İnsanların, ülkemizin ve tüm dünyanın başının belası KORONA oldu. Hastalığa yakalananlar ve ölümler de çığ gibi büyümekte. Şimdilik hastalığın çözümü tam olarak bulunabilmiş değil. Ancak hükümetimiz bu belayı az hasarla atlatabilmenin gayreti içinde. Bu durumda en büyük gayreti de, her bir insanın göstermesi gerekmektedir. Kırşehirimiz alınan kararlar ve tedbirler sonucu koronavirüsünden fazla etkilenmedi. İnşallah da öyle olur.
Bana bir şey olmaz demenin, ben sağlıklıyım demenin donkişotluğu doğru değil. Bir eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman’ı öldüren, Bağımsız Türkiye Partisinin Genel Başkanı Haydar Baş’ı öldüren koronanın şakası yok. Seni de, beni de, yakaladığı herkesi de öldürmekte. Başbakan da demiyor. Devlet başkanı da demiyor. Bakan demiyor. Fabrikatör demiyor. Zengin demiyor, fakir demiyor. En çok bir ay içinde ölüm gerçekleşiyor.
Hastalığın ciddiyeti anlaşıldı. Duymayan bilmeyen kalmasın diye, hükümet ve özellikle de Sağlık Bakanlığımız açıklamalarını ara vermeksizin yaptı. Üstelik medyayı da bu konuda halkın bilgilendirilmesi konusunda uyarıda bulundu. Televizyonlar, gazeteler, dergiler konuyu sahiplendi. Her biri uzman bildikleri doktorlarımızla yayınlar yapmaya başladılar. Onlar ise sanki, tıp öğrencilerine ders anlatıyor şeklinde, bildiklerini halka açıklamaya giriştiler. Sözüm hem uzmanlarımıza hem de spikerlerimizedir. Toplum psikolojisini dikkate almadan anlattırdılar ve anlattılar. Sorular sordular da sordular. İyi mi oldu?
Camilerimizin hoparlörlerinden de, hoparlöre sahip olan belediyelerimizden de hatta tüm kuruluşlarımızdan da sık sık anonslar yapıldı. Tek bir metin okundu. Çok doğru oldu. Ama televizyonlar ve uzman doktorlar bu sınavı iyi veremediler. Açıkçası kafa karıştırdılar. Bilgi kirliliği yaptılar.
Şunu bilmek zorundayız. Senin ne anlattığın elbette önemlidir. Ancak senin anlattıklarından, dinleyenlerin ne anladığı daha önemlidir. Ayrıca hükümetimiz BİLİM KURULU oluşturdu. Bu kurulda kararlar alındı. Bu kararlara kim ne kadar uydu? İşte burada sorunlar oldu. Açıklamalar, zihin karıştırmaktan başka ne kadar etkili oldu? Kolon yağ kullanmaktan ve temizlik maddeleri kullanımında rekor derecede satışlara neden oldu. Hatta yerli yersiz korunuyorum diye elini kapıya değdin. Koş elini yıka. Elini evin içindeki herhangi bir eşyaya değdin. Koş elini yıka. Yıka da yıka. Yıkamaların sonu gelmedi. Devam da ediyor.
Oysa bu konu çok hassas bir durumdu. Karar Bilim Kurulundan çıkacak Sağlık Bakanı bu kuruldan aldığı bilgileri kamuoyu ile paylaşacak. Televizyonlarda uzman sıfatıyla programlara katılanlar da bilim kurulunun aldığı ve sağlık bakanımızın açıkladığı açıklamalar doğrultusunda halkı bilgilendireceklerdi. Yanlış yapıldı. Spikerler bir taraftan kafa karıştırıcı sorularıyla, uzman doktorlar da sanki karşısında tıp öğrencileri varmış gibi anlatımlarıyla işi anlaşılmaz boyutlara getirdiler. Daha açık söyleyeyim. İşi bu durumda da ticarete döktüler.
Anlaşıldı ki korona insandan insana geçen bir hastalık. İnsanların birbirine ortalama üç metre kadar uzaklarında durmaları şarttı. İnsanların ellerini değdikleri yerlere diğer bir insanın değmemesi ve değmek durumunda kalınca da sonrasında ellerini yıkaması istenmekteydi. Çözümün en kalıcı yolu zorunlu olmadıkça insanların birbiriyle temas etmemelerine dikkat etmeleriydi. Neyse konunun uzmanı olmadığım için başka söz söylemeyeyim.
Tarih bu gibi konularda çok olaya şahittir. Bir dönem süper devletler, fakir ülkelerin su kuyularına hayvan leşleri attılar. İnsanları veba hastalığına yakalanmalarına ve kitleler halinde ölümlerine sebep oldular. Bir dönem fakir ülkelerin çobanlarına çoban kürkü hediye ettiler. Battaniyeler hediye ettiler. Battaniyeler de kürkler de çiçek hastalığı virüsleri taşıyordu. Kızılderili ve Afrikalı İnsanların milyonlarcasının çiçek hastalığından ölmelerine sebep oldular. T-2 Mikotoksin adında bir virüsü fakir ülkelerde kullandılar. Kitleler halinde ölümlere sebep oldular. Irak’ta kullanmak üzere Borulinum diye bilinen bir toksini getirdiler. Ancak kullandırmadılar. Daha sayalım mı? Veba mikrobunu insanlara bulaştırdılar. İnsanları öldürdüler. Nükleer santralları patlattırdılar. Kitleler halinde ölümlere sebep oldular. Ben söylemeyeyim. Uzmanlar görmeye çalışsınlar. Bizim ülkemizin kıyılarında Çernobil felaketi yaşandı. Seksen sonrası tüp bebek uygulamalarının asıl nedeninin bu Çernobil felaketinin neden olduğunu görsünler. Bilimsel olarak açıklasınlar.
Daha dün Türkiye’mizde kene felaketleri, Kuş Gribi Felaketleri yaşatıldığımızı da hatırlayınız. Kirli bir dünyada yaşıyoruz. Ben korana aklımızı başımıza getirir sanıyordum. Anlaşılan eski alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyeceğimiz anlaşılıyor. Acaba bu korona olayı da yukarıda anlattığım özellikte bir oyun mu?

ASIM ATABEY

EMEKLİ ÖĞRETMEN