Kırşehir günden güne yozlaşıyor, insanlar birbirine karşı yabancılaşıyor, Kırşehir’i gönülden ve karşılıksız sevenlerin sayısı giderek düşüyor ne yazık ki!..
Her şey menfaat olmuş, sevgi ve saygı ortadan kaybolmuş durumda…
Bundan elem duyuyor, üzülüyorum tabi.
“Biz neden bu hale geldik?” diye kafa yoran var mı bilmiyorum, ama ben buna kafa yoruyorum nedense…
“Tarih ve kültür şehri Kırşehir” diye övündüğümüz, ancak tarihimizin ve kültürümüzün gereklerini yerine getirmekten geri durduğumuz Kırşehir böyle mi olmalı, böyle mi olacaktı?
Çevremizdeki iller nedense Kırşehir’den her alanda daha gelişirken, biz yerimizde sayıyoruz ne yazık ki! Buna üzülmemek elde değil.
Bu ilde yaşayan, doğduğu yer neresi olursa olsun kendisini Kırşehirli gören herkes bu ile sahip çıkmalı, tarihini, kültürünü iyi öğrenmeli ve gereğini yerine getirmeli diye düşünüyorum.
Dün şöyle bir baktım da, gözlerim Kırşehir’in orta yerinde kavaklıklar, böğürtlenler arasında kıvrıla kıvrıla akan, berrak sularına girip yüzmeyi öğrendiğimiz İkizarası’nı…
Nerede Çuğun’dan çıkıp Kızılcaköy, Özbağ, Silahşör, Çaydeğirmeni, Karabacak, İkizarası’na doğru gürül gürül akıp giden, çevresindeki bağlara, bahçelere hayat veren Kılıçözü Irmağı?
Aradım durdum, boşu boşuna…
Ne oldu Şalgösteren’den, Büngüldek’ten çıkıp Avgun Deresiyle Hızırağa’ya doğru akıp giden Kılıçözü?
Ne oldu Ökse’ye, Selgâh’ı sulayıp, Dinekbağı’na doğru akıp giden sularımız?
Ne oldu eski meravlara?
Ne oldu bağlı, bahçeli güzellikler içindeki Kırşehir’e?
Çöplüğe dönmüş Kılıçözü! Bir anlamda kaderine terk edilmiş. Mevsimini yitirmiş denizler gibiydi, sessiz sakin…
Kırşehir Belediyesi’nin milyonlarca lira harcayarak yaptığı ve Kırşehir’in eski doğal güzelliğini bozan, yeni adı Kent Park olan Kılıçözü Irmağının suyuna baktıkça üzülüyorum.
Kılıçözü’ne baktıkça eskileri hatırlıyor, hüzünler içinde geçip giden yılları anımsıyor, hayıflanıyorum.
Kırşehir’i sevenler, Kırşehir için elini taşın altına koyup yatırım yapan, bu memlekete hizmet ve yatırım getirmek için kıvranan kaç kişi var bilemiyorum.
Artık Kırşehir’de yaşamak yerine başka illere göçmeyi tercih edenlerin sayısının her geçen gün arttığı günlerden geçiyoruz.
Yüreğinde Kırşehir sevgisi dolu dolu hemşehrilerimiz ne acı ki şu veya bu nedenle baba yurtlarından kopup başka illere göçse de Kırşehir sevgisini hala yüreklerinde hissedenler de olduğu bir gerçektir.
Cumhuriyetin ilk yıllarında görev yapan, eski bedestenleri yıktırıp bugünkü Yeni Çarşı’yı yaptıran Vali Mithat Saylam’dan sonra göreve gelen, soyadını Atatürk’ün Baranlı Dağlarından esinlenerek verdiği, 1939-1945 yılları arasında Kırşehir’de Vali olarak görev yapan, Yerköy-Çiçekdağı-Kırşehir yolunu açtıran Niğdeli Bekir Sami Baran’ın Kırşehir’de doğan çocuklarından olan eski Sağlık Bakanı Doğan Baran’ın kız kardeşi Avukat Ayhan Baran’ın Kırşehir’le ilgili yazdığı bir mektubunu burada siz okurlarımla bir kere daha paylaşmak istiyorum.
Babası Vali Bekir Sami Baran’ın Kırşehir’de görev yaparken, bugün yıkılıp yerine park yapılan eski Gazi İlkokulu’nda okuduktan sonra Amerika’ya gidip hukuk eğitimi alan Ayhan Baran’ın Kırşehir sevgisini anlatan, 46 yıl önce 17 Şubat 1973 tarihli Dursun Yastıman ağabeyimizin “Kırşehir” Gazetesi’nde de yayınlanan bu güzel mektup şöyle:
“Ayrılalı yıllar geçti aradan. Hasret tüten yıllar. Sen gene yemyeşilsin orada Kırşehir, Kırşehir’im... Hayal şehrisin gözlerimde şimdi sen. Seni andıkça tazelenir çocukluk hatıralarım.
Geçen günler bir daha gelmeyecek diye ağlarım, hep ağlarım. Çağlayan sularında sende geçen o çocukluk günlerim bestelense. Mazinin koynunda hatıralanan günlerim dile gelip seslense. Dinlemek istiyorum o günlerin sesini, koklamak istiyorum sende geçen devremin gül kokan nefesini kendimi unuturcasına...
Alevli mısralarla şiirler dizdim sana. Gözyaşımla yüklü bulutları gönderdim semalarına, masallar yazdım sana. Toprağının her zerresi bir hatıramı gizler, neşe, sevinç, kahkaha dolu günlerimin hatıralarını. Şimdi ben onlara da hasretim Kırşehirim sana olduğu gibi. Gözlerim nemleniyor hep düşündükçe seni. Bir daha görmek istemem amma gene de Kırşehir’im seni. Sen de eski Kırşehir’sin, belki daha da güzeli.
Altı yıl bağrında büyüttüğün çocukluğumun kahramanı şimdi ben değilim. Yıllardır gözlerimden süzülüp akan yaştın. Yıllar var ki kararan ruhumda destanlaştın. Tabiatın en güzel renkleriyle süslenen çocukluk günlerim sende izlendikçe unutamam seni Kırşehir’im. Amma bir daha ayak basamam bağrına. Görürsem yemyeşil yüzünü eğer belki de içlenirim. Dayanmaz olsa da kalbim senin ayrılığına gene de ayak basamam topraklarına. Deşilir yaralarım görürsem çocukluğumun geçtiği yerlerden başkalarına gelip geçtiğini...
Kırşehir, güzel Kırşehir’im... Hasretin açıldıkça kalbime kanat kanat seni bilsen ne kadar özlerim. Senin bağrında çocukluğumu yaşarken ne şirin görününmüş gözlerime kâinat. Kuşlar bile senin ülkenden geçerken başka türlü cıvıldaşırlarmış. Bahar bile başka türlü açarmış topraklarında. Öylesini görmedim bir daha Kırşehir’im, görmedim öyle baharlar bir daha.. Koklamadım bağrından açan çiçekler gibisini. Akşam olunca gene yayılıyor mu dümdümlerin iç bayıltıcı kokusu kırlarına! Ağustos böcekleri gene türkülerini yakıyorlar mı sana! Ayak basmak istemiyorum topraklarına amma içimi dolduruyor seni görmeden ölmek korkusu Kırşehir’im... Bütün yıldızları toplardı göklerin. Pırıl pırıl parlıyordun gecelerinde bile. Sen ne kadar güzelmişsin Kırşehir’im... Bilememişim bağrında yaşadığım günlerde bunu. Seni meğer doya doya seyredememişim. Dağlanıyor yüreğim şimdi seni andıkça. Ağlanıyor halime senden uzak kaldıkça.
Ben görmeyeli olmuşsun Anadolu’nun türküsü Kırşehir’im. Besteleniyorsun günden güne sazlarda. İçim parçalanıyor duydukça seni başka dillerden. Medet umuyorum göğsümü serinletsin diye esen yellerden. İşte taptaze, renk renk serildin gözlerimin önüne gene sen. Tatlı bir rüzgâr oldun şimdi ruhumda esen.
Neler yazsam sana azdır Kırşehir’im. Anlatamam bir türlü. Sana hasret kalışıma mı yansam, bir daha dönmeyecek olan çocukluk günlerime mi yansam! Bir rüzgâr gibi esip geçti ömrümden.
Ve bana ondan geri kalanlar bu unutulmayan hatıralar. Onlar da senin bağrında izlendi, onlar da senin bağrında gizlendi Kırşehir’im. İşte onun içindir ki seni bu kadar çok severim..
Selâm sana Kırşehir’im. Selâm zümrüt bağlarına. Selâm sana Kırşehir’im, selâm sana kucak kucak. Selâm senin geceleri dümdüm kokan dağlarına...”
İşte Kırşehir sevgisi böyle bir şey işte…