Kırşehir’de çocukluk yıllarıma dönüyorum bir an… Dedelerimiz babalarımız nasıl yaşadı, nasıl çalıştı, çabaladı, bizlere neler verdi? Bütün bunları anlatmamız mümkün değil. Onu yaşamak lazım.

Kırşehir’de çocukluk yıllarıma dönüyorum bir an…
Dedelerimiz babalarımız nasıl yaşadı, nasıl çalıştı, çabaladı, bizlere neler verdi?
Bütün bunları anlatmamız mümkün değil. Onu yaşamak lazım.
Bu vatan uğruna, bu bayrak uğruna yüzbinler, milyonlar şehit verdik. Ama hiç kimse bu vatanı birilerine peşkeş çekmeyi aklının ucuna bile getirmedi. Çünkü bu vatan hepimizin namusudur, şerefidir. İşte bu nedenle canını, malını vererek bugünlere getirdi.
Kırşehir gibi her Türk halkının vatanının bir bekçisi olduğunu her fırsatta ortaya koydu.
Yanlışlardan ders almak, aynı yanlışlara düşmemek hepimiz görev ve sorumluluğundadır.
İşte 15 Temmuz’da yaşadıklarımız ortada…
Biliyorsunuz, evlek başına varmadan ölen öküzle ekilen tohumlar masrafı karşılamayınca, ortaklar arasında çıkan anlaşmazlıklar Türkiye´ye pahalıya mal oldu. Hasat edilecek mahsulün alıcısı olarak görülen sözde dostlarımız, halkın direnişi Reisicumhurumuzun dik duruşundan sonra, maliyeti pahalı bahanesiyle yan çizmeye başladı. Baş tüccar ana ihracatçı Feto’yu bir türlü kucağından ayırmayan dostumuz Coni, eline geçen fırsatı dibine kadar kullanmayı bildiği için, hoca müsveddesini kullanmak istiyor. (Güle güle kullansın hayırlı olsun)
Darbenin başarısız neticelenmesinden sonra, Türk Hava Kuvvetlerine havadan inen imam, cemaati diz çöküp ruküye varınca sırra kadem basarak toz oldu. Tesadüfen yakalanıp kim olduğu ne olduğu belli olmayan öksüz imam, yine öksüz bir hâkim tarafından jet hızıyla tahliye edilmesiyle beraber arşıâlâya çekilen ve nedense bir daha görülüp yakalanmayan zat, acaba mehdinin öncüsü mü idi?
Belki de hoca üfürük atıyla yanına taşıdı öksüzünü.
Hani üfürüğü kuvvetli ya! Artık senaryo ve tahminlerle ve el yordamıyla karanlıkta suçlu arayan sayın yetkililer ara sıra bir şeyler mırıldanıyor. Fakat geri zekâlılığımızdan mıdır nedir bir türlü bir şey anlamıyoruz.
Kandırılmışlar arasına sığınanların sayısı arttıkça, kafası iyice karışan halkımız, adalet mekanizmasının nasıl bir karar vereceğini merakla beklemeye başladı. Kapalı ve sessiz rejimle toplumu yönlendirelim derken, kör-topal idare ettiğimiz demokrasiyi el birliği ile hamamdan çıkmışa çevirdik.
Her yetkili bir şeyler söylüyor. Fakat söylenenler hiç birbirini tutmuyor.
Ortaya çıkan bir şarlatan yıllarca sümüklü mendilini yalatıyor, ayaklarını yıkadığı suyu içiriyor, yani tükürüğünden dışkısına kadar değerlendirip pazarlarken ve bizim gibi geri zekâlılardan ona inananlarımız oldu ve hala inananlar var. pes yani Allah aklımızı onara.
İktidar bu kargaşanın içinden nasıl çıkacağının hesabını yapa dursun, F gurubunun da kolay kolay pes edeceğe benzemediği ve gizli gizli yeni taktikler uygulayacağı tahmin ediliyor.
Hükümet tedbirli ve uyanık dururken, devlet içerisinde örgütlenen çete gurubunda süpürme hareketiyle ne kadar başarılı olacak bunu zaman gösterir.
Uzun yıllar (ki 30 - 40 yıldan bahsediliyor) bu kadar zamanda örgütlenen bir yapıyı öyle bir kaç yılda temizlemek pek te mümkün olacağa benzemiyor. Devletin bütün kurumlarına sızdığı ve kadro yerleştirmede büyük paralar döndüğü bilindiği halde zamanında önlem alınmayan veya bu önlemi her hangi bir şekilde almayan yetkililerin tespiti nasıl yapılacak oda ayrı bir sorun.
Bu temizlik yapılırken başka bir gurubun veya başka bir örgütün boşalan yerlere yerleştirilmediğinin garantisi de yok gibi görülüyor.
Yaşanan olaylardan ders alınarak böyle bir uygulama olmaz inşallah diyoruz.
Hükümet kendi içerisinde temizliğe henüz başlamaması veya başlayamaması bazı çekinceleri olduğunu gösteriyor. Sayın Reisicumhurun dik duruşu ve kararlılığı bazı çevreleri rahatsız etse de, bu problemi nasıl aşacağını ve yeni bir seçimle hallolacağını düşünüyor olmalı ki, bunun alt yapısını ve zeminini hazırlıyor görüntüsü veriyor.
Anadolu insanları bu kaostan daha da ağır badirelerden çıkmayı bilmiş ve başarmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni sarmala alan ve her konuda sıkıştırmaya çalışan ve dost görünerek düşmanca hareket eden devletlerin, el ovuşturmaları ve beklentileri yine boşa çıkacak. Ama hiç bir zamanda pes etmeyecekler. Zamanı gelince bizlerinde onlara söyleyecek sözümüz olacak.