dağlar değil, üzerinde çiğdem çıkmıyor, otlar bitmiyor, kuşlar uçmuyor, hayvanlar yayılmıyor. Ankara ile Kayseri arasına sıkışan Kırşehir bunalmış, daralmış, rahatlatacak bir el, huzura kavuşturacak yiğitler bekliyor, sanayi bekliyor, iş bekliyor, aş bekliyor, yatırım bekliyor, elinden alınan ilçelerinin geri alınarak itibarının iade edilmesini, memleketine sahip çıkılmasını bekliyor. Ancak herkes kendi aleminde, kendi derdinde.
Kırşehir’in sorunlarını gündeme getirince kendilerini pazarda satılan hıyar gibi nimetten sayıp, elinden hayır şer gelmeyen, uyuz, mızmız muhteremlerin karşınıza geçerek “sana ne Kırşehir’den, Kırşehir’i sen mi kurtaracaksın, senin üzerine vazife mi?” gibi gülünç, basiretsiz, sözleri de içimizi yakan ayrı bir konu.
Kırşehir’de doğmuş, Kırşehir’de yaşayan Kırşehir’i terk etmeyen, acısını yaşamış, çilesini çekmiş, Kırşehir sevdalısı olarak elimden fazla bir şey gelmiyor, sadece yazıyorum, yazdığımı da benden başka kimseler okumuyor. Karşıma çıkıp bugün yazını okudum çok beğendim veya beğenmedim diyen bir Allah'ın kuluna denk gelmedim.
Bizler gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”de her şeyi göze alarak söylenenleri duymazdan gelerek Kırşehir'in sorunlarını gündeme getirerek yetkili makamların harekete geçmeleri için Kırşehir'e yatırımların gelmesi, beyin göçünün durması. İşsizliğin azalması yetkili makamlara seslenirken maalesef son yıllarda Kırşehir' de siyasi fikirlerden, “benim partimden olan-olmayan” gibi ayrışmalar ayyuka çıktı dersek yanlış söylemiş olmayız.
Bu gidişat iyi değil. Herkes ayrımcı oldu, A partisinden olan B partisinden olana selam vermez oldu. Gazeteler siyasi partilerin, adaylarının haberlerini yaptıklarında siyasiler ve adaylar "Neden karşı partinin ve adayın haberlerini yapıyorsunuz?" diyerek tepki gösterir oldular, gazetecilere yüz ekşitmeye selam vermemeye başladılar. Gazetelerin amacı haber yapmak, vatandaşı bilgilendirmek ve doğruları yazmaktır. Bu gazetelerde çalışarak ekmek yiyen onlarca kişi çalışmaktadır, bunların maaşlarını, giderlerini karşılamak ve gazete sahiplerinin ailelerinin geçimini temin edebilmesi için bu çarkın dönmesi gerek, dönmesi içinde insanların haysiyet ve şerefine dokunmadan, iftira atmadan, yalan haber yapmadan vatandaşı bilgilendirmek haberdar etmek için doğru olan bilgilere gazetelerde yer vermek gerekiyor.
Anadolu'nun ortasında Türk örf, adet ve kültürünün yaşandığını iddia ettiğimiz Kırşehir'de ne oldu bizlere?
Ne oldu da bu kadar ayrıştık, birbirimize selam vermez olduk anlamış değilim.
Acaba Sultan Süleyman'a kalmayan dünya da bizler kazık çakarak kalıcı olmanın hesabını mı yapıyoruz?
Oysa Kırşehir medeniyete beşiklik etmiş, Osmanlı İmparatorluğunun kurulmasına öncülük etmiş, İslamiyet’in yayılmasında, Anadolu'nun Türklere yurt olmasında önemli rol oynamıştır. Dünyaya mal olmuş Ahilik teşkilatı Kırşehir'de kurulmuştur. Türkçe ilk üç eserin Kırşehir’de yazılması münasebetiyle Türk Dilinin Başkenti unvanını almış, Dünyada ilk uzay araştırmaları çalışmaları Kırşehir’de Cacabey Medresesinde başlamış, Şeyh Edebali, Dursun Fakıh, Yunus Emre, Ahi Evran, Aşıkpaşa, Cacabey, Hacı Bektaş’ı Veli gibi çok sayıda sevgi, hoşgörü, ilim, irfan sahibi alimleri bağrından çıkarmış şehirdir.
Kim hangi siyasi görüşteyse seçim günü sandığa giderek oyunu vermeli ve her şey orada bitmeli. Sonrasında herkes birbirleriyle selamlaşmalı, konuşmalı, anlayışlı olmalı, hoş görüşlü olmalı, iyi ve kötü günde yanında olmalıdır. Gazeteler her siyasi görüşe ve adaya eşit mesafede durarak haber yapmalı bundan kimseler rahatsız olmamalıdır.
Aslında bizim ülke olarak seçim sistemini baştan aşağı gözden geçirmeli, ülkede milyonlarca aç, susuz, işsiz varken, başında tüy bitmemiş yetimin hakkı olan devletin paralarını israf etmemeliyiz.
Acaba geçmişte sevgi ve hoşgörü tohumlarının ekildiği Kırşehir'de biz neden hoşgörümüzü kaybettik anlayamıyorum. Bu toprak Yunus Emre'nin, Ahi Evran'ın, Aşıkpaşa'nın, Cacabey'in, Şeyh Edebali'nin, Hacı Bektaşi Veli'nin doğup büyüdüğü sevgi ve hoşgörü toprakları değil mi?