Türkiye ayakta, Kırşehir ayakta. FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminden itibaren Türkiye’nin diğer illeri ve Kırşehir her akşam ayakta, demokrasi nöbetinde.

Türkiye ayakta, Kırşehir ayakta. FETÖ terör örgütünün 15 Temmuz 2016 tarihinde darbe girişiminden itibaren Türkiye’nin diğer illeri ve Kırşehir her akşam ayakta, demokrasi nöbetinde.
Aslında bu demokrasi nöbetleri yeni bir şey değildir Türk İnsanı için. Türk İnsanı var oluşundan itibaren vatanına, topraklarına sahip çıkmak, korumak ve esaret altına girmemek için 1071 yılında Anadolu’nun kapılarının Türklere açılmasından itibaren, Selçuklu İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu dahil olmak üzere İstiklal Savaşlarında, Kurtuluş Savaşlarında, Çanakkale’de, Sarıkamış’ta, Balkan Savaşlarında her alanda, her yerde vatanı için nöbet tutmuş, eziyet çekmiştir Türk İnsanı. Türk İnsanının bu kadar acı ve eziyet çekmesinin arkasında Türk ve Müslüman olmasından ve bizlere dost görünen Hıristiyan devletlerinin dünya coğrafyasında Türk ve Müslüman Devletlerini bir türlü içine sindiremediklerinden kaynaklanmaktadır.
Bu sebeplerden dolayı ki T.C. Devletinin kurulmasından itibaren fabrikalar, askeri ve stratejik tesisler, 1927 yılında yapılan uçak fabrikası başlanan hızlı sanayi hamleleri nedeniyle siyasi kargaşa çıkarmaya başlamışlar, 1950 - 1960 yılları arasında Demokrat Parti Hükümetinin bir takım yatırımları yapması. Türkiye’nin biran evvel kalkınması için büyük çaba göstermesi haçlı devletlerinin gözünü korkutmuş olup, hemen planlarını devreye sokarak 27 Mayıs 1960 İhtilalın gerçekleşmesine ardından da Başbakan Adnan Menderes ve Bakan arkadaşlarının idam edilmesine;
Adalet Partisi döneminde yapılan barajlar, yollar, köprüler, fabrikalar, hava alanları da hıristiyan devletlerinin gözünü korkuttuğundan bu defa da sağ, sol kavgasını körükleyerek her gün onlarca vatan evladının öldürülmesine ve 12 Eylül 1980 ihtilalının yapılmasına ve dönemin Başkanı Süleyman Demirel’in hapis cezası almasına;
Anavatan Partisi döneminde alt yapı yatırımları, GAP projesi, Atatürk Barajı, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Hava alanları, oto yollar, köprüler, sanayi hamleleri yapılınca aynı zihniyet bu defa karşımıza PKK’yı çıkarttılar. Hal böyle olunca Türkiye’nin gelişmeye, kalkınmaya, eğitime, sağlığa ve diğer alanlara harcayacağı paraları terör belası için harcamasına;
Refah Yol koalisyon hükümetinin yapmış olduğu icraatlar ve kurmuş olduğu havuz sistemi dolayısıyla 28 şubat kısmı darbesinin yapılmasına;
2002 yılından itibaren AK parti hükümetleriyle ekonomisini sağlam temellerle oturtmuş, değişik yatırım hamleleriyle, İstanbul’a yapılan üçüncü köprüsüyle, dünyanın en büyük hava limanıyla, hızlı trenleriyle, diğer illere yapılan hava alanlarıyla, eğitim ve sağlık yatırımlarıyla, yolarıyla, köprüleriyle güçlenen bir Türkiye yine haçlı devletlerinin gözünün korkuttuğundan ilk önce gezi olaylarının çıkarılmasına, başarılı olamayınca eldeki tek koz olan FETÖ örgütünü kullanmaya, darbe kalkışmasına vesile olmuşlardır.
FETÖ’ de PKK gibi kendi başına kurulan, ortaya çıkan bir örgüt değildir. PKK Kürt halkının özgürlük mücadelesini yapan, FETÖ’ de insanların dini duygularına hitap etmek üzere kurulan dini örgütlerdir. İki örgütte ABD dahil olmak üzere İngiltere, Almanya, Fransa , İtalya gibi Hıristiyan devlerinin Türkiye’yi bölmek, parçalamak üzere kurdukları terör örgütleri olup, her iki örgütte 1980’li yılların ortalarından itibaren hızlı bir şekilde büyümeye ve eylemler yapmaya kalkışmışlardır. Tek fark birisi Türkiye’nin doğusunda Kürt devleti kurmak, diğeri de insanların en temel değerleri olan dinin inançlara dokunarak yönlendirmek, orta okul çağındaki çocukları bünyelerine alarak, her akşam ev toplantıları yaparak beyinleri yıkayarak dış güçlere hizmet etmektir.
Sanmayın ki FETÖ terör örgütü 15 Temmuz akşamı darbe için kendi kendine darbe girişiminde bulundu. Yıllardır beslediği, destek verdiği, ülke sınırlarını kendilerine açtığı FETÖ örgütünün arkasında her zaman olduğu gibi ABD ve diğer batılı haçlı devletleri vardır. O akşam bunları yönlendiren CIA, FBI ve PENTAGON’dur.
Şu gerçek iyi bilinmelidir ki ABD süt almadığı ineği beslemez, asla kaybedene sahip çıkmaz her zaman kazananın yanında olur. Fethullah Gülen’i yıllardır boşuna beslemiyor her halde.
İşte İstiklal ve Kurtuluş savaşları sırasında başlayan içimize nifak sokmaları, içimize soktukları ajanlarla ve satın aldıkları dini cemaat liderlerini kullanmaları ve bu cemaatlerin Türk Askerinin kanın akıtılmasının caiz, vatanın ve İslam’ın kurtuluşunun Yunanlıların ve İngilizlerin himayesinde olduğu yönünde fetva vermeleri de yine dış güçlerin oyunlarının parçalarındandır. Türkiye’nin dört bir tarafına ve Kırşehir’e gelen şehitler bu oyunların sonucudur. 15 Temmuz 2016’da gerçekleştirilmeye çalışılan ancak başarılı olamayan Türkiye’nin diğer illerinde olduğu gibi Kırşehir’de de insanların meydanlara çıkarak protesto ettiği darbe girişimi bunların eseridir.
Bizim Türk Milleti olarak öncelikle Türk ve Müslüman kimliğimize sahip çıkarak, İnsanlıktan nasibini almamış, kahpe mi kahpe, dışarıdan beslenen, içeride şer odakları ve terör örgütleri tarafından Türkiye üzerinde oynana oyunlara fırsat vermeden, araya aracıları sokmadan. Müslüman kimliğimizle Allah’ın bir, Peygamber bir, Kitap bir olduğuna inanıp, Türk kimliğimizle Tek Millet, Tek Devlet,Tek Bayrak prensibinden taviz vermeden T.C. Devletimize sahip çıkmalıyız. Bunları yaptığımız, bir ve bütün olduğumuz sürece “ it ürür, kervan yürür “ misali ABD’nin, İngiltere’nin, Almanya’nın, Fransa’nın kurduğu, satın aldığı, desteklediği örgütlerin çabaları boşa gider.
Yeter ki başkalarının peşinden koşmayalım.