Ortadoğu'daki İran-İsrail gerilimi, Türkiye'de çalışanları doğrudan etkiliyor. Enerji fiyatlarındaki artış ve ekonomik baskılar, en çok işçilerin hayatını zorluyor.
Ortadoğu’da yükselen tansiyon, sadece bölgeyi değil Türkiye’deki milyonlarca emekçiyi de etkiliyor. Petrol-İş Sendikası Kırıkkale Şube Başkanı Mehmet Doğan, yaptığı açıklamayla İran-İsrail geriliminin Türkiye ekonomisi üzerindeki olası etkilerine dikkat çekti. Enerjiye bağımlı bir ülke olarak Türkiye'nin, bu tür krizlerde ilk sarsılanlardan biri olduğunu vurgulayan Doğan, "Bu savaş, bizim evimizde, mutfağımızda, bordromuzda hissedilecek" dedi.
İran-İsrail gerilimi enerji piyasalarını tehdit ediyor
Ortadoğu’da son günlerde yeniden alevlenen İran-İsrail gerilimi, yalnızca diplomatik krizlerle sınırlı kalmıyor; küresel enerji dengelerini de sarsıyor. İran’ın dünya enerji piyasasındaki stratejik konumu dikkat çekiyor. Ülke, dünya genelinde ikinci en büyük petrol rezervine sahip ve doğalgaz üretiminde Rusya’nın hemen ardından geliyor. Ayrıca Basra Körfezi’nde en uzun kıyıya sahip olan İran, jeopolitik öneminin yanı sıra bağımsız politikaları nedeniyle de Batı ile sık sık karşı karşıya geliyor.
Bu durum, enerji kaynaklarında yaşanacak en küçük aksamanın bile dünya çapında dalgalanmalara neden olabileceğini gösteriyor. Türkiye gibi enerji ithalatına bağımlı ülkeler içinse bu dalgalanmalar doğrudan ekonomik baskı anlamına geliyor.
Türkiye'nin dışa bağımlılığı emekçiyi vuruyor
Türkiye'nin enerjideki dışa bağımlılığı, bölgedeki her çatışmayı iç siyasetin ve ekonominin bir parçası hâline getiriyor. Döviz kurlarındaki artış, enerji maliyetlerine doğrudan yansırken; bu durum enflasyonun ve geçim sıkıntısının da tetikleyicisi oluyor. Rafineri, petrokimya ve sanayi sektörlerinde çalışan işçiler, bu sarmalın ilk halkasını oluşturuyor.
Petrol-İş Sendikası Kırıkkale Şube Başkanı Mehmet Doğan'a göre, artan enerji fiyatları üretim maliyetlerini yükseltiyor ve işçilerin üzerindeki baskıyı artırıyor. Ham madde tedarikinde yaşanacak her aksama, rafineri ve sanayi işçisinin çalışma koşullarını doğrudan etkiliyor. "Savaş sadece sınır ötesinde yaşanmıyor; bizim mutfağımızda da sürüyor" diyen Doğan, bu sürecin ağır ekonomik bedelini yine emekçilerin ödeyeceğini vurguluyor.
Emekçiler sesini yükseltmeli
Doğan’ın çağrısı açık: Emekçiler, yaşanan gelişmelere karşı sessiz kalmamalı. Savaşın faturası her zaman olduğu gibi yine işçiye kesiliyor. Bombaların sesi Türkiye’ye kadar ulaşmasa da, market raflarındaki fiyat artışları, bordrolardaki erime ve sosyal hak kayıpları savaşın başka bir yüzü olarak karşımıza çıkıyor.
İşçi sınıfı bu gerçeklerle yüzleşmeli ve birlikte hareket etmeli. Doğan’ın da belirttiği gibi, "Savaş sadece cephede değil; hayat pahalılığı, gelir kaybı ve iş güvencesizliğiyle de yürütülüyor." Bu nedenle sendikaların ve emekçilerin sesini daha gür çıkarması, gelecekteki ekonomik kayıpların önüne geçebilmek için büyük önem taşıyor.