Ah bu Kırşehir… Ah bu kent, bir günden bir gün başın dik olup göğe eremedin. Sahipsizliğin kaderin oldu senin.

Ah bu Kırşehir…
Ah bu kent, bir günden bir gün başın dik olup göğe eremedin. Sahipsizliğin kaderin oldu senin. Ne çektin siyasetçilerden…
Yaşadığım kent Kırşehir’e bakıyorum da üzülmeden edemiyorum. Başkaları gibi “adam sende!” diyemiyorum.
Nerde, nasıl başlayayım, hangi bitmez tükenmez sorunlarını yazsam bilemiyorum ki!
Yazsam ne olur?
Çare olur muyum ki?
Şimdiye kadar hep Kırşehir’in sorunlarını yazdım…
Ben Allah rızası için görevimi yaptım.
Görevli olup da yapmayanların kulakları çınlasın!
Kırşehir’i çevre il ve ilçelerle kıyaslıyorum üzülmeden edemiyorum bu kente…
Kırşehir’de herkes böyle konuşuyor, böyle eleştiriyor. Gerçekler böyle değil mi?
“Ahiler şehri”, “Ozanlar ve evliyalar kenti” diye övündüğümüz Kırşehir’de mutsuz geçen bir hayatı, tatsız geçen bir hayat olarak görüyorum.
Eskiler ne derdi:
“Neşe her şeyden önce gönlün gıdasıdır.”
Ünlü bir yazar Dr. Victor Pauehet “Dünya yüzünü neşe ve sevgi kapladığı gün kötülükler ortadan kalkacaktır” dedikten sonra tüm insanlara şu öğüdü vermiştir:
“Her yerde, her durumda gönlünün rahat olmasını, dört yana neşe saçmasını istiyorsan dudaklarında gülümseme eksik olmasın.”
Gülümseme…
Dünyanın en güzel sözcüğü…
Ve de en güzel davranışı…
Hüzünlü bir yüzü bile güzel gösteren inanılmaz tılsım…
Yapabiliyor muyuz bu güzellikleri… Ülkenin her gün bir sorunu insanları karamsarlığa götürüyor.
Hayatımız gel-gitler içinde insan yüreğini, acıyı, tasayı, hüznü, sevinci bir okyanus güzelliğine dönüştürür öyle sanıyorum ki…
Günler ne çabuk geçiyor.
Aylar geçti, gitti.
Sevgiyi, gülümsemeyi unutmayalım.
Acıları bal eyleyelim.
Çocuklarımızın geleceği için hayata dört elle sarılalım.
Devletimize, Cumhuriyetimize, bu değerleri bize bahşeden, büyük insan, bugün her şeyimizi O’na borçlu olduğumuz Atatürk’e sahip çıkalım. O’nun ilke ve devrimlerine bağlı olarak O’nu her gün rahmet ve şükran duygularıyla analım.
Bugün işte görüyorsunuz Atatürk’e dil uzatanlara bir bakın. Geçmişini bir araştırın altından neler çıkacak o hastalıklı kafaların. Bunlara bakıp umutsuzluğa düşüp, umutlarımızı yitirmeyelim.
Daha sıkı, daha çok birbirimize kenetlenip, bu vatan için, birlik ve beraberlik içinde olalım.
Bir çığlık olalım.
Her şey uçup giderken bakın umut kalmış içerde…
Sevgi kalmış…
İnsanlık kalmış…
Ben de böyle duygular içerisinde, çaresiz Kırşehir’e sevgi ile bakıyor, baktıkça geçmişe dair duygularım depreşiyor. Anlatılmaz hüzün ve elemler içindeyim.
Peki öyleyse…
Muharrem Usta’nın bir bozlağı geldi aklıma:
“Kalktı göç eyledi Avşar elleri”ni.
Ne güzel söylemiş yanık sesiyle Muharrem Usta…
Gün batmak üzere…
Uzun uzun baktım bahçemdeki ağaçlara, hayalim beni çocukluğuma götürdü.
Kuşlara, çiçeklere, güllere, şakayıklarıma baktım baktım doyamadım.
Gün battı, ortalık sessizliğe gömüldü. Gece gökyüzü pırıl pırıl oldu.
Anılarım kopuk kopuk…
Zamanın saati ayarlanmadığından olacak düşüncelerim karma karışık, allak bullak…
Kırşehir’de gazetecilik mesleğimde 50 yıl geride kaldı.
Özlüyorum eski günleri…
Özlüyorum mesleğimin heyecanlı ve zor günlerini…
Ne sıkıntılar, ne zorluklar yaşadım.
Neler gördüm, neler yaşadım.
Kimleri tanıdım, kimlerden iyilikler gördüm…
Kimlerden ihanetler gördüm, nankörlükler yaşadım.
Şimdi keşke yapmasaydım…
Keşke yaşamasaydım diyorum…
Rahmetli Rahmi Bey, ne derdi: “İyi adam iyilik yapmaz.”
Keşke yapmasaydım.
Hepsi geride kaldı.
Şimdi hayatın güzelliklerini özlüyorum…
Eski Kırşehir’i özlüyorum…
Geçmişe dair her şeyi özlüyorum…
Ne yaparsın işte, hayat böyle…
Yazımızı çok sevdiğim Orhan Veli’nin şu şiiriyle noktalayalım:
İstanbul'da Boğaziçi'nde
Bir garip Orhan Veli'yim
Veli'nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim.
Urumeli hisarına oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul'un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım, senin yüzünden bu hâlim
İstanbul'un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşur, sevişirmiş, bana ne
Sevdalım, boynuna vebalim
İstanbul'da, Boğaziçi'ndeyim
Bir garip Orhan Veli
Veli'nin oğlu tarifsiz kederler içindeyim.