Zaman zaman esnafından çiftçisine, memurundan işçisine, kadınından gençliğine dek çeşitli mekan ve kurumlara giderek hem işim gereği hem de sosyal ilişkiler adına ziyaretlerde bulunuyorum. Sohbetler hep toplumsal sorunlarımız lehine.

Zaman zaman esnafından çiftçisine, memurundan işçisine, kadınından gençliğine dek çeşitli mekan ve kurumlara giderek hem işim gereği hem de sosyal ilişkiler adına ziyaretlerde bulunuyorum. Sohbetler hep toplumsal sorunlarımız lehine. Hiç bir bireyin mutluluğa, kaygısız hayata ve insanca yaşam adına mutlulukları konuşacak yüzü yok. Direnci, duygusu, aşkı, ''sorunsuz bir ülkenin ve yaşamın kendisiyim'' diyecek soluğu yok kısaca.
Kırşehir'de 7 Haziran'ın ayak sesleri hayli yüksek. Bir yanda umudunu sabrına bilemiş bir halk, diğer taraftan yer yer umudun hırsızları yeni bir sömürünün düzeneğine hazırlanıyor. Adayların eşkaline bakarsan her biri umut bahçesi. Kimisi yeniden deniyor kendini. Kimisi öteden bu yana verdiği siyasal emeğin donanımıyla hazır. Kimisi bu şehire daha henüz gelmiş, bu memleketin adamı olduğunu iddia ederek. Kimisi henüz çok genç, cesaretini kutluyorum, gençlikte siyasette yerini almalı.
Öyle ki dinazorlar masallarda kaldı. Kimileri kimileri... Kimler canını yakmadı ki bu memleketin.
Güncel bir örnek; 80 ihtilâlının yıkım önderi Kenan Paşa, bakın öteki mahşere, kimsesiz uğurlandı. Üzüldüm. Üzüldüm ve anladım ki bir yerden sonra ne apoletler, ne de
kravatlar kurtarmıyor kimseyi giderken bu dünyadan, öteki ihtilâlden. Yazık!..
Kimisine göre aptalca düşünüyor olabilirim. Kimisine göre boş bir çaba belki de benimkisi. Kimisine göre çokça cesur gelebilir böylesine kuşatma içinde bu yazı.
Ancak bildiğim tek günahsız, yalansız, temiz ve en vicdani gerçek; ülkemi, halkımı, mazlumların ağıdını ve insanca yaşamı kaynar sularda yanacakta olsam dahi dile getirmek
olacaktır.
Edindiğim sohbetlerde yüzüme çarpan en genel halk deyimi, ''siyaset boş adam işi.'' Beni yıkan ve asla fayda getirmeyeceğine inandığım bir söylem. Zira yıllardır kayanın dibinde
ot biçmeye çalışan siyasilerin, halkın değerlerine indirdiği en rezil gerçek. Yıkıcı, lanet, utanç verici, rezil…
Mantığı ve kalbi boşluğa düşmüş siyaset çirkinlerinin Kırşehir'de ve bütün ülkede yarattığı en yetenekli izlenimleri bu. Yazık ki, bu çirkin izlenim ve söylemleri doğuran siyaset kelebeklerinin ardı kesilmiyor. Ömürleri kısa da sürse.
Oysa siyaset vatan için yapabileceği gerçeğini taşıdığı gibi halk için yapılmalı. Genel geçer bütün tecrübeleri edinmiş, insanlığın değerlerini; vicdanına, mantığına, mücadelesine sindirmiş; hak, hukuk, insanca yaşamı onur edinmiş kimlik ve kişilerin olayıdır. Aksine, değil mi ki bugünlerde istemeyerek de olsa Kırşehir'de halkın altını çizdiği en güncel bir başka söylem; “o partiden ağacı koy vekil olur, başkan olur, v.s. olur.”
Kültür ve eğitim dinamiğini yitirmesine sebep olduğunuz bir toplumun
gördüğü ve dile getirdiği söylem, ne kadar acı değil mi?
Bu memlekette Ömer Amca, Ayşe Teyze, Recep Usta aramızdan ayrılalı hani olmuş, Kırşehir'e çıkıp gelmiş, 30 yıl sonra vekil adayı, “selamün aleyküm başınız sağolsun. Vatan elden gidiyor ben oylarınıza talibim.”, “Elbette vekilim, başımız sağolsun sen öleli çok oldu, sen şimdiye dek neredeydin?” derler, diyorlar adama.
Şimdi çıkıp ben diyebilir miyim, “Ben Yılmaz Özdil'den iyi yazarım, Uğur Mumcu’dan iyi bilirim bu memleketi ve siyaset tarihini.”
Ölçü ve haddini bilmek ne yüce bir şey. Bilmemek ne çok öldürüyor adama olmayı. Zira o kadar da mazlum değil bu halk.

Bu memleketin kronik emeklileri gibi kronik adayları var birde. Kazansın kazanmasın çıkar gelir aday olur. Halkın dilinde sarmalanır bir başka imece “önceleri çok severdim bu adayı artık bayatladı, onu ezberlemekten bir hal olduk.”
Bu koku çürütüyor bütün toplumu, illet getiriyor. Gerçekten de artık soluk alacak tarafı kalmıyor toplumun. O hala ısrarla aday, gel gör ki sevme ve kabul etme psikolojisinin bütün teorileri kullanılsa da, tükenişin ötesi yok. Tadına vardın, oturdun o çok terlediğin makamda, emeklilik diye bir şey var, gücünde yok artık, ülkeyi, halkı, geleceği biraz kenara çekil de gençlere bırak.
Bir de siyasete yıllardır emek verenlerimiz var. “Ben de adayım” diyor.
Diyecek tabi.
Yukarıda saydıklarımdan neyi eksik. Emek vermiş, toplumunun, partisinin, memleketinin yıllardır nöbetini tutmuş. Halkıyla üzülmüş, ağlamış, her sokakta , her köşe başında selamlaşmış, sohbet etmiş.
Diyorlar ki; “Ne taziyelerimizi, ne hastalıklarımızı ne de düğün derneklerimizi yalnız bırakmadı, ekmeği yenir suyu içilir, bizden biri, sanayide işçi, tarlada çiftçi, bu ülkenin tüm sorunlarını eğitimine göre biliyor da ha, hem de net adam.”
İşte tam da burada insanların umutla bakışını görüyorum.
Bu yazımda sizlere Kırşehir halkının günlükleriyle geldim. Kimi söylemler hak verdiğim, kimi söylemlere vermediğim söylemler. Ancak benim en kutsal düşüncem şu; halk konuşuyorsa, biliyorsa ve değerlendiriyorsa doğrudur. Zira benim halkım her iktidara, her gelişmeye fırsat verecek kadar mazlumdur. Zira benim halkım fırsat verdiklerince aldatılmışsa
cehennem duaları, bedduaları ve kudretleriyle cehenneme göndermeyi de bilirler.
Böyle bir halkın neferi, siyasetçisi, vekili, başkanı.. söyleyin, nasıl alçalabilir?