İslam dininde çok önemli merhamet ve israfın önlenmesi, aynı zamanda fakir ve açların halinde anlama bakımında Allah’ın şart koyduğu ramazan ayı bitmek üzere. Başka İslam ülkelerinde Ramazan ayı nasıl geçer ve ne gibi etkinlikler yaşanır bilmiyorum. Memleketimizde ramazan ayı adeta bir vurgun ve soygun ayına dönüşmüş durumda.
Geçen yıl seçimlerin Ramazan ayına denk gelmesi nedeniyle Kırşehir’in Cacabey Meydanı’na kurulan sabit iftar çadırı yetmezmiş gibi bir de mahallelere kurulmuştu. Bu da yetmez lüks ve şatafatlı yerlerde birbirlerine iftar vermeyi de unutmayan vardı. Hele bu iftarlar devlet ya da birilerinin kesesinden çıkıyorsa tadına doyulmuyor herhalde!
Bu yıl seçim olmadığı için midir, yoksa Kırşehir Belediyesi tasarrufa gittiği için midir nedir sabit iftar çadırı kurmadı. İyi de etti. Çünkü gerçek ihtilaç sahipleri buralarda iftar yapmıyor ki. Hep aynı kişilere verilen iftar yemeklerine yapılan harcamalar yerine fakir ve yardıma muhtaç insanlara gıda yardımı olarak değerlendirilmesi daha hayırlı diye düşünüyorum.
Bayramın olmazsa olmazı şeker ve şekerli ikram mamullerinin, bir önceki yıllara göre hayli pahalı olduğunu söylüyorlar pazara çıkanlar. Türkiye’ye gelince dini siyasi amaçla kullanılmasına 1950’lerden sonra çok yoğun olarak kullanılmaya başladığını biliyoruz. Bunu açık ve alenen siyasetçilerde olduğu gibi, gizli gizli el altında kullananları da gördü bu ülke.
Ayet satarak köşe olanları görmek pek de zor değil, cennet gömlekleri satanlar, hazır Yasin satanlar yine bu ülkenin insanları, alan memnun satan memnun fakat dinden sorumlu ve eğiticilik üstlenen Diyanetten çıt yok. İbadetin gizli olması gerekir diyebiliriz, son zamanlarda yaşananlarla bu ne kadar bağdaşıyor takdiri yüce Türk halkına bırakalım.
Son yerel seçimlerden sonra yaşananları ibretle izlemeye devam ederken, hükümet tam kadroyla İstanbul’u ablukaya alarak, sanki düşman işgalinde olan bu büyük dünya şehri İstanbul’u kurtarma gayretine düştü.
Seçim iptalinden sonra İstanbul’u her ne ve nasıl olursa olsun belediye başkanlığını biz kazanacağız diyen hükümet yetkilileri, hemen hemen her gün bir mahallede veya herhangi bir evde iftar davetine katılıyorlar.
Arkalarında yandaş basın mensuplarının kameralı ekipleriyle iftar yemeği veren, gerek partiye bağlı veya gerek özel emirlerle kurulan çadırlarda davetlilere gıptayla bakıyoruz, elit ve tuzu kuru insanlar şen şakrak bir şölen havasıyla tıka basa yiyip içiyorlar. İftar öncesinde nutuklar atılarak, adeta yemeği bir propaganda aracı ve yeri olarak kullanmak ne kadar doğru.
Karşı rakibin adayını Türk kökenli olmamakla ve İstanbul’u komşu ülkeye teslim edecekmiş gibi bir imalı konuşmayı da siyasi bir araç sanan kimselerin, yanlışlığın ne zaman farkına varacağını merakla bekliyoruz.
Çadır kenarlarında bekleyen ve artan bir dilim ekmeğe muhtaç insanların bu elit tabaka arasına girmesi, özel güvenlik ekipleri tarafından önlenir. Bu nasıl iftar, bu nasıl İslamlık ve Müslümanlık anlamak mümkün değil.
Devletin bütün imkânlarıyla propaganda yapılan ve halkın parasıyla gösteriş yapmak ve propaganda yapmak ne kadar helal ve ne kadar haram bu işlerle ilgilenenler yorumlasın.
Bürokrat konvoylarının kalabalık bir araba ve koruma görevlileriyle rahat ve emniyetli bir şekilde seyahat ederken, haydarsız (ucu ipli kalın ağaç sopa) yola çıkmayı ve makinesiz (belde ve koltuk altında taşınan ateşli silah) çarşıda gezmeyi göze alamayan vatandaşlar gıpta ve ibretle temaşaya devam ediyor.
Toplumu ve ekonomiyi ayakta tutan orta sınıfın yokluğu ile sadece alt ve üst sınıf yaratarak nasıl bir idare seçeneğini henüz kestiremeyen sayın yetkililer, toplumda nasıl koptuklarının henüz farkında bile değiller. Bütün olumsuzluklara rağmen halkın sabrı ve devlete sadakati kusursuz devam ederek ne kadar sabırlı ve saygılı olduğunu göstermiyor mu?
Sayın okuyucuların şimdiden Ramazan Bayramını candan kutlar, daha nice bayramlar görmelerini Cenabı Allah’tan dilerim.