“Şeddeli” kelimesini ilk defa CHP Grup Başkanvekilinin konuşmasında duydum. CHP Grup Başkanvekili Cumhurbaşkanını eleştirirken “şeddeli faşist diktötör” tabirini kullanıyordu.

“Şeddeli” kelimesini ilk defa CHP Grup Başkanvekilinin konuşmasında duydum.
CHP Grup Başkanvekili Cumhurbaşkanını eleştirirken “şeddeli faşist diktötör” tabirini kullanıyordu.
Merak ettim. “şedde” ne demekti.
Artık internet her yerde, bir çok arama motoru var.
Şedde: Arap alfabesinde yanında konduğu harfi iki kez okutmak amacıyla kullanılan bir işaret.
Açıklayacak olursak: “eşek” kelimesi şeddeli olduğu zaman “eşşek” olarak vurgulanıyor.
CHP Grup Başkanvekili Bülent Tezcan Tekirdağ’da yaptığı konuşmada “şeddeli faşist diktatör” dediğinde “katmerli diktatör” ya da “duble diktatör” demek istiyor, ya da bu mealde kendince vurgu yapıyor.
Faşist diktatör dendiği zaman arama motorlarında “Salazar, Hitler, Mussolini, Pinochet Stalin” adı çıkıyor.
12 Eylül darbesini yapan “Kenan Evren” neydi acaba?
Şimdi bu faşist diktatör deyimini kullananlar, Ecevit’i neden yalnız bıraktılar? Binlerce aydın işkenceden geçirilirken, zindanlara atılırken, işinden gücünden atılıp perme perişan olurken o diktatöre karşı hangi eylemi yapıyorlardı acaba?
Geçelim.
Ben işin bu yönünde değilim.
Takdiri okuyucuya bırakıyorum.
Benim burada vurgulamak istediğim siyaset dili.
Siyasette düzeyli olmak, kaliteli olmak, rakibi eleştirirken büyümek, rakibi eleştirirken takdir edilmek, terbiye düzeyi ve ahlak düzeyi yüksek, zekice can alıcı eleştiriler yapabilmek.
Ben tartışmanın bu yönündeyim.
Öfkeyle ağzınızdan istemsiz sözler fırlayabilir. “Gırtlak dokuz boğum” o sözleri geri gırtlaktan içeri sokamazsınız. Sokak ağzında bu durum normal olabilir ama siyasetçi konuştuğu her sözü tartmalı, ölçüp biçip öyle söylemelidir.
Yoksa düzey düşer, yerlerde sürünür.
Peki biri “şeddeli” lafını kullanıyor, karşı taraf ne yapıyor?
O da güya cevap veriyor: “Bu lâf büyük edepsizlik, ahlaksızlık, terbiyesizliktir” diyor.
Cevap verirken siyasetin düzeyi de düşüyor. İşler hakarete varıyor.
Gene bir cevap: “Onlar geçmişlerine baksınlar.” Yani CHP’nin kuruluştan itibaren lider kadroları. Açıkça dile getirmekten her nedense imtina ediyorlar (!)
Siyasilerin halktan öğreneceği çok şey var. İnanın halk bu tür söylemleri tasvip etmiyor, kınıyor, yadırgıyor. “Oh iyi olmuş, içimiz ferahladı nasıl lafı yerine oturttu” demiyor. Muhatap siyasileri kendi terazisinde tartmaya devam ediyor.
Biliyor ki nihai hedef sandıktır.
Birey aile içinde büyür, eğitilir, kişilik kazanır. Bu kişilik arkadaş gruplarıyla gelişir, olgunlaşır. Formel eğitimle biçimlenir. Bu yapı çalıştığı iş yerinden, meslektaşlarından, medyadan etkilenir. Kişi çevresiyle, komşularıyla, ortamıyla birlikte yaşar.
Olgun kişi ortamdan etkilenir, ortamı etkiler.
Siyasetçi zaten bunun için vardır. Çevresini etkileyecektir ki; kendisini inandırsın ve kendisine inanlar oy versin. Bu oylarla o siyasetçi o kitleyi temsil etsin.
Kendisine oy verenler “siyasetin düzeyini düşürmek için elinden geleni ardına koyma koçum” diyerek kendisine oy vermiyor.
Evet, üsluba dikkat, konuşmaya dikkat, düzeye dikkat.
Türkiye’de ihtiyacımız olan yapıcı eleştiriler yapmak, düzeyli tartışmaların içinde olmaktır.
21. yüzyılda pek çok sorunla boğuşmak zorunda kalan Türkiye için beklenen bir siyasetçi üslubu ve düzeyine tüm siyasetçilerin dikkat etmesi dileği ile bitiriyorum.
01.11.2017