“Okul; genç beyinlere insanlığa saygıyı, millet ve ülkeye sevgiyi, bağımsızlık onurunu öğretir.” Mustafa Kemal Atatürk
Okul yıllarım köyümüzün Aşağıbarak ilkokulunda başladı. Tahsin Ayver ve Şükrü Gündüz gibi kaliteli öğretmenlerimiz oldu. Onları unutmadım… Tahsin Ayver öğretmenimle iletişimimiz ve görüşmemiz, rahmetli olana dek sürdü. Sınıfta 15 öğrenci kadardık. Hidayet Çağır, Kemal ve Osman Durucan gibi sınıf arkadaşlarımızın yanı sıra Sevim Can ve Tevir Dere adlı kız arkadaşlarımız vardı. Okulumuzun beyaz yakalı ve siyah önlüklü başarılı öğrencileri olduk!
Hacıbektaş Ortaokulu'nda öğrenimimizi sürdürdük. Hidayet Çağır, Kemal ve Osman Durucan ile barınma koşulumuz, olanaklardan yoksul, tek göz bir odada geçti. Anlatılmaz, bir yaşantı! Hidayet’in dedesi Kara Necip dede, okul sonrası zamanlarda bize ders çalıştırdı!
Ortam ve olanaklar böyle olsa bile ortaokulun başarılı öğrencileriydik. Abdullah Erbay adlı Fransızca öğretmenimiz-müdürümüz, Yüksel Cantürk adlı Matematik öğretmenimiz ve Ali Çakır adlı Türkçe öğretmeniz vardı. Bu adlar, alanlarında yetkin eğitimcilerdi. Diğer derslerimize dışardan geldiler. İlçe Kaymakamı Musa Atik, dersimize girdi. (Yıllar sonra Denizli valisi iken ziyaret ettim. İlgisini de gördüm.) PTT Müdürünün kızı Leyla Erim adlı sınıf arkadaşım, Fransızca ödevimi istedi ve kendisine memnuniyetle verdim, yararlandı.
Yazılı ve sözlü sınavlardan sonra parasız yatılı Kırşehir Erkek İlköğretmen Okulu’nda öğrenimimizi sürdürdük. Memduh Tekinaslan, Mahmut Özdemir, Bayar Aslan, Mümtaz Boyacıoğlu, iletişimde olduğumuz öğrenci arkadaşlarım… Okul yıllarımız anılmaya değerdi. Yeme, içme, giyim gibi bakım çokiyi ve okulumuz pırıl pırıldı. Şimdilerdeki değerlendirmeme göre; yönetim ve öğretmenlerimiz anılmaya değer düzeyde değildiler.
Okulda öğrenci yönetim örgütü vardı. Tıpkı hükümet örneği, İkinci sınıfta Öğrenci Yönetim Örgütü Başkanı ve onunla çalışan Başkanlar, seçimle getirildi. Sanat ve Fotoğrafçılık Kolu Başkanlığına üç aday arasından seçildim. Bu benim için mutluluktu! Karanlık oda agrandisörle fotoğraf tabı yaptık. Rabia Fidanboy, yardımcımdı… Altı ayda bir okulumuz öğrencilerine çalışmalarımızla ilgili bilgilendirmede bulunduk. Olumlu ve olumsuz eleştiriler aldık!
1966 yılında mezun oldum. 15 gün sonra atamam Ağrı ili Merkez Çukurulan (Aliksan) Köyü’ne yapıldı. Merkeze 12 km olan köyde kan davası hüküm sürmekteydi. Köylü, yetkililere rüşvet vermekten yoksul düşmüştü.
İstanbul-Ankara gibi büyük kentlerimizdeki kimi yardım kuruluşlarına öğrencilerimin durumlarını anlatarak; kırtasiye ve giyim yardımı istedim. Duyarlı davranarak gönderilen onlarca yardımı, ilden istediğim jandarma gözetiminde öğrencilerime dağıttım. Onların yüzlerindeki gülümseme ve gözlerindeki ışıltı, öğretmenleri-okul müdürleri katında beni de sevindirdi!
Öğrencilerimden Salih Baydar, Mesude Kızılaslan, Remziye Polat ve Ablası Raziye… Belleğimde kalan adlar… Şimdilerde Balıkesir’de yaşamını sürdüren Salih Baydar ile buluşmalarımız sürdü. İçeceklerimizi yudumlarken o çetin günleri, garip bir özlemle andık!
Sonraki yıllarda Buca Eğitim Enstitüsü, Eskişehir Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği ve Çapa Müfettişlik Kursu, yükseköğretim basamaklarımı oluşturdu. Buca Eğitim Enstitüsü ile Çapa Müfettişlik Kursu, otokrat ortamlı yönetimle yürütüldü!
*
Duyarak ve içten yazdığım özgün şiirimle köşe yazımı noktalamak isterim.
Hayatta En Çok Ninemi Sevdim
—Ağıtsı şiir —
Tam on bir yaşımda öksüz kalınca
Anam oldu, canım oldu Gülizar,
Güneş solup karabulut sarınca
Babaannem, kucak açtı Gülizar.
Yaşam şerit şerit gözümde söndü
Anamdı, ninemdi direğim çöktü.
Garip köy çocuğu kente gelince
Yorgan kaydı, gönül çöktü, can nice
Anam! Anam! Sesim gidip gelince
Duyup geldi, sevip öptü Gülizar.
Gönül gücüm, ışığımdı o söndü
Anamdı, ninemdi direğim çöktü.
Üç güldük, koklayıp okşayan odur
Elimizden tutup dayanak olur
Yürek sevgisi sapasağlam durur
Gözüydüm, sakınırdı Gülizar.
Ağrı’daydım, üşüyordum, dünümdü
Anamdı, ninemdi direğim çöktü.
Anısı yürekte çörekli kor kor
Dayanmak kolay mı, gerçekten çok zor
Gözlerim sel oldu, ellerim mosmor
Geride yılların dimdik Gülizar.
Düşündükçe usum duruyor şimdi
Hem anamdı, hem canımdı, ninemdi.
Gülüm oldu, Gülizar’dan ad aldım
Işığımdı kaydı, yıldızsız kaldım
Sarsıldı evrenim, bozuldu bağım
Son solukta beni korur Gülizar.
Üç idik, çok olduk hep paralandı
Bizimle yad elde hep yaralandı.
Ölümünü duydum on yedi ekim
Sarsıldı benliğim, titredi beynim
Geçmiş, şerit şerit gözümde benim
Acın ile perişanım Gülizar.
Toprağın bol, yerin cennet dileğim
Evrenimden çekip gittin direğim.
Yaşın doksan dörttü, yüreğin kırk dört
Yine üşüyorum, gel üstümü ört
Eridi, yok oldu gönlümdeki yurt
Boğazımda düğüm oldun Gülizar.
Beni mutlu görmek isterdi gönlün
‘Muhsin’im! ’mi oldu, yine son sözün...