Hayatımızdan bir yıl çıkıp gidiyor. Geçtiğimiz yıl içinde dünyaya gözünü açanların olduğu gibi hayatını kaybedip aramızdan ayrılanda birçok insan oldu. Sevinçlerimiz oldu hüzünlerimiz oldu.
Çocuklar bir yaş daha büyüdü, büyükler ise bir yaş daha yaşlandı. Bu duruma kimileri sevinirken kimileri de üzüldü. Kimi emekli olmaya sevinirken, kimi maaşına gelen zamma, aldığı yeni arabaya, çocuğunun mezuniyetine, kundaktaki bebeğinin yürüyüşüne sevindi…
Bir kısım insan, ülkemizin içinde bulunduğu duruma üzülürken bazıları ülkenin daha kötü günler yaşayacağını düşündü. Bazı insanlar ülkelerini terk edip kaçıp giderken bazıları ülkesini canı pahasına savundu.
Dünyada birçok insan sabah uyandığında evinin üzerine bir bomba düşmediğini fark edince, sevindi. Tıpkı bir kör kurşuna hedef olmadığı gibi.
Savaşın izlerinin hüküm sürdüğü bölgelerde kan ve barut kokan dünyasında bir ayağını kaybetse de diğerinin varlığına sevindi. Dünyada yaşayacak zevk ve heyecan kalmadı deyip intihar ederek yaşamına son verirken bir kısmı da bu kadar bolluk arasında açlık ve sefaletten hayatını kaybetti.
Aldığımız nefese bile şükretmekten zorlanırken hep kazandığımız şeylerin fazlasını almak için çirkinleştik, kırdık, döktük kötüleştik…
Yediğimiz içtiğimiz yiyeceklere öyle kaptırdık ki kendimizi bizi üzen tek şey fazla kilolarımız oldu. Dünyanın birçok yerinden masum çocuklar katledilirken biz arabalarımızın ve evlerimizin eski olmasına üzüldük. Akşam sağ salim evimize sevdiklerimize kavuştuğumuza mutlu olamazken, her akşam benzer yemekleri yediğimize üzüldük. İçecek şişelerini kendilerine ayakkabı yapan bir toplum varken şu hayatta biz kendi ayakkabılarımızın marka olmamasına üzüldük.
Evine çocuklarına bir kuru ekmeği götüremeyen aileleri düşünüp o gece yemek sofrasına oturmamazlık yapamadık.
Bu hayatta üzülecek o kadar çok şey varken tuttuğumuz takım yenildi diye neredeyse hayata küstük.
Kısacası hayatımızda anlamı olan ya da olmayan birçok şeye sevindik ya da üzüldük. Acaba sevinçlerimiz ve üzüntülerimiz, fakir-fukaranın sevinç ve üzüntüleri ile örtüşüyor muydu buna hiç dikkat etmedik.
Ayakkabısı elbisesi olmayan bir çocuğun duyduğu acı ve soğuğu duyamadık.
Anne-babasına, herhangi bir akrabasına veya ihtiyaç sahibi bir kula yapılan yardımın hazzını ve güzelliğini yüreğimizde hissedemedik.
Okuyacak kadar maddi imkânı olmayan kardeşlerimizin okumasını yardımcı olamadık.
Üç günlük hayatın sonunda ölüm olduğunu bildiğimiz halde, bu dünyadan güzel ayrılmalı, hak yememeli, fitne-fesat çıkarmamalı, iki yüzlü olmamalı, ahlaksızlık namussuzluk yapmamalıyım diyemedik?
Oysa ömür çok hızla akıp gidiyor, bakın bir yılı daha bitirmek üzereyiz.
Kimimiz on beşinde, kimimiz kırkında, kimimiz ellisinde. Çocuk olduğumuz günlere dönüp baktığımızda hemen yanı başımızda dün gibi duruyor oysaki her şey. Ömrümüzden daldan düşen yaprak misali bir yıl daha gitmek üzere. Hayat yolculuğunda ilerlerken amaçsız geçen bomboş bir yıla sevinmek mi, yoksa yeni yıla ışık tutması için üzerinde düşünmek mi gerek, iyi hesap etmeliyiz.
İnsanın hayatında eğlenmenin de kutlamanın da, meşru çizgiler içerisinde olması gerektiğini asla unutmamalıyız. Müslüman olmayanların, inanç ve değerlerine saygılı olmak dini ve insani bir gerekliliktir. Fakat dinimizde, örf ve adetlerimizde yeri olmayan inanç ve fiilleri hayatımıza taşıyarak, eğlence kültürü adı altında sunmaya çalışmakta hiç bize yakışan bir davranış değildir.
Geçen yıllarınızın muhasebesini en güzel şekilde yapmanız dileğiyle,2019 yılının barışın, kardeşliğin, fedakarlığın, şefkatin, insanlığın, yardımlaşmanın, birlik ve beraberliğin, vefanın tekrar insanlar tarafından hatırlanmasına vesile olmasını, zulüm ve gözyaşının dindiği, hukuksuzluğun ortadan kalktığı, kardeşliğin tesis edildiği, paylaşımın bir değer olarak insanlık hayatında tekrardan kendisine yer bulduğu bir yıl olmasını Yüce Mevlâ’dan niyaz ederim.