İSTİKLAL Marşımızın yazarı Mehmet Akif Ersoy’un bir sözü var, ikiyüzlü ve riyakarlar için söylediği: “Yüzsüzdür insanoğlu kimse bilmez fendini, kime iyilik yaptıysan ondan koru kendini…”
Yine İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in sevdiğim sözü var riyakarlık üzerine…
“Riyakârlık, iki tarafı keskin bir kılıca benzer; bir tarafı karşıdaki insanı keserken, diğer tarafı da sahibini keser” diyor Cervantes…
Benim dini bilgim pek kuvvetli olmadığından internette bulduğum bir yazıda Peygamberimiz Hz. Muhammed bakın ne buyuruyor:
“Benim ümmetim artık ne güneşe tapar, ne aya tapar, ne de puta tapar. Benim ümmetim artık açık şirk koşmaz. Ümmetim adına korktuğum gizli şirktir. Gizli şirk karıncanın yürüyüşünden daha sessizdir. Gizli şirkin ilk belirtisi riyakârlıktır.”
Nisa Süresi 142. ayet: “Şu bir gerçek ki, ikiyüzlüler hileler düzerek Allah’ı aldatmaya uğraşıyorlar. Ama Allah da onları aldatıyor. Onlar namaza kalktıklarında tembel-miskin bir halde kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, onlar Allah’ı çok az hatırlarlar.”
İşte dinimiz bu konuda Müslümanları, yani bizleri uyarıyor.
Biliyorsunuzdur ikiyüzlülük ve riyakârlık günümüzde en çok gördüğümüz davranış biçimidir.
İkiyüzlülük, riyakârlık olduğu gibi görünmemek, göründüğü gibi olmamaktır.
İkiyüzlü, riyakâr ve münafıklar ne yazık ki her an yanımızdadır, içimizdedir.
Birlikte oturur, sohbet edersin, bunlar başlar birisi hakkında konuşmaya…
O şöyledir, o böyledir, o şöyle hırsız, böyle nankör, böyle sahtekâr, böyle hileci, böyle üçkâğıtçı, şöyle kazıkçı…
Ama bir süre sonra aynı arkadaşla bir dost meclisinde birlikte atıp, tuttuğumuz adamla karşılaşınca öyle yağlar çeker, öyle ballı sözler söyler ki, kulaklarınıza inanamazsınız.
Kırşehir’de böyle insanları görüyor ve tanıyorum. Bu insanlardan mümkün olduğunca uzak durmaya çalışsam da işimiz ve mesleğimiz gereği bu tip insanlarla birlikte olmak durumunda kalıyorum.
Tabi bu tiplerin benim yanımda ve Kırşehirlilerin yanında fazla itibarları yok.
Ben öyle düşünüyorum, ama yanıldığımı söyleyenler çok.
Zaman zaman bu tipler gazetemize gelirler Valiyi, milletvekillerini, Belediye Başkanını, oda başkanlarını eleştirirler, “şunu yapmıyorlar, bunu yapmıyor” derler, çalışmalarının yetersizliğinden dem vururlar, bir süre sonra bir bakmışsın Valimizin yanına giderek “baba” diye elini öperler!
İşte böyle bir ilde yaşıyoruz ne yazık ki…
Tutarsızlık, ikiyüzlülük ve riyakârlık diz boyu…
Bakın şöyle bir etrafınıza bazı sivil toplum kuruluşlarının başkan ve yöneticileri bire bir konuştuğunuzda yaşadıklarını, yaşananları, yanlışları eleştirirler, ama iş “biz bu söylediklerinizi haber yapalım mı?” dediğimizde kıvırırlar, çark ederler, “Ben söylememiş olayım, ama siz yazabilirsiniz!” derler. Yani akıllı lâfını deliye söyletir misali!
Peki bu memleketin fedaisi biz miyiz?
Biz herkesin söylediklerini yazan zabıt kâtibi miyiz?
Onlar kendi çıkar ve menfaatleri için etliye, sütlüye karışmasınlar, kendi çıkar ve menfaatleri için ona, buna takla atsınlar!
Eee biz, yani gazetemiz onunla, bununla kötü olalım öyle mi?
Elbette basın olarak Kırşehir’de yaşananları, olumsuzlukları yazıp, çizmek, eleştirmek bizim görevimiz.
Ya Kırşehir’i temsil edenler, makam ve mevki sahibi olanlar, derneklerin, odaların, sendikaların başkan ve yöneticilerinin görevi ne?
Etliye sütlüye karşımadan, gelene ağam, gidene paşam!” demek mi? Ona buna el ufalayıp gerdan kırmak mı?
Evet, hep çıkarları vardır bu ikiyüzlülerin. Çıkarları için yapmayacakları ikiyüzlülük, yapmayacakları alçaklık yoktur. İkiyüzlü, riyakârlar için hiçbir şeyin önemi yoktur.
İkiyüzlüler genellikle hep namazı istismar ederler. Namazı kullanırlar. Onlar için namaz Allah’a niyaz değil, kulları aldatma aracıdır.
Münafık demek ikiyüzlülük demektir. Allah münafıkların şehadetini kabul etmiyor ve onları yalancı olduğunu söylüyor.
İkiyüzlü, riyakâr insanlara Allah yetmez. Hatta bunlar ikiyüzlülüğü bırakın iki yüz binli bile olurlar. Bukalemun gibi girdikleri toplumun rengine ve şekline bürünürler. Onlar için her şey normal ve doğaldır.
Bunlar zamana göre, mevsimi göre, iktidara göre hareket ederler. Dün atıp tuttuğu, yerden yere vurduğu insanlara bugün yağ çekerler, hem de vıcık vıcık!
Bu özellikle siyasette çoktur. Onların siyasi görüş ve düşüncesi yoktur, olmaz da zaten! Partiyi çıkar, yükselme ve makam kapma aracı olarak görürler.
Bunlara Kırşehir’de “zübük” deriz kısaca…
Ama onlar “zübük” sözünü çok sevdikleri için, kendilerine yakıştırdıkları için de böyle devam ederler.
Ama siz, siz olun bu “zübük”lerden uzak durun!
Şimdi söylediklerinizi duyar gibiyim “Biz duruyoruz da siyasetçiler durmuyor!”
Acı ama gerçek. Hayatımızı mahvedenler, riyakârlar, ikiyüzlüler ve zübüklerle dolu…
Onlar her devirde el üstünde tutuluyor! Allah hepimizi riyakârlardan, ikiyüzlülerden ve zübüklerden korusun!
Yazımı Mevlana Celâleddin Rumi’nin şu veciz sözüyle noktalamak istiyorum:
Güneş gibi ol şefkatte, merhamette.
Gece gibi ol ayıpları örtmekte.
Akarsu gibi ol keremde, cömertlikte.
Ölü gibi ol öfkede, asabiyette.
Toprak gibi ol tevazuda, mahviyette.
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.
***
Sevdiğim bir söz
“Başkalarına karşısında sürekli değişik yüzler takınan insanlar, en sonunda kendi yüzlerini unuturlar.” La Rochefoucauld
***
Biraz da gülelim!
Milyarder taklidi
İş arayan bir adam gazino müdürünün odasına girdi:
“Ben müthiş taklit yaparım efendim, gerçeğinden ayırt edemezsiniz... Bakın şimdi bir Demirel taklidi yapayım” der ve tıpkısının aynısı dedirtecek kadar Demirel taklidi yapar.
Daha başka taklitler de yapar, hünerini kanıtlar. Haftada 1000 dolar üzerinden anlaşırlar.
Adam hafta boyunca hünerini gösterir ama hafta sonunda müdür sadece 100 dolar verir.
Taklitçi adam:
“Aman patron şimdi ben ne yaparım? Otel kirası, yemek parası, karımın masrafları...”
Müdür:
Vallahi işler çok kötü gitti. O kadar iyi taklit yapıyorsun ki şimdi de biraz milyarder taklidi yap idare et...”