Elazığ’da ve Malatya’da bir deprem yaşadık. Tüm vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum. Ölen vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralı vatandaşlarımıza sağlıklarına bir an evvel kavuşmalarını diliyorum.
Deprem olayının duyulması ile birlikte Hükümetimize ve Kızılay’ımıza ve Millî Savunma teşkilatımıza, Millî Emniyet teşkilatımıza ve aldığı görevini canla başla yerine getiren herkese sonsuz teşekkürler ediyorum.
Ülkemizin deprem kuşağı içinde olduğunu bilmeyen var mı?
Cevap verelim.
Sanmıyorum. Herkes depremle iç içe yaşadığımızı bilir. Zaten her on yılda bir büyük deprem olayları yaşıyoruz. Adapazarı, Gölcük, İstanbul, Manisa, Varto, Muş, Akpınar depremleri ve ana depremlerden sonra artçı depremlerle sarsılıyoruz.
Kırşehirimiz de yıllarca birinci derece deprem bölgesi içindeydi. Yakın bir zamanda ikinci derece deprem bölgesine alındı.
Birinci derece deprem bölgesi içinde olunca inşaatlar da ona göre yapılıyor, daha sağlam olduğunu düşünüyorduk. Dolayısıyla demir, çimento vs daha çok kullanılıyordu. Şimdi ne oldu bilmiyorum.
Üzülerek söylemek gerekirse ülke depremlerle sallandıkça, yerel yönetimlerimiz binalarda kat sayısını artırmaktadır. Kırık kat, elli kat ruhsatlar veriliyor. Gökyüzüne doğru inşaatlar yükseliyor. Bu tablo ülkemiz gerçekleri açısından yanlıştır. Bu yanlış yapılırken görülmedi. Şimdi dikey yükselmelere dur dendi. Yine de alınan kararlar tatmin edici değildir.
Efendiler en çok binalar üç katı geçmemelidir. Bilemediniz beş katlı binalar yapılsın denilebilir. Ama daha yüksek binalar kesinlikle yanlıştır. Bırakın depremle yıkılmayı. Günümüzde Azmair Hastalığı giderek artmaktadır. Gelecekte yangınlardan başımız derttedir.
Asıl anlatmak istediğimize gelirsem. İllerde ilçelerde ve kasabalarda inşaat iznini belediyeler verir. Vatandaş yapacağı inşaatın planını mühendisine çizdirir. Belediye bu planı kontrol eder. İnşaata başlama ruhsatını verir. Temel atmasından başlayarak her kat yapılışında belediyeden devam ruhsatı almak zorundadır. İnşaat bitince de oturma ruhsatını belediye verir. Bu uygulama belediyelerimiz de var mıdır? Evet vardır.
Elazığ ve Malatya’da yıkılan binalara bakıyoruz. Yıkılan binalar şehrin en merkezindedir. Merkezinde olması önemli değil. Şehrin neresinde olursa olsun, denetim yapılmak zorundadır. Ağladık. Sızladık. Depremin açtığı yaraları sarmaya çalıştık. Sarılıyor da. Ancak yıkılan binaların planı çizen mühendisinden binanın sahibine, belediye imar müdüründen kontrol amirine ve memuruna, devam ruhsatını verenden, oturma ruhsatını veren herkesin ve en başta belediye başkanının soruşturmaya alınması şarttır. Tüm sorumlular altına imza attıkları belgelerden sorumludur. Görevlerini kötüye kullanmışlardır.
Hiç kimse cezasız kalmamalıdır. Ellerini kollarını sallayarak aramızda gezdirilmemelidir. Savcılarımız üzerlerine düşen görevi yerine getirmelidirler. Suçlular cezasız kalmamalıdır. Uzun lafın kısası, depremle ilgili şu eksik, bu eksik demeye zülüm yoktur. Eldeki yasaları doğru dürüst uyguladığımız zaman, bugün karşılaştığımız acılar en aza indirecek yeterliliktedir.
Dikkatinizi çekiyor mu bilmem. Bir de ülkemizin acı gerçeği kaçak inşaat işlerimizdir. Vatandaş kaçak inşaat yapıyor. Kimi zaman ormanları yakıyor. Açtığı alanlara inşaatını yapıyor. Göl manzaralı, deniz manzaralı, orman manzaralı, yayla yerlerimize kaçak inşaatlar yapıyor. Şehrin göbeğinde kaçak inşaatlar yapıyor. Bir değil, onlarca kaçak inşaatlar yapılıyor. Aradan yıllar geçiyor. Aylar geçiyor. Birinin aklına esti mi aldırıyor bir yıkım kararı. Polis jandarma eşliğinde adamların evlerini başlarına yıkıyorlar.
Uzaydan bir yerin bulunduğu yeri görülüyor. Senin bahçende tarlanda ne ekili olduğunu görüyor. Sen şehrinde kasabanda yapılan kaçak inşaatı görmüyorsun. Aklına esince de geliyor. Adamın evini başına yıkıyorsun. Oldu mu bu şimdi? Olmadı. Doğru olmadı. Yapmak suçtur. Doğru. Yapanı görmemek, görevini kötüye kullanmak ta suçtur.
Demek istediğim o ki bu görevini zamanında yapmayan belediye ve belediyenin ilgili birimleri suçludur. Önce bunları cezalandır. Sonra da vatandaşı cezalandır. Yapanın da yaptıranın da yaptığı yanına kâr kalmasın.

ASIM ATABEY

EMEKLİ ÖĞRETMEN