Askerlik onurlu, gururlu her Türk gencinin vazgeçilmez sevdası ve vazifelerindendir. Gençlerimiz yirmi yaşına geldiğinde askere giderek vatan bekçileri olurlar.

Askerlik onurlu, gururlu her Türk gencinin vazgeçilmez sevdası ve vazifelerindendir. Gençlerimiz yirmi yaşına geldiğinde askere giderek vatan bekçileri olurlar. Anadolu insanı için asker ocağı peygamber ocağıdır, en kutsal ocaktır. Bu ocaktan her yiğit geçmek zorundadır. Anadolu’da peygamber ocağı olan bu ocaktan geçmeyeni, askerliğini yapmayanı adam yerine koymazlar, kız vermezler, kızlarda askerlikten kaçanlarla evlenmeyi kabul etmez sen önce askerliğini yap, adam ol, vatana, millete hayrın olsun, vatanına, milletine hayrı olmayanın eşine, çocuğuna faydası olmaz derlerdi.
Kırşehir’de gençlerimizin büyük bir sevinçle, heyecanla, gururla askere gittiklerine şahit olurduk. Anneler, babalar Allah’ım bize bu günleri gösterdiğin, evladımıza peygamber ocağını nasip ettiğin için şükürler olsun diyerek Allah’a dua ederler ve darısı diğer yavrularımıza derlerdi.
Anadolu’da “gitsin ailesine çocuklarına kurban olsun” diye gelin olan kızlara kına yakılırdı. Allah’a kurban olsun diye koçlara kına yakılırdı, vatana kurban olsun diye askere giden yiğitlerimize kına yakılırdı.
Bundan dolayı da Anadolu’da olduğu gibi Kırşehir’de, Kaman’da, Mucur’da, Çiçekdağ’ında, diğer ilçe ve köylerimizde askere gidecek delikanlının saçına vatana kurban olsun diyerek kına yakarlardı. Komşular, eş, dost ve akrabalar yemeğe davet ederler, ceplerine harçlık koyarak helallaşırlardı. Anne ve babalar davulla, zurnayla, halayla, çifte telliyle, güle oynaya gönderirlerdi evlatlarını askere. Halen de Anadolu’da, Anadolu’nun ortasındaki Kırşehir’de bu şerefli anlayış devam etmektedir.
Türk Silahlı Kuvvetlerinin Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bölünmezliği, bekası ve bağımsızlığı için Afrin’de terör örgütlerine karşı taarruza geçmesinin üzerinden bir ay geçti. Şimdiye kadar otuz bir askerimiz şehit oldu, yüzlerce askerimiz yaralandı.
Otuz bir şehit içerisinde Kırşehirli Uzman Çavuş Koray Karaca’yı şehit verdik, bir de gazimiz var biliyorduk, biliyorduk diyorum çünkü bu yazıyı akşam yazmaya başladığım sırada kendisinden çok şeyler öğrendiğim Kırşehir’de gazeteciliğin ve matbaacılığın kurucularından “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin köşe yazarlarından merhum Ertuğrul Ersan ağabeyimizin torunu Gıda Mühendisi Gözde Ersan beni arayarak Afrin’deki operasyonlarda eşinin halasının oğlu Çiçekdağlı Üsteğmen Özgür Ocak’ın sağ bacağını kaybettiğini ve Ankara GATA’da tedavi edildiğini, hafta sonunda eşiyle birlikte Ankara GATA’ya gittiklerini söylemesiyle ikinci gazimizin olduğunu öğrenmiş oldum.
Askerlik önceden ülkemizin sınırlarının korunması, gelebilecek herhangi bir tehdide karşı vatan topraklarını savunulması için zengin-fakir fark etmeksizin her kesimden yiğitlerin yaptığı kutsal bir görevdi. Maalesef askerlik son yıllarda kutsal ocak olmaktan, peygamber ocağı olmaktan çıkarak zengin çocuklarının çürük, raporu alarak, para yatırarak ellerini suya sabuna değmeden yaptıkları, Anadolu da ayağında ayakkabısı, yiyecek lokması, evinin çatısı, doğru dürüst işi olmayan fakir insanların çocuklarının yaptığı bir ocak haline geldi.
Yıllardır terör belası nedeniyle on binlerce şehit verdik. Şimdi Türkiye’nin bekası için girdiğimiz Afrin’den her gün şehit haberleri geliyor.
Şimdi o şehit evlerini, anneleri, babaları, eşleri, çocukları düşünüyorum, ocak yanmış, ışık sönmüş, direk devrilmiş, annesinin, babasının umudu, geleceği evladı şehit olmuş, yüreklerine kor ateşler düşmüş. Artık şehit evlerine bayram hiç uğramayacak. O ananın, babanın, eşin, bebenin kalbindeki acı hiç dinmeyecek, o kor ateş hiç sönmeyecek. Ama dışarıda yaşam devam edecek. Her zaman olduğu gibi ateş yine düştüğü yeri yakacak sonra birileri çıkacak "şehitler ölmez, vatan bölünmez” nidaları atacak.
Kim demiş şehitler ölmez diye. Hiç kimse bana kızmasın, şehitler ölüyor, yokluklar içerisinde yetim ve öksüz büyüyen yiğitlerimiz bayramda annesinin, babasının elini öpüp harçlık almaya gelemeyecek, evlenemeyecek, çocuk sahibi olamayacak, ömrünün baharında toprak olacak ve bu acıyı hiç kimse anlayamayacak.
Ancak, nedense, ne hikmetse şehit olanlar fakir ailelerin çocukları. Siz hiç villalardan, deniz kenarlarından, sosyetelerden, zenginlerden, iş adamalarından çocuğu şehit olanı gördünüz mü, duydunuz mu? Basıyorlar parayı alıyorlar çürük raporunu, veriyorlar parayı yapıyorlar askerliği bedelli.
Siz hiç elinde çanta, gözünde gözlük, son model arabası olan, şoförü, koruması, hizmetçisi olan ensesi kalın bir zenginin, iş adamının, sosyetenin şehit olan çocuğu için vatan sağ olsun dediğini veya yaşı yetmişe gelmiş, günlerde, konken ve kumar masalarında, eğlence merkezlerinde gezen eti, budu sarkmış süslü kadınların, boyalı yumurtaların şehit evladının arkasından ağladığına, ağıtlar yaktığına şahit oldunuz mu?
Hayır olmadınız. Neden olmadınız ? yukarıda dedim ya enseleri kalın diye. Paraları sağ olsun. Onların zevki sefa içerisinde yaşamaları için Anadolu’nun fakir çocuklarının şehit olmaları gerekiyor.
Kısaca fakire şehit olmak, zengine sefa sürmek bir Türkiye gerçeği oldu.