Belki bu başlık da neyin nesi diyenimiz olacaktır. Ben bugün ölümü unutan, dünya menfaati makamı, şanı için yapmadık rezillik bırakmayanlara iki kelam yazayım dedim. 
İnananlar için Dünya hayatının ahiret hayatı ile kıyas edildiğinde dünya hayatının bir nokta dahi olmadığı kutsal kitabımızda yazılmakta okunmakta olduğunu bilmeyenimiz yoktur.
Peki o zaman bu hırs, bu ihtiras insanlar arasına nifak sokmak niye? Sana kalmayacak makamın nasıl kazandığın belli olmayan servetin senin olmadığını bildiğin halde neden bu ihtirasa kapılırız, anlamakta güçlük çekiyorum. 
Hani bir söz söylenir insanlar arasında, “Ben kazandığımın dayağını yiyeceğim malların ben öldükten sonra benim varislerim sefa süreceklerse ben o malı serveti neyleyim?” diye. 
Keşte dünya yansa içerisinde yanacak bir yorganım dahi yok diyebilsek…
Keşke “Akıllı evladım var neylesin malı, aklı olmayan evladım var neylesin malı” diye bilsek…
Ne yazarsak yazalım herkes bildiğini okuyacak. “Her koyun kendi bacağından asılır” deyip yazmak istediğimizi yazalım. 
Kırşehir’de yaşıyoruz; etrafımızda, gerek şehrimizin, gerek ilçelerimizin, köylerimizin, sorunlarını görüyor veyahut yaşıyoruz son dönemlerde yaşanan bulaşıcı hastalık nedeni ile insanlarımız köy veyahut müstakil bahçeli yaşamlara özlem duyuyorlar, kendilerini karantinaya almak adına böyle yaşamı tercih edenimiz olsa da yaşanan belalı hastalıktan vefat eden onlarca insanımızın da olduğunu biliyoruz, onların büyük emekler harcayarak oluşturdukları o güzelim bahçeler onların hayatlarını değiştirmesi ile aynı viran olan Kırşehir’in her noktasında görebileceğimiz, etrafımızdaki bağlara, bahçelere, evlere dönmez diyerek kendi kendimize de telkinde bulunuyoruz .
Her güzelliğin bir sonu vardır her yaşamın bir sonu vardır. Önemli olan gök kubbede hoş bir seda ile ayrılmak kadar güzel bir hayat noktalamaktır derim.
Bir ezanla dünyaya merhaba dedik bir seda ile de elveda diyeceğimizi biliyorsak neden daha çok insanların yararına işler yapmaya gayretimiz olmaz? Neden ibadetimizi Allah için yaparken kuldan medet umar olduk. 
Güçlü diye nerdeyse zavallı insanlara tapar hale geldik! O zavallılarda güçlü olduğuna inanarak kendinden başkasını hiç görmeye başlayınca her şeyimiz alt üst oldu ne kutsalımız ne insanlığımız nede dik duruşumuz kaldı. 
Ülkemizde yaşanan onlarca sıkıntı doğruları konuşmamak yalanlara daha çok itibar etmemiz yanlış olan her bir şeye alkış tutmamız hem kendimizi, hem de etrafımızı etkiledi. Kazanan daha çok kazanma hırsı ile helal-haram demeden heybesine ne buldu ise doldururken, “Acaba ben de kazanabilir miyim?” diyenlerimizin kendi imkanını değil de global zenginlerin kazançlarına kazanç kattığı faiz müessesesine bulaşarak (Bankalara) hem kendilerinin hem de etrafında olan aile yaşamlarını yok ettiler, etmeye devam ediyorlar. 
Bugün faizin terlemeden kazanmanın kaynağı bankalar, ülkem şehrim üzerinde olan alacaklarını isteseler insanlarımız bir çıkmaz içerisinde batar, borçlarını ödeyemezler. 
İnsanlarımıza lüks yaşamı kusan her türlü haber kaynakları da bu terlemeden kazanan insanların eseri olduğunu bilelim artık. Yaşamımız, seyrettiğimiz renkli camda olduğu gibi olmadığını bilelim artık. 
Gerçekler acıdır biz insanların doğruları görme zamanı geldi geçiyor. Liyakatsiz yaşam ve liyakatsiz idareciler ve onun alkış tutanları kendi menfaatlerine ülkemin şehrimin insanımın hayatını yaşamını yok etmek üzerine kurdukları yaşama şeklini görelim. Kıyamadığımız tenimiz bedenimiz toprak olmadan emanet olan canımız teslim olmadan, doğruları söyleyen konuşan olmak için çok geç olmadan haykıralım artık.