Dün Kırşehirli hemşehrimiz Prof. Dr. Erol Güngör’ün ölümünün 35’nci yıldönümüydü.
Evet, 24 Nisan 1983 tarihi biz Kırşehirlilerin unutmadığı ve unutamadığı günlerden biridir.
Bu tarihte kaybetmiştik Kırşehir’in yetiştirdiği, değerli insan, hocaların hocası, büyük sosyolog, büyük Türk milliyetçisi, yeri hiçbir zaman doldurulamayan kıymetli hemşehrimiz Prof. Dr. Erol Güngör’ü…
Prof. Dr. Erol Güngör’ün babasının 1914 yılında Kırşehir’de doğan Abdullah Sabri Bey olduğunu öğreniyoruz. Prof. Dr. Erol Güngör’ün 1933 doğumlu Tümgeneral Hidayet Güngör ve 1936 doğumlu PTT Başmüfettişi Dirayet Güngör adında iki ağabeyi ile 1943 doğumlu edebiyat öğretmeni Aysel Güngör adında kız kardeşi olduğunu biliyoruz.
Prof. Dr. Erol Güngör ise, 25 Kasım 1938 tarihinde Kayabaşı Mahallesi, Değirmen Sokak’taki 4 numaralı evde dünyaya gelmiş. Kendisi ilk ve ortaokulu Kırşehir’de bitirmiş.
Kırşehir’in yetiştirdiği pek çok değerli insanın da okuduğu, maalesef yakın zamanda yıkarak anılarıyla birlikte sildiğimiz tarihi Kale Ortaokulu’nda o dönemlerde Erol Güngör’in yanında Osman Bölükbaşı, Celâl Tekiner, Şükrü Afşin, Osman Karagülle, Dursun Yastıman, Hakkı Göçen ve Orhan Baycan gibi nice değer de mezun olmuştur.
1953 yılının güz döneminde açılan Kırşehir Lisesi’nde öğrenim görmeye devam eden Prof. Dr. Erol Güngör, o dönemde geçen aylarda İl Halk Kütüphanesindeki adı kaldırılan değerli insan, büyüğümüz, benim de kendisiyle çokça sohbet ve muhabbetim olan Mehmet Lütfi İkiz’den Arapça dersleri almış.
Bu arada Prof. Dr. Erol Güngör’ün, ilk yazılarını Kırşehir Lisesi’nde okurken, Kırşehir Vilayet Gazetesi’nde müstear isimle 1954-1955 yıllarında yazdığını görüyoruz.
1956 yılında Kırşehir Lisesi’nden mezun olan Prof. Dr. Erol Güngör, aynı yıl İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt olarak hukuk tahsiline başlar. Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu ve gazeteci Yağmur Atsız’la aynı sınıfta okurlar. Bir süre sonra Prof. Dr. Mümtaz Turhan’la tanışır. Bu tanışma, Prof. Dr. Erol Güngör’ün hayatında yeni bir dönüm noktasının açılmasına neden olur. Zira kendisinin Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın teklif ve tavsiyesi ile 7 Ekim 1957 tarihinde Hukuk Fakültesi’nden ayrılarak aynı üniversitenin Edebiyat Fakültesi’ne geçtiğini görüyoruz.
Prof. Dr. Erol Güngör, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken çok sayıda bilim adamıyla tanışır. Müthiş bir çevre oluşturur. Fakültenin en başarılı öğrencilerinden biri olarak araştırma ve fikirleriyle adından da söz ettirir.
Prof. Dr. Erol Güngör, mezuniyetinin ardından 1961 yılında Edebiyat Fakültesi’nde Tücrübî Psikolojik Kürsüsü’nde asistan olur. Prof. Dr. Mümtaz Turhan’ın yönetiminde hazırladığı Kelâmî (Verbal) Yapılarda Estetik Organizasyon adlı tezini savunarak doktor unvanı alır.
Akademik çalışmalar çerçevesinde gittiği Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Colorado Üniversitesi’nde bir süre bilimsel inceleme ve araştırmalar da yürüten Prof. Dr. Erol Güngör, askerliğini İstanbul’da 1. Ordu Karargahı’nda yedek subay olarak yapar.
1973 yılında öğrencisi Şeyma Taşçıoğlu ile tanışan Prof. Dr. Erol Güngör’ün evlilik hayatına ilişkin ayrıntıları da, “Ahi Baba” Mustafa Karagüllü’den dinleyelim:
“Şeyma Hanım, Erol Güngör’e bir fırsatını bulur ve ‘Erol bey sizi seviyorum ve beğeniyorum’ der. Erol Güngör, bu teklifi ağabeyi Hidayet Güngör’e söyler. O da ‘aman ha, böyle bir teklifi ailemize kabul ettiremeyiz. Çok iyi analiz et ve değerlendir’ tavsiyesinde bulunur. Ancak Şeyma Hanım ısrarını sürdürür. Ve Erol Güngör ‘Şeyma Hanım, ısrar ediyorsun ama bende kalp rahatsızlığı var, genç yaşta yalnız kalırsın, dul kalırsın, yazık olur sana’ der. Şeyma Hanım ise ‘ben senin manevi cisminle evlenmek istiyorum’ der ve sonunda evlenirler. Evliliklerinden bir oğulları olur. 1977 yılında doğan oğlu Turhan’a adını hocası Mümtaz Turhan koyar. Erol Güngör, hocası Mümtaz Turhan’a ‘Hocam sizin adınızı ben koyacaktım ama yapamadım. Zira sizin o muazzez adınızı verdiğiniz Turhan’a bir gün elimden olmadan kızarsam üzülürüm ve bundan dolayı da sizi üzerim’ demiş”.
Kırşehir’in yetiştirdiği bu değerli insanı ben bir kere tesadüfen görüp tanıdım. 1977 yılının Haziran ayında İstanbul’da idim. Topkapı otobüs terminalinden Aksaray’a, oradan İstanbul Üniversitesi’ne kadar yürüyerek geldiğimde tarihi Türk Ocağı binasının kapısında bir duyuru vardı, okudum. Duyuruda Gazeteci Ahmet Kabaklı’nın organize ettiği Türk Edebiyatı Vakfı’nın Divan Yolu’ndaki binasında Prof. Dr. Erol Güngör’ün konuşmacı olarak katılacağı bildiriliyordu. Saat 14.00’te başlayan sohbet toplantısını ben de izlemiştim. 1.65-1.70 boylarındaki, gözleri çakmak çakmak yanan Erol Güngör’ü dinlerken duygulanmamak elde değildi. Konuşması bitince yanına vardım. ”Teşekkürler hocam, ben de Kırşehirliyim, gazeteciyim” dedim. “Öyle mi?” diye sevinç içinde gözlerime uzun uzun baktı o güzel insan. Sohbetimizin ardından Cağaloğlu’ndaki işlerim sebebiyle kendisiyle vedalaşmıştım.
Prof. Dr. Erol Güngör’ün öğrencisi Dr. Murat Yılmaz bakın hocasını nasıl anlatıyor:
”Hocam Erol Güngör, Türk milliyetçiliği içinde Ziya Gökalp-Mümtaz Turhan geleneğini devam ettiren, bu geleneği daha demokratik, tarihiyle daha barışık bir şekilde muhafazakâr ve liberal renklerle yeniden kuran bir isimdir. Güngör, Gökalp’in kültür-medeniyet ayrımını reddederken; hocası Turhan’dan daha radikal bir modernleşme taraftarı olarak ayrılmaktadır.
Turhan’ın aksine, hızlı sanayileşmeden korkmamakta, sanayileşmenin Türkiye’de mecburi kültür değişmelerini dayatan bürokrasinin gücünü kıracağını tahmin etmektedir. Türkiye bu şekilde demokratik bir ortamda, sosyal bilimlerin yardımı ve serbest kültür değişmesi yoluyla çağdaş bir Türk millî kültürü yaratabilecektir. Güngör’ün geleceğinin ve yönteminin hızla değişmeye ve dönüşmeye devam eden ve her alanda yeniden teşekkül eden Türkiye’deki tartışmalara ciddi katkılar yapması beklenmelidir.”
“Ahi Baba” Mustafa Karagüllü ise, Prof. Dr. Erol Güngör’le ilgili bir başka anısında bakın neler aktarıyor:
”Bir gün bir Kırşehir heyeti ile Ankara’ya gittik. Malya Devlet Üretme Çiftliği’ne bir Ziraat Fakültesi açtırmak istiyorduk. Bu talebimizi YÖK Başkanı Prof. Dr. İhsan Doğramacı’ya arz etmek üzere randevu aldık. İhsan Doğramacı hoca, Kırşehir heyetini kabul ettiği sırada içeriye Prof. Dr. Erol Güngör girmişti. Prof. Dr. İhsan Doğramacı birden ayağa kalktı. Ceketinin tüm düğmelerini ilikledi. Dedim ki ‘Efendim, Erol Bey’i ayakta karşıladınız. Gördüm ki ceketinizi düğmelediniz.’ Doğramacı da ‘evet doğrudur. Ben Erol Bey’in ilmi, irfanı, çalışkanlığı ve vatanperverliğinden dolayı ayağa kalktım’ dedi.
“YÖK Başkanı İhsan Doğramacı hoca, Erol Güngör’ü Konya Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’ne zorla gönderdi. Zira Erol Bey çok gençti, henüz 44 yaşındaydı.
“Erol Güngör, Konya Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’ne atandıktan sonra üniversiteyi nasıl geliştirip büyütürüm, Türkiye’nin önde gelen üniversitesi yaparım düşüncesiyle çalışmalarına başlıyor. Bir gün Konya merkezdeki tarihi Kapu Camii imamını ziyaret ediyor, üniversitenin durumunu anlatıyor. Erol Güngör, imama diyor ki ‘Hocam, ben Selçuk Üniversitesi’nin Rektörüyüm. Üniversitemizin maddi olarak epey bir kaynağa ihtiyacı var. Üniversitelerimize yeni binalar, yeni fakülteler, yeni birimler açmak istiyoruz. Konyalı sanayici ve tüccarlara bir çağrıda bulunmak istiyorum’. İmam efendi de, ‘derhal hocam’ diyor. Kalabalık Cuma namazından sonra imam efendi sözü Erol Güngör’e veriyor. Orada cemaate çağrıda bulunuyor Erol Güngör. Birkaç gün sonra rektörlük binasının karşısında bir çay bahçesini işleten kahveciyi ziyaret ediyor. Durumu aynen ona da anlatıyor. O da ‘derhal hocam’ diyor. Kahveci 1.65-1.70 boyundaki Erol Güngör’ün altına bir sandalye koyuyor. Erol Güngör, sandalyenin üstünde çay bahçesinden kalabalığa hitap ediyor. Kalabalık çoğaldıkça çoğalıyor. Birkaç gün sonra üniversiteye çok sayıda açık çek ve senet getiriyorlar. Diyorlar ki ‘hocam siz istediğiniz miktarı yazın biz ödemeye hazırız, çünkü sen her şeyi Konya’mız için yapıyorsunuz.’
“Prof. Dr. Erol Güngör, zaman zaman Ankara’ya gittiği zaman orada yanında Mehmet Lütfü İkiz ile beraber Osman Bölükbaşı’nı da ziyaret edermiş. Siyaset ilmi konularında eleştiri yaparlar ve ülkenin geleceğini ve demokrasimiz üzerinde hararetli tartışmalar yaparlarmış.”
Bu değerli insan, Kırşehirli hemşehrimiz Prof. Dr. Erol Güngör, 24 Nisan 1983 tarihinde İstanbul’dan Konya’ya döneceği sırada evinin önündeki aracının yanında 45 yaşında iken kalp krizinden bu dünyaya veda ediyor. Binlerce öğrenci yetiştirmiş, yüzlerce eser yazmış, yayınlamış, çok sayıda bilim adamı kazandırmış Prof. Dr. Erol Güngör’ün cenazesi İstanbul Üniversitesi önünde yapılan törenden sonra Zincirlikuyu Mezarlığı’nda toprağa verilmişti.
İşte değerli Kırşehirliler, sevgili okurlarım. Anadolu’nun tarihi ve kültür şehri, Ahiler şehri, ozanlar diyarı diye övündüğümüz Kırşehir’de kendi bağrında yetişmiş hiçbir değerimizin kıymetini maalesef bilemedik. Hep paçalarından çektik büyümesinler diye.
Geçen yıllarda hemşehrimiz Prof. Dr. Erol Güngör için yazdığım bir yazıda neden böyle bir değeri gereği gibi anmadığımızı dile getirmiş ve eleştirmiştim.
Çünkü şurada burada bazı kişiler anılıyor onlar adına törenler düzenlenirken, Kırşehir’imizin yetiştirdiği Prof. Dr. Erol Güngör gibi değerleri niye hakkıyla anmadığımızı, onların adlarını bir caddeye, bir sokağa bile verilmemesi Kırşehirlileri fazlasıyla üzdüğünü ifade etmiştim.
İşte adıyla gurur duyduğumuz, her zaman yanında olduğumuz, hep desteklediğimiz Ahi Evran Üniversitemiz nihayet bu yıl Prof. Dr. Erol Güngör adına bir sempozyum düzenledi.
Yarın başlayacak ve Milli Eğitim Bakanı Sayın İsmet Yılmaz’ın da katılımı ile iki gün sürecek Ulusal Erol Güngör Sempozyumu gerçekleştiren başta Ahi Evran Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Vatan Karakaya olmak üzere tüm emeği geçenli kutluyorum.
Burada yeri gelmişken Kırşehir Türk Ocağı’nı da kutlamak isterim. Her yıl Prof. Dr. Erol Güngör’ü mutlaka anarlar, onun ruhunu şâd ederler.
Bugün burada değerli hemşehrimiz Prof. Dr. Erol Güngör’ü rahmetle şükranla anıyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun.