Olayın önemli olduğunu anlamamız için, sizi biraz eskilere götüreceğim. 1900’lü yıllara yaklaşırken, Avrupa petrolü ve petrolle çalışan araçları keşfetti. Bir damla petrol için bir insanın öldürülebileceğini kendilerine rehber ilan ettiler. Bu uğurda din, iman, vijdan, merhamet duygularını yok saydılar. Önce Osmanlıyı ortadan kaldırmayı hedeflediler. Çünkü petrol yataklarının büyük çoğunluğu Kafkaslarda, İran’da, Irak’ta Suriye’de, Mısır’da Libya’da bulunuyordu.
Bahaneler ürettiler Balkan Savaşları, Birinci Dünya Savaşları, İkinci Dünya Savaşları oyunlarını oynadılar. İçerde Kurtuluş Savaşı, Kore Savaşı, Bulgaristan Türklerini ve Yunanistan Türklerinin göçe zorlandıkları, atmış ihtilali, Kıbrıs Savaşı, seksen ihtilali, yetmiş muhtırası, doksan sekiz darbesi oyunu oynadılar. Bunlarda kesin sonuç alamadılar. Piyasaya Apo’yu, devamında Hizbullahı, devamında Feto’yu piyasaya sürdüler. Kürt, Alevi, Ermeni Çekiç güç dediler. Sarsıldık. Sıkıntılar yaşadık. Ekonomik darboğazlar yaşadık. Bakar mısınız bu olaylara? Son yüzyıla sığdırdıkları olaylara! BU OLAYLARIN HERBİRİ BİNLERCE İNSANIN ÖLDÜRÜLMESİ DEMEKTİR.
Aile yapımızı bozmaya çalıştılar. Kürt, Alevi, Ermeni, Rum kardeşliğimiz bozmaya çalıştılar. İkili Anlaşmalar denilen anlaşmalarla Türkiye petrollerini ipotek altına aldılar. Nato üyesisiniz diye, Avrupa Birliği diye. IMF diye, Dünya Bankası diye elimizi kolumuzu bağlamaya çalıştılar.
Son yıllarda da televizyon zehirlemeleriyle, bilgisayar, laptop, telefon, İnternet zehirlemeleriyle gözlerimizi kör ettiler. Kulaklarımızı sağır ettiler. Özelleştirme diyerek, ihracatı körükleyerek, eğitim öğretim düzenimizi çağın dışına çıkararak kanımızı emdiler. Daha da emiyorlar. Cumhuriyet yönetimlerimizde iktidarlarımızı diktatörlüğe özendirdiler. Muhalefetlerimizi sudan çıkmış balık durumuna düşürdüler.
Düşünen beyinlerimiz birer ikişer öldürttüler. Yazar-çizer adamlarımız yok ettiler. Yetişmiş beyinlerimiz para ile doyurarak ülkelerine götürdüler. İcat, mucit kafalarımızı körelttiler. Bakmayın siz okuma yazma yüzdemizin yüzde yüzlere çıktığına. Ben ne istiyorum biliyor musunuz? Alpaslan’ın Anadolu’yu fethettiği, Fatih’in İstanbul’u fethettiği, Atatürk’ün Çanakkale geçilmez dedirttiği, Kurtuluş Savaşını kazanan Türk olmak istiyorum. Ben Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetin çocuğu olmak istiyorum. Ben Türkiye Cumhuriyetinde özgür ve hür olmak istiyorum.
Kafkaslarda, İran’da, Irak’ta, Suriye’de, Filistin’de, Kıbrıs’ta yaşadığımız kanlı olayların temelinde Petrol yatmaktadır. Dinsiz, imansız, vicdansız, merhametsiz katillerin gözü petrolden başka hiçbir şey görmüyor.
Asıl anlatmak istediğim Ülkemiz tam da bir ateş çemberinin ortasındadır. Bir Irak, bir Suriye, Bir İran, Bir Filistin Bir Libya durumuna düşmeyeceğimizin garantisi var mı? Bu çıkmaz sokaktan sağlam çıkmamız için sesleniyorum. İktidar iktidarlığını demokrasi kuralları içinde yapmalıdır. Yapıyor mu? Hayır. Muhalefetteki, partilerin de muhalefetliklerini, demokrasi kuralları içinde yapmalıdırlar. Yapıyorlar mı? Hayır.
Yat deyince yatan, kalk deyince kalkan bir parlamento, bu ülkenin demokrasisini koruyamıyor. Bacalara filtre takılsın mı, takılmasın mı? Bu takılmasın diyor. Bir emir alıyor. Takılmasın diyor. Vallahi bunun savunması yok. Evet derken aklınız neredeydi? Muhalefete söven bir Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanına söven bir muhalefet cumhuriyetçi değildirler. Demokrat hiç değildirler. Allah ülkemizi komşu ülkelerin durumuna düşürmesin. Ağzımızın tadını kaçırmayın. Bakın. Anlattım. Tehlikenin farkında olun. Ateşin sıcaklığını duyuyoruz. Ateşin koru ülkemize saçılırsa ne olur? Siz cevabını verin.

ASIM ATABEY

EMEKLİ ÖĞRETMEN