“Ramazan Hocaları”nın mübarek ramazan ayıyla birlikte camilerde, televizyon programlarında, iftar yemekleri nedeniyle meydanlarda yaptıkları konuşmalarıyla toplumu nasıl ötekileştirdiklerini hayret, ibret ve utanç içinde izliyor bu millet. Yaptıkları sözde sohbetleriyle bizleri yanıltmadılar.

“Ramazan Hocaları”nın mübarek ramazan ayıyla birlikte camilerde, televizyon programlarında, iftar yemekleri nedeniyle meydanlarda yaptıkları konuşmalarıyla toplumu nasıl ötekileştirdiklerini hayret, ibret ve utanç içinde izliyor bu millet.
Yaptıkları sözde sohbetleriyle bizleri yanıltmadılar.
Gaf üstüne gaf yaptılar.Pot üstüne pot kırdılar!
Toplumun bir kesimine kin kusup aşağıladılar, sözlerinin nereye gideceğini düşünmeden cahilce konuşmalar yaptılar.
Her ne kadar zaman zaman isimleri değişse de gazete ve televizyonların bazıları bu mübarek ayda hazır kıta halde ve üstelik milyonlarca lira ödenerek konuşturulan sözde bu “Ramazan hocaları”, toplu halde değişmeden ekranlarda arzı endam ettiler.
Oruç bozulur mu, bozulmaz mı tartışmalarından tutun da imsak ve namaz vakitlerinin yanlış hesaplandığına varıncaya kadar eski tartışmalar servis edildi ekranlardan, köşelerden…
Sosyal medya hesapları ise daha bir fecaat!
Ne kadar çok âlim (!) kişilik varmış konularında ahkâm kesen. Dinleyenlere kanal değiştirttiren bu görgüsüz, cahil her şeyden yoksunlara acımamak elde değil doğrusu…
Üstelik bunlar memleketin hangi köşesinde yetişmiş?
Tanınmayan ve bilinmeyenler sayesinde toplum nasıl ayrıştırıldı, ötekileştirildi, anlatılamaz.
Vay zavallılar, vay!
Allah kimseyi bu durumlara düşürmesin.
Ne diyeceğini değil de, ne duyacağını düşünmeleri de gerekmez miydi bunların?
Adam profesör olmuş, hatta dekan olmuş, sözde çok bilen biri olmuş ama yaptığı konuşma yenilir yutulur cinsten değildi.
Ne diyordu sözde sohbetinde “Namaz kılmayan hayvandır!”
Hani ne demişti baba oğluna:
“Oğlum okursun belki, vali de olabilirsin, ama adam olamazsın!”
Bu da okumuş, yazmış, profesör olmuş ama adam olamamış.
Sonra da çıktı utanıp sıkılmadan “özür dilerim, haddimi aşmışım!” dedi.
Bu adam Cenab-ı Allah katında sevap mı aldı, günah mı işledi bilinmez ama, bildiğimiz bir şey var cahil adamla ne konuşulur, ne de tartışılırmış!
Hoşgörü dinimiz İslâmı kullanarak namaz kılmayanlara hakaret etti alenen. Hakaretler yağdırdı utanıp sıkılmadan…
Toplumu dininden soğutan bu insanlara ne denir, nasıl hitap edilir bilemiyoruz. Ama onu Allah’a havale edelim gitsin.
Ya bir de şu meşhur Cübbeli Hoca var ya o da “Canımı sıkmayın teravih namazını bilmem kaç vakit daha uzatırım ha!” dedi.
Allahım, Yarabbim bunlar kendilerini ne sanıyorlar?
Az kalsın “Yeniden Kur’an-ı Kerim’i yazarım” diyecek kadar ileriye gidiyorlar.
Ne kadar çok biyoloji âlimi varmış yaratılış veya türeyiş konularında.
Gelmiş, geçmiş İslâm âlimlerine ve biyoloji hocalarına parmak ısırtacak kadar çok yeni teori varmış işitmediğimiz, duymadığımız.
Ramazan gelirken bazı hocalar hepinizin de bildiği gibi bizim Kırşehir’de de…
“Anana, babana, ölmüş eşine, çocuğuna hatim indireyim” diye para toplayanlar. Şahsen ben de Karadenizli ve Yozgat’lı sözüm ona bir hoca efendilere de bilmem kaç kere anam babam için hatip indirtip para ödemiştim. Bunlar cenazelerin peşinde koşarlar, para uğruna cenaze evlerini beklerler.
İşte geçenlere vefat eden Kırşehirli bir hemşehrimizin cenaze evindeki bir imam çocukla cenaze yakınlarına haber göndermiş “Para vereceklerse Kur’an okumaya başlayayım, yoksa gideceğim!” demiş. Aman Allah’ım. Şu mübarek ramazan ayında bunları da gördük.
Geçmişte Kırşehir’de müftüden tutun da, diğer bazı hocalar gaf gaf üstüne yapmadılar mı? Bizim abdallara neler söylediklerini yazsam sütunumda yer kalmaz.
Bütün bunların detaylarına girmek istemem.
Evet, kutsal dinimiz bu tür insanların elinde bu hale düşürülmemeli.
Bir de sözüm ona bilgiç geçinen hocalar var. İnsan DNA’sından tutun da bu DNA’nın değişik lazer ve radyo frekansları veya ses dalgaları verilerek değiştirilebileceğine kadar henüz ispatlanmamış, akla zarar ne kadar düşünce varsa hepsi ortaya dökülüyor bu mübarek Ramazan ayında.
İnanma özgürlüğü olan birini inanmaya ya da ibadet etmeye zorlamak ve günah işlemesine engel olmakta başka bir saygısızlıktır. “Biz bu sıcakta oruç tutuyorken, sizin yiyip içmeniz” gibi bir cümleyle etrafına şiddet kusan birine tuttuğu orucu kendisine zorlamı tutturuyorlar ya da karşısında su içilip yemek yendi diye nefsine hâkim olamıyorsa ne diye tutuyor o orucu diye sormak gerekir.
İslam, prensipleri olan bir dindir.
Oysa Ramazan’da sadece miden değil; dilin, elin, kulağın ve gözünde oruç tutacak. Kimseye kem söz söyleyip incitmeyeceksin. Sevmediğin insanları da seveceksin.
Hazreti İbrahim ateiste “gelme” deyince Allah’tan nazar işittiğini bilmeleri gerekmez mi?
Kâfire de put preste de hürmet etmek zorundasın. Çünkü onun farklı bir Allah’ı yok. Hazreti İbrahim evinde devamlı misafir ağırladığı için Halilullah ve İbrahim sofrası denir.
Şunu unutmayın ki yaratılmış her varlık Allah’ın ismidir. Beddua ile öfke ile oruç tutulmaz. Bir kere kalp kırdık mı oruç gider. Kur’an-ı yaşayan herkese hürmet eder.
Aslında bizim de söyleyeceklerimiz olacak bu televizyon meddahlarına!
Ama yakalayamıyorsun ki sorasın!
Sorsan da cevap alamazsın.
Dün “ak” dediklerine bugün “kara”, dün “beyaz” dediklerine bugün “siyah” diyecek kadar beyinlerini geliştirmişler bu meşhur “Ramazan Hocaları”!
Aslında bunlarla tartışmaya da değmez!
Bunlar kabahat işlediler mi tamamen suskunluğa bürünüyorlar, bir soruyla karşılaştıklarında. Sonra sıkışınca Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan “özür dileriz!” diyebiliyorlar.
Mübarek Ramazan ayında reyting uğruna melakemsi veya evliyayımsı insanlar olan televizyon hocaları ve o hocaların para ile program yaptıkları kanalların Ramazan ayı dışında ise yaptıkları programları herkes biliyor zaten.
Dileğimiz bu tür konuşmacıların televizyonlara çıkartılmamasıdır. Zira onlar bölücülük yapıyorlar, toplumun bir kesimine kin kusuyorlar, ötekileştiriyorlar. Oysa bizim kutsal dinimiz birleştirici değil mi?
Mübarek Ramazan’ınızı gönülden kutluyor, yaklaşan Ramazan Bayramınızı da şimdiden tebrik ederim.