31 Mart 2019 tarihinde yapılacak mahalli idareler seçimleri nedeniyle ülkemiz genelinde olduğu gibi gündem Kırşehir'de de yoğun ve hızlı akıyor. Biz gazeteciler için bayağı malzeme var. Lakin yazılarımda siyasilerden, siyasetten uzak durmaya, yazmamaya özen gösteriyorum.
Nedenine gelince siyasi ayrışmanın en üst seviyesinin yaşandığı, sağcı ve solcuların birbirlerine selam vermedikleri, konuşmadıkları, kavga ettikleri 12 Eylül 1980 ihtilali öncesi aklıma gelmektedir. Çok şükür bugün bir kavga ortamı yok, ama ne acıdır ki büyük bir ayrışmanın içerisine girdiğimizi de kabul etmek gerekir.
Bunun örneklerini Kırşehir'de çok rahat görebilmekteyiz, İnsanlar siyaset uğruna, senden benden, sizden bizden gibi ayrımcılık yapmaya ve birbirlerine selam vermemeye başladılar. Köşe yazılarında dahi bir siyasi adayı gündeme getirdiğimizde, diğer adaylar yüzlerini ekşitiyorlar. Bu nedenle siyasi konulara girmek istemiyorum.
Neme lazım zaten yeterince düşman sahibiyiz.
Bugün konum farklı idi. Kırşehirli olmadığı halde Kırşehir cadde ve sokaklarında elinde leptop, boynunda çantayla “şairim!” diye gezen, ancak KIY-ŞAD'ın dahi üyeliğini düşürdüğü arasına almadığı bir kişiden, özellikle üç kurumu mesken tutan, devlet dairesi olmasına rağmen bu kurumların kadrolu personeli gibi hareket ederek oralardan çıkmayan programlar organize eden, çektirdiği resimleri sosyal medyada paylaşan kendi menfaatleri uğruna Kırşehir'e mal olmuş, Kırşehir' in yetiştirdiği insanlar hakkında her türlü yalanı söyleyebilen, iftira atan, kendisini Kırşehir ve Kırşehir insanından üstün ve ayrıcalıklı gören, Necip Fazıl Kısakürek'le amca çocukları olduğu gibi komik ve gülünç söylemler kullanan, hani karnının doyduğu sofradan kalktıktan sonra, aynı sofrada yemek yediği insanlara düşman olan sözünde olduğu gibi işine geldiği insanları yıllardır ayrılmaz dost, bacım, kardeşim olarak tanıtan, işi bittiği zaman yıllardır dostum dediği insanların arkasından her türlü hakareti eden utanmasa Mehmet Akif Ersoy'la teyze çocukları olduklarını söylemekten kaçınmayacak olan bir zattan bahsederek ilgili makamlara seslenecektim, ama bu yazıya başlamadan önce Bursa'dan aldığım bir haber beni başka şekilde yazı yazmaya yöneltti.
Yalnız bu satırlarda bazı kurum müdürlerine bahsettiğim kişinin sürekli yanınızda ne işi var sorusunu soruyorum. Tamam birbirinizi tanırsınız, seversiniz arada bir çay içer, sohbet edersiniz. Ama sürekli kurumları beklemesine programlar düzenlemesine izin vermek, birlikte resim çektirerek sosyal medyada paylaşmanın amacı nedir diyorum.
Bana kalırsa bu zatı Kırşehir'e sokmamak Kırşehir'e ve Kırşehir insanına yapılacak en büyük iyilik olacaktır.
Bu yazımdan sonra söz konusu zatın aynı kurumları mesken tutmaya devam etmesi halinde ilgili kurumların adlarını yazmaktan ve yetkili makamlara vermekten kaçınmayacağımın bilinmesini isterim. Günah benden gitti.
Bu yazıyı kaleme almadan önce Bursa'dan güzel, sevinçli ancak bir o kadar da duygulu, hüzünlü ve vefalı bir haber aldım.
Mahalleden çocukluk ve liseden sınıf arkadaşım olan kardeşim Tuncer Yılmaz'ın polis oğlu Hayrettin Yılmaz 23 Ekim 2018 tarihinde görevi başında iken elim bir kaza sonucu şehit olmuştu.
İşte can dostum, kardeşim Tuncer Yılmaz'ın şehit polis oğlu Hayrettin Yılmaz'ın adının Bursa Büyükşehir Belediyesi ile İl Emniyet Müdürlüğü arasında imzalanan protokolle Bursa Odunluk Mahallesi’nde Milli Emlak’a ait yaklaşık 18 dönüm alana Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılacak plan değişikliğinin ardından asayiş ve tüm motorlu ekiplerin konuşlandırılacağını, bölgede yapılacak yeni düzenlemelerle Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından bu bölgeye 200 metrekare kapalı alana sahip çok amaçlı bir toplantı salonu yapılacağını ve bu toplantı salonuna 23 Ekim 2018 tarihinde görevi başındayken elim bir kaza sonucunda şehit olan can kardeşim Tuncer Yılmaz'ın oğlu, şehit polis memuru Hayrettin Yılmaz’ın ismi verileceğini internetten Bursa Gazetelerine girdiğimde öğrendim. Sonra kardeşim Tuncer Yılmaz'ı arayarak okuduğum haberin doğruluk derecesini sordum. “Evet doğru, şu an Bursa'dayım İl Emniyet Müdürlüğü ve Bursa Büyükşehir Belediyesinin kendi aralarında imzaladıkları protokole davet edilerek bizzat şahit oldum” diyerek doğruladı.
Bursa bir ahde vefa örneği göstererek şehidimize sahip çıkıyor, adını bir toplantı salonuna vererek ölümsüzleştiriyor.
Bursa Büyükşehir Belediyesi ile İl Emniyet Müdürlüğünün yapmış oldukları bu anlamlı jestle Kırşehir'e şehidimize sahip çıkmamız ve isminin Kırşehir'de faaliyet gösteren okullara, kurumlara veya ağız diş sağlığı hastanesi gibi kamu binalarına verilerek ölümsüzleştirmemiz yönünde mesaj vermektedir.
Biz de Kırşehirliler olarak, Sayın Valimiz, Belediye Başkanımız, siyasilerimiz, milletvekillerimiz, İl Emniyet Müdürümüz ve Jandarma Alay Komutanımız öncülüğünde girişimlerde bulunarak Şehit Polis Hayrettin Yılmaz'ın adını bir kamu binasına vererek ölümsüzleştirmek için harekete geçmeliyiz.
Sadece şehit polis Hayrettin Yılmaz için değil yine İzmir'in Gaziemir ilçesinde görevi başındayken elim bir kaza sonucu şehit olan bayan polis memuru Buket Keleş'in adının da kurumlara veya kurumlarda uygun görülen alanlara verilerek şehitlerimize sahip çıkılması şehitlerimizin isimlerinin ölümsüzleştirilmesinin vefalı bir davranış olacağı düşüncesindeyim.
Bu konuda başta sayın Valimiz İbrahim Akın olmak üzere Belediye Başkanımız Yaşar Bahçeci'nin, siyasilerimizin, milletvekillerimizin ve diğer yetkililerin gereğini yapacaklarına inancımın tam olduğunu belirtmek istiyorum.
Buradan güzel bir ahde vefa örneği göstererek Kırşehirli Şehit Polis Memuru, can kardeşim Tuncer Yılmaz'ın oğlu Hayrettin Yılmaz'ın adının kamu binasında bir toplantı salonuna vererek ölümsüzleştiren Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile Bursa İl Emniyet Müdürlüğüne teşekkür ediyor, darısı Kırşehir'e diyorum.