Sözcükler benim büyülü dünyam. Yazdıkça, tattığım hazzı doyumsuz kılmak için siz okurlarla paylaşıyorum.

Anı, anlatı, deneme, öykü karışımı bir tarz yakalamaya çalışıyorum. Okurun kıt olduğu bir coğrafyada yazmanın zorluğunu ve anlamını biliyorum. Ancak, yine de bundan vazgeçemiyorum. Geleceğe küçük bir dipnot endişesi taşımadan yazıyorum.

Gençliğim; karanlık, çatışmalı ve sürekli bir hareket halinde oluşundan dolayı gençlere biraz daha anlayışlı ve şefkatli olmaya çalışırım.

Korkularımızı içimize hapis ettiğimizde, umuda dönüşmeyen hayallerin insanı nasıl ürküttüğünü bilirim. Hayatın, kalabalıkların bizi nasıl içine çektiğini, yalnızlığımızla baş başa iken bizi yutmasından endişe edildiğini anlarım. Hep büyük başarılara odaklandığımızdan, beklentilerin hep yüksek tutulmasından dolayı en küçük başarısızlıkların ruhlarımızda açtığı karamsarlığı, karanlığı anlamaya çalışıyorum. Hak ettiğimiz özeni göremediğimizde nasıl kırılganlaştığımızı tahmin ediyorum. Telaşla, aceleyle kendimizi kanıtlamaya, çocukça bir saflıkla ve titizlikle ben olacağım, ben başaracağım coşkusunun ardından yaşanan küçücük bir başarısızlıkla nasıl umutsuzluğa sürüklendiğinizi anlıyorum.

Umutla, coşkuyla yola her çıkışlarınızda yüzlerinizin nasıl ışıldadığını, gözlerinizin nasıl parıldadığını;

Aşklarınızı, acılarınızı, kırılganlıklarınızı, küskünlüklerinizi, umutlarınızı, öfkelerinizi, nefretlerinizi bilirim.

Nerden biliyorsun diye soracağınızı da biliyorum.

Çünkü; sizden önce ben yaşadım. Sizin yaşadıklarınızı veya yaşamaya zamanın erken olduğuna inandığım birçok şeyi yaşadım.

Yaşadıklarımı, yüreğime topladıklarımı, ruhuma eşlik edenleri yazıyorum.

Hayatın kendisi; bir deneyler ve hatalar toplamıdır. Bu nedenle, sizden öncekilerin deneylerinden ve hatalarından dersler çıkarın diye öneriyorum.

Kendinize ait ve özel bir düşünme alanı ve düşünce biçimi oluşturun. Size özgü olsun ve sizi yansıtsın. Benzeşmek için değil, farklılaşmak için okuyun, araştırın, sorgulayın. Düşüncelerinizin özgünlüğü, ifadelerinizin düzeni size ayrıcalığın ötesinde saygınlık kazandırır.

İçine doğduğunuz ve devir aldığınız insanlık mirasının kötülükleri sizi hayal kırıklığına uğratmasın. Her türden yozlaşmanın, bozulmanın, çürümenin, çöküntünün sizin eseriniz olmadığını, miras aldığınızı biliyorum, bilmelisiniz. Bunu düzeltmek; insan merkezli yeni bir hayat oluşturmak, erdemlerin egemen olduğu bir dünyayı inşa etmek için bilgiyle ve sevgiyle donanmalısınız.

Sorun, soruşturun, sorgulayın. Bunun için de bilgi birikiminize ihtiyacınız olacak. Hangi meslek grubu içerisinde yer alırsanız alın, alanınızda en iyi olmak için çalışın. Bunu kendinize ayrıcalıklar yaratmak için değil, sorumluluğunuz ve zorunluluğunuz olarak görün. Bol bol okuyun. Edebiyatın her türünün özgünlüğü sizi hayatın, hayatların büyüsüyle buluşturacaktır. Hayatları anladıkça empati duygunuz gelişecek ve hayata farklı pencerelerden bakmanızı sağlayacak, ufkunuz genişleyecektir. Dar, tutucu, fanatik, kalıplaşmış düşüncelerden uzaklaşacak, özgür, anlayışlı bireylere dönüşeceksiniz.

Hz. Musa gibi Tanrı’yla konuşmak isterdim.

Nerden çıktı, neden sorusuna hazırlandığınızı tahmin ediyorum. Hatta bazılarınızın Tanrı’yla konuşma cüretini gösteren bu densizi niye dinliyoruz diye mırıldandığınızı da….

İşin püf noktası burada düğümleniyor;

Sabır… Sizden istediğim tek şey biraz sabır…

Tanrı’yla konuşmak sadece bana özgü, benim ayrıcalığım değil, elbette sizde istediğiniz zaman konuşabilir, sorular yöneltip, dileklerde bulunabilirsiniz.

Tanrı’ya yüksek sesle, “Gençleri affet” derdim.

Sonra; usulca, biraz utangaç alçak bir sesle, “Beni de affet” derdim.

Bilerek veya bilmeyerek işlediğim bütün kötülüklerden, günahlardan dolayı beni affetmesini isterdim. Bu utançla yaşamanın azabını, yükünü daha fazla taşıyamayacağım için…

Ve özellikle gençlere iyi davranmasını isterdim.

Onların kendilerine duydukları aşırı güvenleri dışında yaslanacakları bir hikayeleri, geçmişleri yok. Kendilerini kalabalıklara kabul ettirecekleri bir kanıtları, değerleri yok. Onların geleceğinin berrak, parlak, ışıltılı bir haritaları da yok. Çünkü, onların yol haritasını büyükleri belirliyor, pusulaları da onların ellerinde…

Coşkuları, arzuları, heyecanları, atılganlıkları, acelecilikleri, telaşları, kaygıları, korkuları, hayal kırıklıkları, beklentileri var.

Çabuk alınır, çabuk kırılır, çabuk darılır, çabuk küserler.

Sevgiyle, anlayışla bakarım onlara…

Korkmayın, hayatın labirentlerinde kaybolmaktan, sizi yutmasından. En korkusuz görünenlerin veya olanların da korkuları olduğunu, ilerlemiş yaşlarına rağmen halen korktuklarını unutmayın.

Başarılı insanların hikâyelerindeki endişeleri, korkuları, yalnızlıkları, güvensizlikleri görünce benzeşmelerin tuhaflığıyla rahatlamanızı dilerdim. (DEVAMI VAR)